Asırlık çınar kim üzerine yıkılır?

Dünya genelinde sermaye yapısı ve üretim modelleri köklü bir değişim geçiriyor. Tarım ağırlıklı ekonomiden sanayileşmeye geçerken yaşanan sosyal ve kültürel savrulma, beraberinde 1. ve 2. Dünya savaşlarını getirdi. Şimdi iletişim teknolojileriyle yeniden kurgulanan bambaşka bir çağdayız. Geçmiş dönemlerin istihdam modelleri bugün nasıl işe yaramıyorsa, eskinin güvenlik stratejileri de günümüz insanının korunma ihtiyacını karşılamakta kesinlikle yetersiz kalmaktadır.
İletişim fırtınasının dayattığı yeni sermaye ve üretim modeli Arap aleminin diktatoryal iktidarlarını birbiri ardına devirirken, Orta Asya’daki Türk dünyası da bu dönüşüm dominosuna bigane kalamayacaktır. Artık hem ABD’deki hem de Avrupa ülkelerindeki dev holdinglerin önemli bir kısmı petrol bazlı uluslararası ilişkilerin değişmesini ve bu ülkelere beyaz eşya, cep telefonu ve bilgisayar da satabilmeyi güçlü bir şekilde savunmaktadır. Bunun için orta sınıfların canlandırılması gerekmektedir. Ayrıca tabanın gazının alınması ve içlerinden bir bölümünün yeni orta sınıfa dahil edilmesi sistem için bir emniyet sübabı olacaktır!
Diktatörler açısından, ellerindeki gücü paylaşmanın düşüncesi dahi katlanılmaz bir eziyettir. Üstelik demokratik denetim mekanizmalarını işletmeye karar vermek onları da aşan bir tercihtir. Üstünde yahut güzergahında oturdukları yer altı ve yerüstü zenginliklerinin sahibi kendileri değildir ki, yönetimden ayrılacakları zamana kendileri karar versin. Türk devletleri ise bu kez yanlarında ellerinden tutacak ve ’abilik’yapacak bir Türkiye bulamayabilir. Sovyetler parçalanırken fantastik hülyalara kapılarak bağımsız politikalar izlemeye, Türkiye desteğinde Batı dünyasına adapte olmaya kalkışan Azerbaycan, topraklarının dörtte birini Ermenilere kaptırmıştı. Bağımsız Devletler Topluluğu’nun tek asi Türk devleti çok kötü cezalandırılmış ve hem Türkiye’nin hem de Azerbaycan’ın dış politikaları üzerine ayrıca Karabağ ipoteği konulmuştu.
Çin ile İran arasındaki petrol ve doğalgaz boru hattı güzergahının üzerindeki Fergana vadisindeki Türk toplumlara da Kırgızistan’da yaşanan insanlık trajedileriyle yeniden çeki düzen verilmiştir! Rusya batısındaki ülkeleri AB ve Amerika eksenine tek tek kaptırırken başta petrol olmak üzere doğal rezervlerini kontrol ettiği güneyindeki ülkelerin vanalarını başkasına devretmeye hiç de rıza göstermeyecektir.
Yeni teknolojinin patronları, eğitim seviyesi yükselen ve dünyayı tanıdıkça talepleri artan halkların başlarındaki yönetimleri değiştirmesinin mukadder olduğunu gayet iyi bilmektedir. Bunun için de kamuoyu algısının kendi beklentileri yönünde evrilmesini planlamaktadır. Yaşlanmış bir ağacın hangi tarafa yıkılacağına karar verebilirsiniz. Arap Baharı denilen olgu  böyle bir şeydir. Diktatörlük çöllerinde insanca yaşamaya susayan Arapların tepkisi önceden iyi öngörülmüş ve tepkilerin yerel yöneticilerle sınırlı kalması için ustaca bir manevra gerçekleştirilmiştir.
NATO Akdeniz’de insiyatifi alma çabalarına 1994’te başladı, son nokta 2007’de konuldu. İttifak’ın 2004 yılında toplanan İstanbul Zirvesi’nde alınan kararlar Türk Dışişleri Bakanlığı sayfasında şöyle anlatılıyor:
“Müttefikler; NATO’nun Akdeniz’de icra edilen harekatı” Operation Active Endeavour “ın (OAE) terörizmle mücadeleye katkısını arttırmaya karar vermiş; Iraklı güvenlik güçlerinin eğitilmesine yardım sağlanmasını kararlaştırmış;... Stratejik açıdan önem taşıyan özellikle Kafkasya ve Orta Asya bölgelerindeki Ortaklarla birlikte çalışmanın önemine değinmiş... NATO’nun Akdeniz Diyalogu’nu geliştirmeyi ve “İstanbul İşbirliği Girişimi” adı altında geniş Orta Doğu bölgesine yeni bir işbirliği mekanizması önermeyi kararlaştırmışlardır.”
NATO dergisinin İlkbahar 2007 sayısında yayınlanan Fritz Rademacher imzalı makalede ise  “Büyük Orta Doğu” şöyle anlatılmaktadır:  “Haziran 2004’te yapılan İstanbul Zirvesi’nde İttifak’ın Büyük Orta Doğu’da ilişkileri güçlendirme taahhüdünü temel alan müttefikler, Riga zirvesinde Akdeniz Diyaloğu (AD) ve İstanbul İşbirliği Girişimi (İİG) Ortaklarının ve müttefiklerin karşılıklı olarak yararlanabilecekleri bir eğitim faaliyetleri ağı oluşturmaya karar verdiler.” denilmektedir.
Geniş yahut Büyük Orta Doğu’da Arap Baharı’nın Türkiye’nin lehine esmediği ortada. Şimdi sırada Orta Asya’da Türk Baharı projeleri var. Bakalım Türkiye bu sefer asırlık çınarın hangi yöne yıkılacağına karar verebilecek mi?

Yazarın Diğer Yazıları