Aslına rücu edenler

Atasözlerinin her biri yaşanmış veya denenmiş olaylar sonucu, gelecek nesilleri uyarmak maksadıyla söylenmiş nasihat içerikli sözlerdir. Ancak bu güzel sözler, zaman zaman çıkarcılar tarafından menfaatlerine ters düştüğü için ya değiştirilerek kullanılmış ya da duymamak için kulaklarını tıkamışlardır.
Ancak güneş, balçıkla sıvanmadığı, bu sözlere aykırı hareket edenler de zaman içinde toplumdan dışlandığı gibi beddua dahi almışlardır. Bazen de kendileriyle birlikte, içinde yaşadıkları ülkeyi ve toplumu da yok olmaya sürüklemişlerdir. Tarih bu türlerin mezarlığına dönmüştür.
Bunları en iyi anlatan atasözümüz ise “Bal kokmaz, kokarsa yağ kokar. Çünkü aslı ayrandır”sözüdür. Bu ifadeyle her şeyin aslına rücu ettiğini, insanlar için ise kanının hükmünün gereğini yaptığını anlatmaktadır. Tıpkı Osmanlı Devletinin son dönemlerinde Enderunluların yaptıkları ihanetler misalinde olduğu gibi. Devletin tüm nimetlerinden faydalanıp, saltanatını sürenlerin Türkiye Cumhuriyetini yerden yere vuruşları, insanlarımızı geçmişte olduğu gibi gelecek kaygısına düşürmüştür.
Bir kısım zevat resmi emirlerle kurumlardaki Türkiye Cumhuriyeti ibarelerini kaldırtıp,  “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözlerini sildirtmişlerdir. Halkın yoğun tepkisi karşısında ise, aha da geri koydurttuk diyerek suçu bürokratlara atacak kadar zavallılaşmışlardır.
“Ne mutlu Türküm diyene” sözünün kaldırılması için ise “Bunda da ne var canım, bakın Atatürk’ün başka sözünü koydurduk” diyecek kadar ileri giderek Türk’e karşı olan kinlerini ifade etmişlerdir. Bir partinin mitinginde Türk bayrağı olmadığını dile getiren Başbakan, o bayrağın temsil ettiği Türk milletinin adının silinmesine ve o devletin adının kurumlardan kaldırılmasına ses dahi çıkarmamıştır.
Ülkede çocuk katilini söz sahibi yaparlarken, katilin mesajının okunduğu alanlarda Türk bayrağı ve Türkçe sloganların olmamasını, olsa iyi olurdu sözleriyle geçiştirerek milleti uyutma yoluna gitmişlerdir.
Milli değerlerimiz olan bayramlarımızda bazı etkinlikler yasaklanarak, çocuklarımızın milli birlik şuur içinde ve demokratik bir vatandaş olarak yetişmelerinin önü kesilmiştir. İleri demokrasiden ve demokratlıktan bahsedenlerin, çocukların yarım saatlik koltuklarına oturmalarına bile tahammülleri olmadığı görülmüştür.
Adında milli olan iki kurumdan birinin başında oturan bakan, kendisini ziyarete gelen gençlere Orson Welles’i dinlemelerini tavsiye edecek kadar ileri giderek, Türk musikisini yok saymak suretiyle millilikle ilişkisi olmadığını göstermiştir. Bu zatın yönetimine bizler çocuklarımızı nasıl teslim edip, sonuçta ise nasıl teslim alacağımızın kararını size bırakıyorum.
Bu topraklar üzerinde yaşayan insanları etnisitelere ayırdıkları yetmezcesine, adını anmaktan dahi korktukları Türkleri yok saymak için sözde akil adamlar meclisleri kurarak, yaptıklarına payandalar oluşturmuşlardır. O akil diye seçtikleri ki bazıları aleni eylem ve söylemleriyle bölücülere destek olmuş, kimileri andımızın kaldırılmasını isterken, kimileri de KCK davasından 23 yıl hapisle yargılanmaktadır.
Üniversiteler o hale getirilmiş ki, ellerinde silahlar, sopalar ve bıçaklarla kimileri biji Apo derken, kimileri yaşasın şeriat diye bağırmaktadır. Yetiştirmeyi arzuladıkları dindar gençlik bu olsa gerek.
Görülen o ki Türklüğü yok etme adına çıkarabildiği kadar yasalar çıkarıyor. Yasa çıkaramadıkları yerlerde ise yasaları çiğneyerek, suçsa işledim diyerek rest çekmekte. Bu da göstermektedir ki başta ifade ettiğim atasözünde olduğu gibi bazıları aslına rücu ediyor.
Anlaşılmayan ise, Türk olduğu halde Türküm diyemeyen, ayaklar altında ezilmenin acısını hissetmeyen ve bunu yapanların değirmenine su taşıyanlardır. Hey sizler; gözlerinizi çıkar arzusu mu köreltti yoksa farklıydınız da aslınıza mı rücu ettiniz.

Yazarın Diğer Yazıları