Atatürk’ün 29 Ekim sırrı…

Mazhar Müfit Kansu’nun sorusuna
23 Temmuz 1919 gecesi Mustafa Kemal şöyle yanıt vermiştir:
“Zaferden sonra şekl-i hükümet Cumhuriyet olacaktır.”
The Times gazetesi de 22 Eylül 1919 da
“Sivas’taki Anadolu Cumhuriyeti” başlığını kullanmıştı.
Ve 28 EKİM 1923 Mustafa Kemal Atatürk,
Cumhuriyet'in ilanını duyurduğu geceyi NUTUK’ta şöyle anlatmıştı…
“Gece olmuştu Çankaya'ya gitmek üzere Meclis binasından ayrılırken,
koridorlarda beni beklemekte olan Kemâlettin Sami ve Hâlit Paşa'lara rastladım.
Benimle konuşmak üzere geç vakte kadar orada beklediklerini anlayınca,
akşam yemeğine gelmelerini,
Millî Savunma Bakanı Kâzım Paşa vasıtasıyla kendilerine bildirdim.
İsmet Paşa ile Kâzım Paşa'ya ve Fethi Bey'e de
Çankaya'ya benimle birlikte gelmelerini söyledim.
Çankaya'ya gittiğim zaman, orada, beni görmek üzere gelmiş bulunan
Rize Milletvekili Fuat, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Bey'lerle karşılaştım.
Onları da yemeğe alıkoydum.
Yemek sırasında :
"Yarın Cumhuriyet ilân edeceğiz" dedim.
Orada bulunan arkadaşlar, derhal düşünceme katıldılar.
Yemeği bıraktık.
O dakikadan itibaren, nasıl hareket edileceği konusunda
kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim.
Halbuki o sırada Ankara'da bulunmayan bazı kişiler,
yetkileri olmadığı halde, kendilerine haber verilmeden,
düşünce ve rızaları alınmadan Cumhuriyetin ilân edilmiş olmasını
bize gücenme ve bizden ayrılma sebebi saydılar.”

Bir komutan olduğu kadar zeki bir lider de olan Mustafa Kemal
29 Ekim’i, 30 Ekim’e 5 yıl sonra attığı bir tokat olarak ilan etmiştir.
30 Ekim nedir?
30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı gündür
.
Mondros Teslimiyet Anlaşması Osmanlı’yı bitiren,
İngiliz işgaline yol açan bir parçalanma ve çöküş anlaşmasıdır.
Mustafa Kemal, 29 Ekim’i, 30 Ekim’e karşı
‘Mazlum milletin ahı, öcü’ olarak tam o gün ilan ettiğini,
1925 yılında cumhuriyet bayramı kutlamaları sırasında
Ankara’da Çankaya’da 10 gün boyunca misafir ettiği
Fahrettin Altay Paşa’ya açıklamıştır.
Altay Paşa, 9 Eylül’de İzmir’e giren süvari kolordusu komutanıdır!..
Fahrettin Altay Paşa'nın "Cumhuriyeti neden 29 Ekim'de ilan ettiniz?" sorusuna
Atatürk şu cevabı vermişti:
"Mütareke 30 Ekim 1918'de İmzalanmıştı.
Vatan parçalanmış, istilaya uğramıştı.
Peki, 30 Ekim 1918'den bizim İzmir'e girdiğimiz tarih olan
9 Eylül 1922'ye kadar kaç yıl geçti?
Dört yıl.
29 Ekim 1923'te cumhuriyeti ilan ettik.
İşte beş yıla sığdırdığımız büyük inkılâp,
bizim yaşadığımız şartlara duçar olmuş, hangi milletin tarihinde vardır?
Bu mazlum millet kendisinin hakkı olan yere ulaşmıştır,
çektiğimiz acıların, sıkıntıların en büyük mükâfatı işte budur.
Bütün dünya bunu görmüştür.
Daha da görecekleri vardır.
Beni en çok mesut eden hadise, bu mazlum milletin hak ettiği bu yere gelmesidir.
Sen benim 30 Ekim 1918 sonrası günlerdeki çektiğim azabı bilirsin.
Yanımdaydın. Mondros 30 Ekim'dir. Cumhuriyet 29 Ekim.
İşte bu da bir milletin, mazlum bir milletin ahıdır.
Sanırım ki o zamanki devletler bunu anlamışlardır.”

Atatürk bir an durdu, Fahrettin Paşa'ya baktı ve sonra elini masanın üzerine vurarak:
“Deyiniz ki, bu tarihten silinmek istenilen bir milletin öcüdür...”
Fahrettin Altay’ın “Ama bundan hiç bahsetmediniz” demesi üzerine,
Atatürk “Övünmek olur, övünmek benimle beraber
mefkûreye inananların, milletin, ordunun hakkıdır”
der.
Atatürk, Cumhuriyetin tarihini seçerken bile, dünyaya ve
Türk ulusuna bir deha örneği daha göstermiş oluyordu…
Yani bakmayın şimdiki dinbazların, Atatürk düşmanlarının,
kuru kuruya Cumhuriyet düşmanlığı yapmasına…
Cumhuriyet bu ülkenin mayasıdır, düşman devletlere cevabıdır.
Cumhuriyet düşmanlığı yapanlar,
Atatürk düşmanlığı yapanlar en hafif tarifiyle vatan hainidir.
Kimi bilinçsizce konuşur, kimisinin de beyni yıkanmıştır.
Kiminin derdi de aleni devlet düşmanlığıdır.
Bunun için de her konuda olduğu gibi dini kullanırlar, eğip bükerler…
Neden mi?
Çünkü vatandaş tarihini bilmediği gibi dinini de bilmez
Bilmediği gibi de, bildiğini düşündüğü insanların sözlerine inanır,
inanmakla kalmaz biat eder. Çünkü din biattır…
Böyle olduğu için de devlet düşmanları,
vatandaşın zayıf karnı olan, hassas noktası olan dini kullanır.
Bu yüzdendir ki aşırı dinci insanların ağzından,
Cumhuriyet, Atatürk düşmanlığı duyarsınız.
Ne yazık ki ülkemiz son yıllarda bu tabloyla daha sık karşılaşır oldu.
Zihni karanlığa mahkûm edilen insanlar
bunun üzerine milyonları bulan Arap göçü…
Cumhuriyetin altına döşenen dinamitin fitili çoktan ateşlendi
her geçen gün bu fitil daha da kısalıyor…
Tutunacağımız tek dal, Atatürkçülüktür yani;
Türklüktür, yani Cumhuriyet’tir, yani bilimdir…
Bu yüzden Cumhuriyete sahip çıkacağız.
Ne diyor büyük önder Mustafa Kemal Atatürk:
"Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir.
Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir.
Bunu elde etmek için kan döktük.
Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık.
İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız."

Yazarın Diğer Yazıları