Asker kazanında fitne kaynatmayın!

Türk Silahlı Kuvvetleri’nde fitne kazanı kaynatılıyor. Bir devleti yıkmanın en kolay yolu psikolojik savaş yöntemleridir. Asker ile halk arasına ikilik sokulur, siyaset orduya ve dolayısıyla da asker siyasete bulaştırılır. Makam, mevki, saltanat görmesin de gerekirse devlet gemisi batsın diyenler köşe başlarını tutar ve birbirlerine pusu kurmaya başlar.

Eski marjinal fitne odaklarının söylemleri bugün neredeyse devlet politikasına dönüştü. Kenan Evren’in darbe yaptığı yıllarda duvarlar “faşist ordu” yazılarıyla boyanırdı. Kıbrıs Harekâtı’nda Türk Ordusunu “işgalci”, “Orta Doğu’da ikinci İsrail rolü oynayan ABD jandarması” vb. gösterenler, PKK oluk oluk kan akıtırken bölücü örgüt elebaşıyla sarmaş dolaş poz verirdi. Ancak hiçbiri bugünkü kadar zarar vermedi ve veremezdi. Şimdi sorunumuz, içeriye sızmaya çalışan ajanlar falan değil tam aksine en tepeden asker kazanına fitne zehri dökenler.

“TSK, bilgi ve belgeyle çalışır. MİT ve Emniyet’ten belge istedik ama bize şu ana kadar bilgi belge gelmiş değil. İmzasız ihbar mektuplarıyla işlem başlatamayız. TSK hukukun üstünlüğüne inanır, buna göre gereğini yapar” diyen Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in  “rapor almasını” fırsat bilen Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz,  “TSK’daki paralel yapı iddiaları üzerine binin üzerinde kişiyle ilgili ihbar gelmiştir. Bu ihbarlarla ilgili, hem idari hem de Askeri Savcılık tarafından soruşturmalar başlatılmıştır. Neticelendiğinde gereği yapılacaktır” demektedir.

Yılmaz’ın bu sözleri; askerler birbirini gammazlasın, Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk davalarından sonra yüzde 85’ten yüzde 65’e düşen askerin toplumdaki saygınlık oranı 20 puan daha düşsün, böylece “ak-polis”ten sonra bir de “ak-asker” teşkilatımız olsun, anlamına da gelir!

Her kurumda rastlanan ihbarlar TSK’da, terfi dönemlerinde artar. Komutanının gözüne girmek için iş arkadaşları hakkında yalan yanlış ihbarlarda bulunan zayıf karakterli insanlar çıkar. Ayrıca hırsız, yolsuz, düşmanla anlaşan veya teröristle pazarlık yapan profesyonel suçlular hedef saptırarak kendilerini gizlemek veya önlerindeki engelleri bertaraf etmek amacıyla gerçek vatanseverler hakkında asılsız ihbarlarda bulunur.

Paranoyaları ve fantezileri üzerinden yeni bir devlet kuran iktidar, aynı psikolojiyi paylaşmayan her kesime karşı savaş başlatmış durumda.  “İstikbal Savaşı”  sloganları atan “Yeni Türkiye”, milletin yarısından fazlasını  “düşman” veya “düşmana yardım edenler” konumunda değerlendiriyor. Bu saplantıyı benimsemeyen tüm güvenlik güçlerini tasfiye etmeyi planlıyor. Ya yeni mitolojik kutsal lidere biat edecekler ya da hain muamelesi görecekler.

Türkiye’nin demokrasi yolculuğunda sivil bürokrasi, polis ve yargı, tünelden son çıkış seçeneğini kaçırdı. Buna rağmen askerin siyasi otoriteye baş kaldırmasını kesinlikle savunmuyorum. Bu noktada sözüm devlet aklını temsil ettiğini savunan birileri hâlâ varsa onlaradır. Bin kişi hakkındaki isimsiz ihbarlar işleme konulursa, önünüzdeki Şûra’da önünüze 10 bin ihbar mektubu gelir. Millî Ordu’ya en büyük zararı ise silah arkadaşlarını ispiyonlayan fırıldak ve yalaka tipleri sahneye çağıranlar verir. Askerliğin namusu aynı cephede omuz omuza ve sırt sırta şehadeti gerektirir.

Akıl sağlığı henüz bozulmamış birileri varsa,  “Millî Güvenlik Siyaset Belgesi içinde yer alan bir yapının millî ordu içinde yer alması kabul edilemez”  diyen Yılmaz’a, asker kazanında ihbar fitnesi kaynatmanın zararlarını anlatması gerekiyor. Mehmetçik’in Peygamber Ocağı bildiği mesleğinde canını emanet ettiği silah arkadaşının arkasından muhbirlik yapmaya teşvik edilmesi kadar askerlik kurumuna verilecek bir zarar olamaz.

Ne yazık ki başımızda,  “askerî vesayet düzenini kaldırdık”  ve  “Balyoz ve Ergenekon davalarından yargılanan 73 subayımız göreve döndü, YAŞ’ta terfi edecekler” cümlelerini aynı anda kullanabilen akla zarar bir iktidar var. Üstelik bu parti  “1000 asker hakkında ihbar mektuplarına göre idari ve adli soruşturma açtık” ve  “yargılanmadığı halde ihraç edilen 1500 YAŞ mağduruna haklarını iade ettik”  ifadelerini de aynı dönem seçim propagandasında söyleyebiliyor... Size daha ne diyeyim!

Yazarın Diğer Yazıları