ASKER VE DEVLET ADAMI ATATÜRK -5-

ASKER VE DEVLET ADAMI ATATÜRK -5-
Çok kısa zamanda gerçekleştirilen Büyük Taarruz, bir Türk mucizesidir

İkinci Dünya Harbi’nin başarılı harp yöneticileri olan Churchill ve Roosevelt ise, asker kökenli olmadıkları için doğal olarak askerî harekât yönetiminde görev ve sorumluluk almamışlardır.
Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nda cephe ve cephe gerisindeki hazırlıklarla ilgilenmiş, ülkenin kaderiyle ilgili her türlü iç ve dış sorunu görerek tedbirler almış, politik sorunlar ile savaşın yönetimi dolayısıyla çıkan Meclis içi tartışma ve çekişmelerin olumlu yönde gelişerek sonuca bağlanmasına çalışmıştır. Bütün bu fedakârca, insanüstü gayretlerle yapılan çalışmalar sonucunda bile Büyük Taarruz’un arifesinde cepheden gelen bir raporda top ve piyade cephanesine çok ihtiyaç olduğu, obüs bataryalarının ihtimalen altı gün içinde top başına 250 atım olabileceği, esasında 1000 atım olması gerektiği, bunun için Fransa’dan cephane alım işinin sonuçlandırılması, erlerin çarık ihtiyacının had safhaya vardığı ve hayvanların beslenmesinde zorluklarla karşılaşıldığı belirtilmektedir. 16 Ağustos 1922 tarihli bu rapor ordunun Büyük Taarruz öncesinde bile önemli acil ihtiyaçlar içinde olduğunu, zaferin Türk ordusunun üstün yetenek ve fedâkarlıklarına bağlı olduğunu açıkça göstermektedir. Düşman karşısında ne personel ne de harp silah, araç ve gereçler yönünden üstünlük sağlanamadan, sınırlı olanaklarla çok kısa sayılabilecek bir zamanda gerçekleştirilen Büyük Taarruz, aynı zamanda bir Türk mucizesidir. Birinci Dünya Harbi’nin silahları ve düşünce ortamı içerisinde yapılmış olmasına rağmen Kurtuluş Savaşı’nın askerî harekâtı, 600-700 km. derinlik, gidiş geliş olarak 1500. km mesafe içerisinde siper harbine dönüştürülmeden sonuçlandırılmıştır.
Kurtuluş Savaşı’nda süvari birliklerinin bir komuta altında toplanarak kitle hâlinde kullanılması hareket harbi için uygun şartları yaratmıştır. Bu kullanma yöntemini İkinci Dünya Harbi zırhlı birlik yönetim konseptinde bir öğreti olarak görüyoruz.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Büyük Taarruz’dan sonra Batı Cephesi Komutanlığına, orduya yayımlanmak üzere verdiği genelgenin başında, orduya, ’Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları!’ diye hitap etmesi, ordu-millet bütünlüğünü ve ordunun milletin iradesini temsil ettiği anlayışını bize gösterir. Genelgede ordunun büyük ve asil ulusumuzun özverisine layık olduğunu belirterek sahibiniz olan Türk ulusu, geleceğinden güven duymada haklıdır, demiştir.
Kazanılan zaferin büyüklüğünü ve milletin istiklalini kazanmak için gösterdiği azmi Mustafa Kemal Atatürk Nutuk’ta ise şu sözleriyle özetlemektedir:
"Her safhası ile düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu harekât, Türk ordusunun, Türk subay ve komuta heyetinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihe bir kere daha geçiren muazzam bir eserdir.
Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklal düşüncesinin ölümsüz bir abidesidir. Bu eseri yaratan bir milletin evladı, bir ordunun başkomutanı olduğumdan, mutluluk ve bahtiyarlığım sonsuzdur."