Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Yavuz Selim DEMİRAĞ

At İdris...

İnsanın yakınlarını ve arkadaşlarını yazması kadar zor bir şey yok. Yakın arkadaşlarım arasında 15 Temmuz ve KHK mağduru bir çok kişi var. Ancak "Bizim Mektep" olarak nitelendirilen Kuleli ve Harb Okulunda içimize yerleşen "ruh" ömrümüzün sonuna kadar takip ediyor bizi. Kuleli arkadaşlığı babamızın oğlundan önce geliyor... O ruh beni yıllarca Hasdal, Hadımköy, Maltepe, İzmir, Mamak cezaevlerinde ziyarete sürükledi. Silivri'deki duruşma salonlarında yapayalnız davaları takip ettirdi. Hayal kırıklıkları, kırgınlıklar bir kenara yazdıklarımdan, yapmaya gayret ettiklerimden hiç pişman olmadım.

1978'deki Türkiye koşullarını yeni nesil bilmez. Terörün tırmanıp, olayların olgunlaşmaya başladığı "12 Eylül darbesi"ne zemin hazırlandığı sırada bu memleketin en zeki öğrencilerinin aileleri koruma iç güdüsü ile çocuklarını askeri liselere yerleştirmek için çok çaba sarf ettiler. Yurdun çeşitli yerlerinden zorlu sınavları aşıp Kuleli'ye ulaşan binlerce gençten sizinle üçünü paylaşmaya çalışacağım. Ankara Deneme Lisesi Ortaokulu'nu bitirip, Fen Lisesi'ni kazandığı halde askerliği tercih eden Orkun Gökalp... İlkokulu Giresun'un Yenice Köyünde okuyup İstanbul Kızıltoprak'ta ortayı bitiren İdris Aksoy ve bu satırların yazarı Boğazın incisi Kuleli'nin hazırlık sınıfında bir araya geldi. Farklı kültürlerden gelen 14-15 yaşlarındaki bu gençler aynı potada eritilirken o dönem Türkiye'nin en iyi eğitimine başladı. İngilizce öğretmenimiz Üsteğmen Erhan Yıldız her birimizle ayrı ayrı ilgilenerek lisan öğrenmemiz için çalıştı. Sadece dil öğrenmiyorduk bugün daha iyi anlıyorum ki paylaşmayı da orada öğrenmişiz. Üç öğün yemekhanede "Tanrımıza hamdolsun, Milletimiz var olsun" duası ile yemeği paylaştık. Banyoyu, koğuşta ranzayı paylaştık. Spor yapmayı paylaştık. Atletizm Takım Antrenörü Üsteğmen Halit Can'ın yöntemlerini o sırada çok eleştirsek de sporun disiplinsiz yapılamayacağını öğrendik. İdris, Karadeniz'in uçsuz-bucaksız yaylalarında koşarak büyüdüğü için hemen 800 metre, 1500 metre ve 300 metrede dereceye girip yıllarca Türkiye şampiyonu oldu. Orkun gülle ve disk atıyor, sigara içmeme rağmen ben de üç adım ve uzun atlamada bir şeyler yapmaya çalışıyordum. Ders ile sporu bir arada götürmek zordu. Kendi adıma bir kaç yıl sonra pes ettim. Ancak İdris ve Orkun sınıfın en çalışkanlarıydı. Hazırlık sınıfını İdris'ten aldığım kopyalarla geçtim. Nostalji iyi de sözü fazla uzatmadan sadede gelelim. İdris sporun etkisiyle güçlendi sağlık muayenesini atlatıp Hava Harb Okulu'na geçti. Orkun ile ben Kara Harb Okulu'na... Daha fazla katlanamadım. Askerliğin bana göre olmadığının farkına vardığım için okuldan atılmayı hazmettim. Ancak Kuleli arkadaşlığından atamadılar beni... Fırsat buldukça görüşmeye devam ettik. İdris Hava Harbi derece ile bitirip önce "uçan tabut" olarak bilinen F-100 pilotu oldu. Ardından F-4 Fantom ve sonra da F-16 ile uçtu. Akademiden kurmay olarak mezun olup başarılarını katladı. Orkun ise bir an önce emekli olup Ege kıyılarında sakin bir hayat sürdürmeyi planladı, görevini en iyi şekilde yaptı. Tam emekli olacağı sırada ünlü "Balyoz Kumpası"na uğrayıp Hasdal Askeri Cezaevi'ne girdi. Aradan neredeyse 30 yıl geçmişken Orkun'u ilk ziyaret eden ben oldum. Duruşmalarını takip edip durumunu bu sütunlardan okuyucularıma duyurdum. İdris'i konuştuk. Kırgındı Orkun... İdris, Tuğgeneral olmuştu. Hasdal, Hadımköy ve Silivri'de yatmakta olan Orgeneral Bilgin Balanlı'yı defalarca ziyaret etmiş fakat Orkun'a gelmemişti. Kızdık tabii... Ama arkadaşlıktan çıkaramazdık. Yine de O'nun Tüğgeneral oluşuyla gurur duyduk. Orkun, Silivri'deki sırtlanların verdiği cezayı çekmek için Ankara Mamak'a geldi. Yargıtay cezayı bozdu tahliye oldu. Dışarı çıkınca 3-5 kez bir araya geldik. Cezaevinde daha fazla görüşüyorduk.

***

Tanıyanlar bilir. Arkadaşlarıma faydam olmuyorsa zarar vermekten imtina ederim. Sonuçta muhalif kimlikli, sivri dilli yazarım. İdris'in yükselişine zarar verebilirim endişesi ile uzak durdum hep. Ortak arkadaşlarımızla selamlar geldi-gitti. Son görev yaptığı Hava Kuvvetleri Karargahında "Plan-Prensipler Başkanlığı" görevini yürütüyordu. Bu birim TSK içinde en önemli olanıdır. Türk Ordusunun en gelişmiş uçak, füze ve elektronik cihazların üretimi, alımı-satımı gibi milyar dolarlık projelerin altına imza atar. Her subayı oraya vermez ordu. Savunma Sanayi Müsteşarlığı ve Millî Savunma Bakanı ile neredeyse günlük görüşür. Başbakan ve Cumhurbaşkanının huzuruna çıkar. Yükü çok ağırdır. Siyasi baskı da vardır. Milyar dolarlık alımlar için tehdit ve şantaj da...

15 Temmuz gecesi de Savunma Sanayii Müsteşarı ile beraber İngiltere'deki fuardan yeni gelmiştir. Meşhur düğüne davetlidir ancak Atatürk Havalimanı'na indiğinde saat18.00'dir. İstanbul trafiğinde yetişmesi mümkün olmadığı için, çok sevdiği halde ihmal ettiği üç kızına bir an önce kavuşmak için Feribot ile Bandırma'ya geçip ağabeyinin yazlığının bulunduğu Erdek'e geçer.

İdris, Lincoln'ün ünlü "gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır" sözünü hatırlatıyor. Kuleli'de "At" lakabını koşucu olmasından dolayı taktığımız İdris Aksoy'u yazmaya devam edeceğim.

Yazarın Diğer Yazıları