ATATÜRK’ÜN ANKARA’YA GELİŞİ – 1 –

ATATÜRK’ÜN ANKARA’YA GELİŞİ – 1 –
Türk’ün imkânsızı imkân hâline getiren gücünü dünyaya göstermek istedim

esat-atalay-001.jpg
Türkiye Cumhuriyeti'ni kurucusu Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk, millî mücadele arkadaşlarıyla birlikte Sivas Kongresi’ni gerçekleştirdikten sonra Kayseri yolundan hareketle, 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geldi. Mustafa Kemal’in Samsun’a gelişinin üzerinden geçen 8 aylık sürede çok şey değişmiştir.

Mustafa Kemal’in Ankara’yı millî mücadelenin karargâhı seçmesinin birçok nedeni vardır. Stratejik nedenleri şöyle sıralayabiliriz:

İstiklâl Savaşı süresince İnebolu-Kastamonu-Ankara hattının bir anda çok önem kazanıp adeta bir hayat damarı haline gelmesi güvenli oluşunun dışında coğrafi olarak elverişli bir güzergah oluşuydu. Gerçekten Türk Milletinin yeni kalbi Ankara’ya denizden en yakın yer İnebolu idi. İnebolu, Ankara için denize açılan en yakın ve en güvenli pencere idi. İstanbul’dan Ankara’ya İstiklâl Mücadelesi’ne katılmak için harekete geçen çok önemli devlet erkanı ve aydınların büyük kısmı, İnebolu yolunu tercih etmişlerdi. Millî Mücadele’nin başladığı günlerde Ankara, Anadolu’nun ortasında ço-rak, bakımsız ve kerpiç evli, dar sokaklı ve tozlu küçük bir şehir görünümündedir.

Dış dünyaya bir tek demiryolu ile bağlıdır ve evlerin kale-nin etrafında kurulmuş olması, şehre büyük bir güvenlik sağlamaktadır. Mustafa Kemal Paşa’nın da bir takım benzer fikirlere sahip olduğunu söylemek müm-kündür. Bu fikirlerin temelinde, Ankara’nın merkezî konumu, stratejik yollar üze-rinde bulunması, işgal altında bulunan yerlere olan mesafesi, Karadeniz’de İnebolu, Akdeniz’de Antalya limanları ile irtibat imkanı, demiryolu ve telg-raf şebekesinden yararlanma kolaylığı yer almaktadır.İstanbul ile demiryolu bağlantısının olması yanısıra, düşmanın ulaştığı Geyve Boğazı, Kütahya ve Afyon gibi önemli mevkilerle de aynı demiryolu bağ-lantısına sahipti.

Mustafa Kemal Atatürk’ün millî mücadeleyi kazandıktan sonra, karargâh olarak kullandığı Ankara’yı başkent yapmasını ise; Muzaffer Erendil “İlginç Olaylar ve Anekdotlarla Atatürk” adlı kitabında şöyle anlatmaktadır:

Atatürk, sıcak bir günün akşamında, yanında bazı kişiler ile Çankaya Köşkü’nün bahçesinde dolaşıyordu. Ben de o sıralar eski köşkün tavan dekorlarıyla meşguldüm. Tozlu ve sisli bir hava Ankara’nın üzerine çökmüştü. Yer yer toz hortumları semaya doğru yükseliyor ve manzaraya daha boğucu bir hava ekliyordu.

Bize:

-”Ankara’yı hükûmet merkezi yapmakla iyi ettim mi?” diye sordu.

Tabii herkes olumlu yanıt verdi. Arkasından:

-”Neden?” sorusu gelince kimi stratejiden, kimi siyasetten bahsetti.

Hatta birimiz kayalık güzeldir gibi bir estetik görüş de ortaya attı.

Atatürk tartışmayı şu sözleriyle kesti:

-”Şimdi dalkavukluğu bırakın... Ankara’nın hükûmet merkezi olması için saydığınız nitelikleri beni ikna etmeye yetmez. Ben Ankara’yı hükûmet merkezi yapmakla büsbütün başka bir hedef güttüm. Türk’ün imkânsızı imkân hâline getiren gücünü dünyaya bir kere daha göstermek istedim. Bir gün gelecek şu çorak tarlalar, yeşil ağaçların çevirdiği villaların arasından uzanan yeşil sahalar asfaltlarla bezenecek. Hem bunu hepimiz göreceğiz. O kadar yakında olacak.”