Asker - Sivil Empatisi

Görevi için ailesini, sosyal hayatını terk ederek gerektiğinde canını veren silahlı devlet memurlarıyla diğer sivil kişi ve görevlilerin birbirlerini anlama noktasında sorunlar yaşandığı herkesin malumu. Personelin görev yaptığı kurumla özdeşleşmesi eşyanın tabiatı gereğidir. Aksi durumda kişilerin yalnızlaşması ve depresyona varan bunalımlar yaşaması kaçınılmaz olur.
Empati kurma (karşısındaki gibi düşünme) yeteneği sahada görev yapan personel için pek aranmaz. Teröristle veya düşmanla çatışmaya giren askerden, ateş açtığı hedefi anlaması ve dolayısıyla merhamet göstermesi beklenmez ve beklenmemelidir. Ancak stratejik seviyede plan yapanların ise ister düşmanı isterse de teröristi iyi anlaması ve reflekslerini dikkatli ölçmesi gerekir. Tansiyonun ne zaman düşürüleceğini ve ne zaman yükseltileceğini sabırla ve titizlikle izlemeli ve kontrol etmelidir.
Bizde terörle mücadele bir yanlış algılama sorunundan kaynaklandığı için haliyle sonuç getiren tedbirler alınmıyor. Terörün gerçekten durdurulmak istenmediğine dair teorileri bir yana bırakalım. Yanlış algılama teröre karşı mücadelenin bizzat asimetrik yahut düşük yoğunluklu savaş mantığı ile yürütülmesinden kaynaklanıyor. Bu sütunda, son 10 yıldır Genelkurmay Başkanlarının bu hataları gördüklerini ve teröriste kriminal suçlu muamelesi yapılması gerektiğine dikkat çektiklerini defalarca yazdım. Öyleyse niçin Genelkurmay “iç güvenlik harekatı” kavramını yeniden tanımlamıyor. Düşmanı içerde aramak Ordu’nun görevi olmamalı. Hainler veya cahillikleri yahut zaafları sebebiyle kullanılanlar varsa onları bulup çıkarmak ve adalete teslim etmek istihbarat kuruluşları ve kolluk kurumlarının vazifesidir.
Basında çıkan haberler ve neredeyse metnin tamamı sanal ortamda yayınlanan eski ve yeni İç Güvenlik Siyaset Belgelerinde sırasıyla “Milli Görüş” ve “Aşırı Milliyetçi” gibi ifadeler yıkıcı hareketler arasında anıldı ve adeta bölücü örgütlerle eşdeğer tutuldu. Milli Görüşü devleti ele geçirmek isteyen zararlı akımlar arasında sayan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, bizzat bu görüş liderinin eline teslim edilmişti. Çelişkinin boyutlarını düşünebiliyor musunuz? Devletin en gizli belgesi ’tehlikeli veya yıkıcı’kesimlerin korumasına ve uygulanmasına bırakılıyor! Bu tür gizli belge ve dökümanlarda aidiyet duyduğu kesimleri gören insanlar nasıl davranacaktır. Ya korkup sinecek yahut bir şekilde ’güvenlik açığı’oluşturacaktır.
Geçtiğimiz günlerde yaş haddinden emekli olmuş ve terörle mücadele konusunda çalışmış bir albayla görüştüm. Tecrübeli albay, askerlikle diğer kamu kurum ve kuruluşlarının karşılaştırmasını ve yapılması gerekenleri söyle anlatıyor: “Asker birçok görevi canı pahasına, ağır doğa şartları ve katlanılması zor bir mesai anlayışı ile yürütür. Sivillerin şüpheyle baktığı, tedirginlik gösterdiği durumlarda asker, yargılamadan ve tereddüt göstermeden üzerine gitmekle yükümlüdür. Bu durum bir süre sonra karakterinin bir parçası haline gelir. Bu bakış açısı barış şartlarında yani normal şartlar altında bir çelişki oluşturabilir. Askerin bakış açısının dağılmaması için hem askerlere hem de sivillere seminerler verilmeli ve müşterek programlar düzenlenmelidir.”
Mehmetçiğe sevgi, saygı ve takdir hisleriyle bakan insanımız davranışlardaki içtenliği kesinlikle hisseder. Kendisini savaşın ortasında sanarak davranış gösterenler ister istemez hareketlerinde yapmacıklığa kaçabilir. Ordumuzda bu zor günleri aşacak tecrübe mevcuttur.

Yazarın Diğer Yazıları