Askerlikte “vicdani kabul” şartı

Komutan olsam, eline zorla silah tutuşturulmuş askerlerden oluşmuş bir birlikle savaşa girmek istemezdim. Düşman yahut terörist karşısında hem arkadaşlarını hem de vatanını her an tehlikeye atabilecek bu tip insanların cephe gerisinde patates soyması herkesin hayrına olacaktır.
Vatan borcu, namus borcu dediğimiz askerlik bir sorumluluktur.
Vatanın, milletin ve devletin savunmasının önemini hafife almak kimsenin harcı değildir. Dünyada savaşsız geçen bir on yıl var mı? Hele bölgemizde son yüzyıldır savaşsız geçen tek bir yıl dahi yok. Böyle bir coğrafyada ve bu kadar düşman karşısında Allah milletimizi devletsiz ve ordusuz bırakmasın.
“Kiminin parası, kiminin çabası”  zihniyetiyle 5 - 10 yılda bir tekrarlanan bedelli askerlik konusunda da durum aslında pek farklı değil. Zor şartlarda askerliği garibanların yaptığı, fakir ailelerin çocuklarının şehit düştüğü yahut gazi olduğu algısının toplumda ne kadar yaygınlaştığını görmeyen var mı?
Niçin “çocuğumu askere göndermek istemiyorum”  sesleri bu kadar çok çıkmaya başladı? Bugünlerde alımları ve sınavları süren sözleşmeli er uygulamasına dahi talep düşük kalıyorsa, cevaplandırılması gereken önemli sorunlar var demektir. Toplum devlet kurumlarının adaletli işlediği kanaatinde değil. En sıradan işlemlerde bile aracı konuluyor ve torpil aranıyor. Eskiler “şuyuu vukuundan beter”  derlerdi. Söylentilerin kabul görmesi, gerçek olmasından daha tehlikelidir.
“Asker doğar”  diyerek övündüğümüz Türk milletinin gençleri niçin asker olarak ölmek istemiyor? Hatta askere gideni öldürecek kadar insanlıktan çıkabiliyor? Öncelikle toplumun askerlikten nasıl soğutulduğunu incelememiz gerekir. Aşağıdaki ihtimalleri herhangi birine ağırlık vermeden gelişigüzel sıralıyorum:
- Balyoz ve Ergenekon davaları halkın askere duyduğu güveni kırdı.
- Darbeler, muhtıralar ve sıkıyönetimler sırasında kimi rütbeliler keyfi uygulamalarla vatandaşlara mağduriyet yaşattı. 
- Mağduriyeti sadece siviller yaşamadı. TBMM’deki bütün partilerin desteğiyle çıkarılan 22 Mart 2011 tarihli 6191 Sayılı Kanun kapsamında, 12 Mart 1971 tarihinden günümüze  “yargı denetimine kapalı idari işlemlerle”  ordudan ilişiği kesilenlere bir kısım özlük haklarının geri verilmesini öngören düzenlemeden yararlanmak için 4606  “eski asker” başvuruda bulundu.
- 28 Şubat döneminde  “Peygamber Ocağı”  kavramının üzeri çizildi. Bazı komutanlar askerliğin peygamber ocağı olmadığını açıkça vurguladı. 
- Başörtülü ve sakallı asker yakınları nizamiye, sosyal tesisler ve kapısından geri çevriliyor.
- Dindar kesimler, kendi yaşayış şekilleri yüzünden atılır diye çocuklarını askeri okullara göndermiyor.
- Silahlı Kuvvetler ve milletin arasını açmak için uluslararası planda psikolojik bir operasyon yürütülüyor.
Bu ihtimallerin doğruluk veya ağırlık dereceleriyle ilgili saha çalışmaları yapılmış değil. Milletin olağanüstü dönemlerdeki bazı olayları geçici olarak gördüğü ve bir süre sonra düzeltileceğine inancının yüksek olduğunu söyleyebilirim. Öte yandan kimi sivil toplum kuruluşunun TSK’yi yıpratmamak amacıyla konuyla ilgili anket düzenlemekten çekindiğini de biliyorum.
Vicdani ret yahut bedelli uygulamasından önce askerliğin  “vicdani kabulü” nü sağlayacak tedbirler alınması gerekiyor.

Yazarın Diğer Yazıları