Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Aşırı borçlanmanın sorumlusu millet mi?

Memleketi idare edenler, küresel ölçekte 'Amerikan rüyasına' ram olunca, belli ki onları örnek alan bir kısım vatandaşlar da aynı güzergâhta 'kendi çaplarında' yol almayı kafasına koymuşlar.

Bu 'bir kısım' olarak nitelenen zevatın yekûnu '20 milyoncuğa' ulaşmış buluyor.

'Ev', 'araba' ve 'diğer ihtiyaçlar' için bankalara üşüşen veya üşüşmek zorunda kalanların, 'nasıl bir borç batağına' sürüklendiklerini idrak edememeleri elbette ki büyük bir endişe kaynağıdır.

Namuslu ekonomistlerin bütün uyarılarına rağmen, 14 yıldır kulak üzerine yatmaya devam edenler, nihayet uyanır gibi oldular:

- "Millet fena halde borçlanıyor."

Türkiye'nin dış borç stoku '450 milyar doları' aşarken, vatandaşın bugün itibariyle bireysel kredi ve kredi kartı borcu '350 milyar liraya' dayanmış buluyor.

Bu sadece 'bankalara' olan borçtur.

Bir de insanların 'kendi aralarındaki' borçlanmalarını koyun üstüne.

'Rüyanın' aslında nasıl bir 'kâbusa' dönüştüğü gayet net bir biçimde ortaya çıkacaktır.

Demek ki, 'kamçı' sürekli borç altına giren yiğitlerin sırtında şaklayıp duruyor.

Bu tablo bir seçim zamanında gündeme gelmiş olsaydı eğer, AKP'nin sloganı muhtemelen şu şekilde olacaktı:

- "Borç yiğidin kamçısıdır!"  

***

2016 yılının ilk altı ayında yasal takibe giren krediler geçen yıla göre 'yüzde 60' arttı.

Haziran ayı itibarı ile borcunu 'ödeyemeyen' vatandaşların sayısı ise '600 bini' aştı.

Ekmeğin habire küçüldüğü, işsiz sayısının her geçen gün arttığı, kapısına kilit vurulan işletmelerin rekora koştuğu bir ülkede 'istikrar' ölçüsü olarak neyi görüyorlar acaba?

Kendi evlâd-u ayallerinin 'kabaran banka hesapları', 'çoğalan gayrimenkulleri', 'katlanan şirket hisseleri' olabilir mi?

Mümkündür, zira zihinsel arka planları "önce ben" düsturu üzerine kurulmuştur.

Önce 'kendi gemiciklerini' kurtaracaklar ki 'nasıl bir kaptan' oldukları ortaya çıksın.

'Kendi gemisini' karaya oturtanların, 'milletin gemisini' salimen limana ulaştırmaları olacak şey midir?

"Ben" merkezli çıkışları bir çelişki değil, bizatihi 'maskesiz' ve 'en gerçekçi' duruşlarıdır.

Hemen ardından 'taksimat' etkinliği devreye girer ki orada da bir çelişki yoktur.

Gençliklerinde "Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa" dizelerini haykırarak, 'hak-hukuk' simsarlığı yapmış olmalarına bakıp aldanmayasınız sakın.

O duruş, yapmacıktan da olsa üzerlerinde 'millî görüş' gömleğini taşıdıkları günlerin bir eseriydi.

Sonrası malum, gömlekler fora.

***

Dile kolay, memleketteki her 100 haneden neredeyse 80'i hayatını 'borç' ile idame ettirmeye çalışıyor.

Bunun adına da 'istikrar' deniyor.

'İstikrarın' kaymağını yiyenler gibi "Onlar da ayağını yorganına göre uzatsaydı" deyip geçmek mümkün tabii ki.

Fakat görünen o ki bu 'aşırı borçlandırma', alt yapısı çok iyi hazırlanmış, bilinçli bir projenin ürünü.

'Üretimin' sıfırlandığı bir yerde, 'tüketimin' böylesine teşvik edilmesini, dahası tüketimden 'kimlerin nemalandığını' sorgulamaya başladığınızda, dönüp dolaşıp geleceğiniz nokta, "Amerikan rüyasının arkasında kim var?" sorusudur.

Sahi kim/kimler var, dersiniz?

'At arabasının' geçemeyeceği sokağa '15 katlı bina' ruhsatı veren, hiç ihtiyacı olmayanı 'ikinci bir konuta' yönlendiren, yedi yaşındaki çocukların cebine 'çift sim kartlı' cep telefonları tutuşturup '24 saat boyunca' konuşturan, asgari ücretle çalışana 'elbisesindeki cep sayısından' daha fazla kredi kartını 'servis eden' kimdir, kimlerdir acaba?

Bu işler böyle başlar.

Önce 'vatan' borcunu savsaklamaya başladılar, sonra da 'vergi'.

Onları 'tüyü bitmemiş yetimin malı' üzerine abanma faslı izledi.

***

Attığımız her adım, açtığımız her gazoz, kırdığımız her ceviz, 24 saat izlenir oldu 'Big Brother' tarafından.

Şimdi alarm zilleri çalıyor:

- "Borç kabardı." 

Her sandık başına gittiklerinde, gözlerini kapatıp 'inadına' AKP'ye oy verenlerin, 'ülkenin geleceğinin nasıl ipotek altına alındığını' anlamaya başladıklarında, artık iş işten geçmiş olur mu dersiniz?

Yazarın Diğer Yazıları