Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

Aşk ve İrade

Böylesi güçlü iki kavramın “aşk” ın ve “irade” nin bir arada olduğuna inanmak oldukça güç. Dünyaca ünlü psikiyatrist Dr. Rollo May’in çevirmen Yudit Namer’in çevirisiyle Okuyan Us yayınlarından çıkan “Aşk ve irade” isimli kitabını bütün irademi zorlayarak, zaman zaman da zorlanarak okudum.

Gerçekten düşündürücü, anlamlı ve içgörüyle dopdolu bir kitap. Rollo May edebiyattan ruh bilime uzanan geniş yelpazede iki anahtar kavramı buluşturuyor. Düşünsenize tek başına bile çok güçlü olan bu iki kavram bir arada olunca gerçekten iradenizi zorlarcasına kendinizi sorgulamanıza sebep oluyor. Nefis ve kusursuz bir üslupla yazılan kitap aslında Dr. May’in de yaşamsalını kapsayan, duraklarını özenle saptadığı ve bizzat kendisinin aşarak geçtiği bir yolculuk. Bu iki anahtar kavramı Aşk ve İrade’yi birçoklarımızın ayırdığının aksine buluşturuyor. Açıkçası benim de birinin diğerine baskın geldiğine inandığım bu kavramları aynı renkte buluşturuyor. Bana göreyse iki ayrı renktiler. Hani halk arasında çok bilindik bir açıklama vardır ya, İrade’nin direndiği noktada aşk gelişmez, oluşamaz ya da aşk varsa irade ona teslim olmuştur gibi... Ben çoğu kişinin böyle düşündüğüne inanıyorum. Sizce de öyle değil mi? Tam tersi Dr. May, “Aşk ve İrade’nin birbirine bağımlı olduğuna ve bir arada düşünülmeleri gerektiğine inanıyorum” diyor. Yazara göre her ikisi de varolmanın birleştirici süreçlerinden. Mitolojide ise aşk ölümsüz tanrıların en güzeliydi. Takip ettiği insanlarla eğlenir, onlara sonsuz bir acı verir, körleştirir ve yakardı. Sonunda aşk kavramı kazansa da, aşkı yaşayanlar mutsuz ve ıstırap içinde kıvrananlar olurdu.

Ünlü psikiyatrist ise kayıtsızlığın hakim olduğu şizoid dünyamızda içi boşaltılıp anlamsızlaştırılan bu iki kavramı, “Aşk ve İrade” nin gerçek anlamlarını, kaynaklarını ve birbirleriyle ilişkisini ortaya koyuyor. İçsel değerlerin aşındığı yüzyılımızda yazar birey için moral kaynakları yaratmaya çalışmış. Rollo May dünyanın en ünlü psikiyatrislerinden biridir. İnceleme alanını psikiyatri bilimiyle sınırlamamış, bu kapsamlı çalışmada ruh bilimcilerin Descartes, Schopenhauer ve ondan etkilenen Nietzche’e kadar, Shakespeare’den Eliot ve Beethoven’e kadar insanlığın tüm hallerini sorgulamış, sanatçıların birikimlerini de bu sürece dahil etmiştir.

Örneğin, Freud, Descartes, Schopehauer ve Beethoven’ı şizoid örnekler olarak sıralar. Ona göre Descartes ve Schopenhauer’ın felsefelerine hayat veren onların bire bir aşka yabancılaşmalarıdır. Aşkın tersi birçokları için nefrettir. Yazara göreyse kayıtsızlık. Bu aldırışsızlığın toplumsal eleştirisini de yapan yazar nefis ve kusursuz bir üslupla anlatıyor düşündüklerini. Aslında kendi de yaşadığı toplumun bir ferdi olduğuna göre, düşündüklerinin yanına yaşadıklarını da desem daha doğru olacak.

Çünkü bu kavramları kendisiyle de buluşturmayı ihmal etmemiş. Kısacası Aşk ve İrade insanın kendi potansiyelini inceleyebilme ve yüreğine yerleştirebilme cesaretine sahip olanların içine sindireceği cinsten bir çalışma. Seçimlerini kendi yapan insan için Aşk ve İrade’nin kainat açısından vazgeçilmezliğini de vurguluyor yazar. “Bir bütün olarak her şeyi dünya da dahil biz sever ve isteriz. İnsan iradesini dünyada gösterir. Kararları, seçimleri ve yaratıcılığıyla hem kendisini, hem de çevresini şekillendirir.” Kitabı okurken de, tanıtım için incelerken de ulaştığım nokta aynı; madem insan seçim yapan bir varlıktır. O zaman seçmek hür iradenin imtihanıdır. Kişi karar vermek suretiyle imkanlarının sınırlılığı ya da imkanlarının onu nereye götüreceği gerçeğiyle yüz yüze gelmelidir. Ben yine de diyorum ki, Aşk ve İrade aynı renkte buluşsalar bile, mutlaka arka planda sevgi olmalıdır. Sevgi her şeyi eğitir. Kültür düzeyimiz, estetik anlayışımız ya da başkalığa tahammül edişimiz bile sevginin eseridir. Kendini sorgulamak isteyenler için müthiş bir kitap.

Yazarın Diğer Yazıları