'Atatürk'ün keşfi!

Recep Tayyip Erdoğan, birden bire "Atatürk" demedi. "Atatürk" demesi oy kaygısıyla da açıklanamaz.

R. T. Erdoğan, ne kadar gerçekçi? Zaman gösterecek.

Onun bildiği bir şey var: Mutlaka iktidarda kalması gereği! Önümüzdeki seçimlerde muhalefete düşeceği ihtimalini hiç mi hiç düşünmek istemez! "Yenilgi" bitiş demektir. Ne yapıp edip seçimi almak mecburiyetindedir. Bu "bitiş" öyle bir "bitiş" ki... Allah göstermesin! (Ne demek istediğimi anlıyorsunuz!) "Atatürk" de diyecek, başka şey de...

Yakın zamanda "Türkçülüğe" dokundursa da, bildiğiniz gibi meş'ûm 15 Temmuz'dan sonra "Türk" lafzını sık sık ağzına alır oldu. O uğursuz günden 23 gün sonra 7 Ağustos'ta Kemal Kılıçdaroğlu'nun da, Devlet Bey'in de katıldığı, Yenikapı Mitingi'nde, Devlet Bey'in "Ne mutlu Türk'üm diye!" biten o -artık tarihî diyeceğim- konuşmasının ardından kopan alkış tufanı, muhakkak R. T. Erdoğan'ı düşündürmüştür. (Bu "Türk" ve alkış tufanı arasındaki bağı soruşturdum. Mitingde protokolde yer alan bir arkadaşım, mitingden sonra yazdığım yazımı kastederek, çoğu Ak Partili kitlenin şuurlu olarak alkışladığını ve böyle bir alkışı, katıldığı mitinglerin hiç birinde görmediğini söylemişti.)    

M. K. Atatürk'le problemi olanların hemen hepsi Millî Görüş geleneğinden gelmişlerdir. (Cemaatler-tarikatlar de M. Kemal'le problemlidirler ve hükümleri kesindir.)

Millî Görüşçüler kerhen de olsa Birinci Meclis'i (1920-1923) kabul ederler, İkinci Meclis'i kabul etmezler. Birinci Meclis'te halkın uygun gördükleri, İkinci Meclis'te ise çoklukla Çankaya'nın seçtikleri yer almışlardır.

Birinci Meclis'in M. Kemal'e nasıl kök söktürdüğünü Nutuk'u okuduğunuzda bile görüyorsunuz. M. Kemal'i istemedikleri anlamında demiyorum. Akıl yürüttükleri, kaygı taşıdıkları, olabiliri yakalamak istedikleri anlamında söylüyorum.

Elbette liderler kendileriyle uyumlu meclisler isterler. Şimdiki Meclislerde "lider"e kayıtsız şartsız bağlılık aranmıyor mu? Karşınıza akıl yürütmeyen, sorgulamayan, mutî milletvekilleri listesi çıkıyor. Bunun adı da "seçimli demokrasi" oluyor!

Türkiye'nin ilk yıllarını tasavvur edemezsiniz! Nutuk'un, ülkenin  "vaziyet"ini ve "manzara-i umumiye"sini anlatan ilk sayfalarını lütfen okuyun.

R. T. Erdoğan 10 Kasım'da, ne zamandır yazdığımız bir hususa temas etti: "Birileri çıkmış biz Atatürk'e Atatürk dedik diye bir sürü senaryolar yazıyor. Adı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ise bizim bunu ifade etmemizden daha doğal ne olabilir. Ruhu faşist, söylemi Marksist çevrelerin tekeline mi bırakacağız."

Marxist-komünist çevrelerin M. Kemal'e sahip çıkmaları absürt. M. Kemal Bolşevizme şiddetle karşıydı. Burada, "Bolşeviklere gelince, ülkemizde dinimizde ve adetlerimizde yeri olmadığı kadar, toplumsal örgütlenmemiz de bu tür aşılamalar için kesinlikle uygun değildir." dediğini Yunan Mezalimini Araştırma Komisyonu'na gönderdiği mektubunda belirttiğini yazmıştım. ("Dört Rapor", Tarihçi Kitapevi).

M. Kemal bu mektubunda Bolşevizmin (komünizmin) "dinimiz"de ve "âdetlerimiz"de yeri olmadığını belirtiyor. M. Kemal'in bu sözü hükûmet edenleri rahatlatır.

R. T. Erdoğan "Atatürk" dedikten sonra artık dönüşü olmayan bir yola girmiştir. "Türk" ve "Atatürk"te "takiyye" mümkün değildir.

Yazarın Diğer Yazıları