Atatürk kim siz kimsiniz?

Yazılarımın takipçileri bilir, annemin 6 atası Çanakkale'de şehit olmuştur. 4'ü Gelibolu'da, 2'si ağır yaralı olarak İstanbul'da -Tokmaktepe Mezarlığı- gömülüdürler. 57'nci Alay'ın mensuplarıydılar. Atatürk'ün "Size ölmeyi emrediyorum" dediği askerlerden. Bu yüzden 18 Mart 1915 tarihi benim için önemli günlerden. Bir detay daha vereyim; Bana gelinceye kadar -yedek subaylığım hariç- aile fertlerimin tüm mensupları askerdi. Bu listenin son üyesi ağabeyim. Onun sayesinde ata ninemin Haliç Feneri'ndeki evinde Kuleli, Kara Harb Okulu ve GATA mensubu epey ismi konuk ettik. Bunların arasında tıp profesörü olanlar vardı. En bilinen 2 ismi de yazayım; "İlker Başbuğ ve Hurşit Tolon". Defterdar'daki askeri dikimevinde müdür yardımcılığı yapmış anneannem her üniformalı misafirine evladı gibi davranırdı. Özel Kafkas yemekleri hazırlardı. En ünlüsü "sahanda pirinçli köfte" idi. Konuklar, gelmeden önce haber yollarlardı; "Anne, sakın unutmasın". Onun vefatından sonra birkaç yerde bu köfteden yedim. Ancak o lezzeti bulamadım. Bizim Sadrettin Kuşoğlu'na ilk fırsatta soracağım; "Fışkın'da var mı?"

Esas sebebim

Akrabalarımın tamamının Atatürk'çü ve daha sonra İsmet Paşa'cı olduğunu atlamayacağım. Ayrıca ezici çoğunluk Fenerbahçe'yi tutardı. Benim Beşiktaşlı olduğum sezilince homurtular başladı. Süleyman Demirel sempatizanı tarafımla kıyamet koptu. Ben de protestliğimi ilan ettim. Tartışmaya girmedim. Böylece üstüme fazla gelinmedi.

18 Mart törenlerini her zamanki duygularımla izledim. Donanmanın tören geçişinde Ahmet Takan kardeşimi hatırladım. "Onun yazdığı adaları ziyaret etseler ne iyi olur" diye düşündüm. Sonra vaz geçtim "Başımıza yeni bir dert almayalım" dedim. TSK'nın Mehteranını gururla izledim. TRT sanatçılarının "Çanakkale repertuvarına" bayıldım. Hani kimilerinin ezbere bildiği, marş haline gelen "Çanakkale İçinde Aynalı Çarşı" söylenirken, bestecisi Kastamonulu şehit yakını için Fatiha okudum. Kimi kanallar bu türküyü yine Ruhi Su'nun sesinden verdiler.

"Siyasilerin nutuklarını dinlemedim" dersem doğru olur. Ne zaman ki TV-Net'e göz atmaya kalktım, tepemin tası attı. Amacım Derin Tarih'i ve Yavuz Bahadıroğlu'nu izlemekti. Üstadın pişekârı Mustafa Armağan öyle laflar sıraladı ki, kaldıramadım. Mustafa Kemal'in aslında fazla etkin olmadığını ima etti. "Neyse, sonra Trabzon'dan kızanlar oluyor" diyerek her tarafı farklı oynayan yüzünü çevirdi. Armağan'a bir iki lafım olacak. Sen kimsin? Büyük Ata'yı küçümsemeye kalkmak senin haddin mi? Hangi kafalara hizmet edip, nereye varmak istiyorsun? Sana yazıklar olsun!

***

Almanya'da bilinen uygulama

Bölücülerin Frankfurt'taki gösterisi bilindik slogan renk ve afişlerle gerçekleşti. Bizim bakanlara "gelme" diyen Alman yönetimi sıra bölücüye gelince izin kağıdını imzalamıştı. Yakın zamanda yasakladığı bebek katili Apo'nun posterlerinin taşınmasını bile görmezden geldi. Halay çekenlerin arasında Almanlar da vardı. Şansölye Merkel kadar destek attılar. İtiraf edeyim İçişleri Bakanımızın kulaklarını çınlattım. Merakla bekliyorum Süleyman Soylu'nun önerisi ne zaman hayata geçirilecek? "Göçmenleri 15'er binlik gruplar halinde hangi tarihte yollamaya başlayacağız?" Sevdiğim sözlerden olan Sivas yöresine ait "Cırtına cırt" demenin günü gelmedi mi?

***

KISACA:  Deniz Bayramoğlu'nun Gündem Özel'inde önemli bir konu işlendi; Zamanımızın gençleri. "Tuvalete gidip, sifon çekmeyen nesil" bile dendi. Okumayı sevmeyen, saygı göstermeyenlerden bahsedildi. Uyuşturucu bağımlılığının geldiği nokta anlatıldı. Katılımcılar içinde en iyisi Prof. Dr. Üstün Dökmen idi. Hocanın özelliği tüm uyarılarını güler yüzüyle yapabilmesi.

Yazarın Diğer Yazıları