Artık şaşırmak bile lüks / Halim Bahadır

Artık şaşırmak bile lüks / Halim Bahadır

Eski zaman dervişlerine özenecek hali yoktu elbette bu zamanda. Bir lokma, bir hırka. Hayat duayla gelip geçiyor. Malda mülkte gözün yok. Hırsların sıfır... Artık mümkün değil... Zira vahşi kapitalizm bir şeklide bağlar seni pazara. Abuk ilişkiler kervanına ucundan kıyısından da olsa mutlaka bulaştırırlar. Ancak ne olursa olsun, çok da eski olmayan zamanlarda bu yeryüzü denen yerde, yolunu çoktan şaşırmış toplumda bile hâlâ şaşırma lüksünün olması ne harika diye söylenirdin kırk yılın başında bile olsa, yürek ferahlığı eşliğinde.

Ne yazık ki bu bile artık yok. Eskilerin deyimiyle tebahhur etmiş. Buharlaşıp gitmiş, yok olmuş, yerinde yeller esiyor yani.

Acı bir durum, berbat bir hikayedir bu. Sağlam insanı bile sarsar. O ana kadar özenle omuzlayıp koruduğun, değer verdiğin, incinmesinler diye sarıp sarmaladığın değerlerinin bile bir an için de olsa yabancıymış gibi durması yakar içini. Şaşırma lüksünü kaybettiğini unutursun bir an ve ağzın açık kalır yine de. Şaşırırsın! Ama hemen ardından hayat acı gerçeği bir yumruk kılığında indirir suratına. Ya da Osmanlı tokadını tercih eder hayat, paşa keyfine kalmış artık. Şaşırma artık der, akıllan. Şaşırmak gibi insani hasletlerin zamanı geçti. Artık her şeyi bekle benden. Herkes, her şey olabilir. Her şey herkesten beklenebilir. Artık idealler ve ideolojiler çağı çok gerilerde kaldı ey fani. Hayat senden çok büyük. Hayat senden bilge ve usta... Kulak vermek zorundasın. Verirsin de. Ve bir zamanlar bütün ideallerinin vücut bulduğu biri gibi gördüğün tiplerin üç kuruşluk çıkar uğruna düştüğü çukura bakarak anında başını başka bir yana çevirmek zorunda kalırsın. Zira için kaldırmaz birkaç dakika bile olsa, bakamazsın...

Ve bir acı daha yaşatır sana hayat...

O kıymetli değerlerinin artık bir değeri kalmamıştır toplum nezdinde. Ve yeni değerler edinebilmek için sıkı bir özeleştiri sürecini yaşamak, acı çekmek, her şeyi bir yana atarak hayata yeniden bakacak bir pencere edinmek zorundasın. Ama bir sorun da burada var ey fani...

Buna artık gücün var mı? Ve de vaktin...

***

BEYEFENDİ

Yürüyen bir kaos gibi...

++++

Yıllar önce rahmetli olan bir arkadaşının, hayatın duygusal alanında ciddi dertleri olurdu. Ve bunlar daimiydi sanki. Bu talihsiz arkadaş, ne zaman bir duygusal ilişkiye yönelse, mutlaka en kötü durum senaryosu gerçekleşir, başını dertten derde sokardı. Sevmeye ve sevilmeye aç biriydi, iyi bilirdi bunu Beyefendi. Ancak bu iki taraflı açlık bile aradığı ilişkiyi veremiyordu ona. Ve yıllar akıp gittikçe kurduğu ilişkilerin yavanlığı altında iyice ezilir olmuş, sağlıklı bir birliktelik için umutlarını neredeyse tüketmişti. Hatta işi iyice ayağa düşürerek, sokaklarda iyi anlaştıklarını tahmin ettiği çiftleri durdurup olabildiğince kibarca ve ağlamaklı bir ses tonuyla, mutlu olmayı nasıl başardıklarını sorar olmuştu. Bu yolda birkaç kez azar işitmiş, birkaç kez de sapıklıkla suçlanıp kovalanmıştı, ancak o vazgeçmeyi düşünmemiş, bu cephede de yenilgiden yenilgiye koşmuştu.

Başarısızlığının doruklara tırmandığı bir akşam vakti yarenlik ederlerken laf dönüp dolaşıp arkadaşının derdine gelmişti.

Ettiği onca kelamın dikkate alınmadığına iyice içerleyen Beyefendi, son kez olduğunu üzerine basarak belirttiği birkaç cümleyi arka arkaya sıraladı sitem dolu bir ses tonuyla:

"Sen doludizgin yaşamaya ant içmiş bir adamsın birader. Sınırların yok.  Nerede duracağını kendin bile bilmiyorsun. Zweig'in kitabından fırlamış Amok Koşucusu gibi birisin. Her şey sanki sende daha fazlasıyla var sanki. Duyguların taşkın, iç dünyan karmakarışık. Yürüyen bir kaos gibisin. Kendini frenleyemiyorsun. Daha ilk adımda en çılgın yanlarını sergiliyor ve insanları ürkütüp kaçırıyorsun..."

"Ne yapayım yani, kendimi mi değiştireyim, ya da gizleyeyim mi" demişti sertçe adam.

"Hayır" demişti Beyefendi, "ikisi de değil. Seni her halinle kabul edecek kadar cesur, yürüyen bir kaos bulmalısın."

Ve her ikisi de uzun süre susmuştu...

Arkasına yaslanıp hüzünle gülümsedi Beyefendi sabaha karşı.

Ve şöyle mırıldandı:

"Ruhundaki karmaşaya yoldaşlık edecek bir kişi bile bulamadan çekip gittin be hergele... Rahat uyu..."

***

İŞTE O KADAR

Hiç hata yapmayan biri yapabileceğinin en iyisini yapmamış demektir.