Atsız okunuyor
Genç nesiller onun ektiği tohumun yemişlerini devşirmeye devam ediyorlar
Atsız’ı 11 Aralık 1975’te kaybettik. Tam 48 yıl önce. 1940’larda doğan benim neslim onu 1960’larda tanıdı. Ben 1963’ten 1975’e kadar kendisini sık sık gördüm. Fakat onu görmekten çok yazılarını takip etmek ve kitaplarını okumak bizim için daha önemli idi.
Atsız’ın yazıları 1962’de Ankara’da çıkan aylık Orkun dergisinde ve İstanbul’da çıkan haftalık Millî Yol dergisinde yayımlanıyordu. 1964 başından başlayarak da doğrudan doğruya kendisinin çıkardığı aylık Ötüken dergisinde. Benim neslimin Türkçü gençleri, Atsız’ın yazılarını okumak için bu dergilerin çıkışını heyecanla beklerdi. Orkun’da veya Millî Yol’da Atsız’ın yazısı olmazsa canımız sıkılırdı. Çünkü onun yazıları bir tür bağımlılık yapıyordu. Neyse ki Ötüken’deki yazıları hiçbir ay aksamamıştır.
Atsız niçin biz gençlerde bir tür bağımlılık yaratıyordu? Herhâlde bunun birinci sebebi onun üslubuydu. Açık, lafı dolandırmayan, sert fakat küfür barındırmayan bir üslup. Onun yazılarından, bir yandan Türkçenin tadını alıyor, bir yandan millî konularda nasıl tavizsiz bir tutum takınılacağını görüyorduk. Birilerine ders verilecekse centilmen bir kılıç oyuncusu gibi vuruşuyordu.
Yazılarının başlıkları bile bizi kendine çekiyordu: Nurculuk Denen Sayıklama, Yobazlık Bir Fikir Müstehasesidir (Son kelimeyi “ceset” diye çevirebilirsiniz.), Mendebur Amerikalı…
Adını verdiğim ilk iki yazıda, daha 1964 yılında Nurculuk ve dolayısıyla FETÖ tehlikesi ile yobazlık tehlikesini haber veriyordu. Türk milliyetçilerine Amerikancı diyenler onun “Mendebur Amerikalı” yazısını mutlaka okumalıdırlar. 1967-1968 yıllarında “Konuşmalar” başlıklı bir yazı dizisinde bölücülük tehlikesini en açık şekilde anlatıyordu. Ve hayatının sonunda “Konuşmalar” yazısından dolayı mahkûm edilip hapse girmişti. Onun uyarılarını dikkate almayan yöneticiler, bölücülüğün bugün vardığı noktayı görüp hayıflanıyorlar mıdır, bilmem. Bugünün yöneticileri ve yönetime talip olan siyasi partileri de bu yazıları mutlaka okumalıdırlar.
Biz bir avuç Türkçü genç 1960’larda Atsız’ın yazılarını iple çekiyorduk ama Ötüken dergisi o yıllarda ancak birkaç bin satıyordu. Taş çatlasa bazı sayılar beş veya altı bin. Bugün Atsız’ın yazılarını gerek Ötüken Yayınevi tarafından basılan kitaplardan gerek genel ağdan (internetten) yüz binlerce insan okuyor. Bunu kitapların baskı sayılarına bakarak anlayabilirsiniz.
Romanları da öyle. İlk baskıları 1946’da ve 1949’da yapılan Bozkurtların Ölümü ile Bozkurtlar Diriliyor’un baskı sayısı, onun yaşadığı 25-30 yıl içinde 10’u geçmez. Şimdi 140’ı çoktan aştı. Ruh Adam 1972’de basılmıştı ve Atsız’ın vefatına kadar ikinci baskısı yapılmadı. Şimdi bu eserin baskı sayısı da 90’ı buldu. Deli Kurt da 90’a yaklaştı. Özellikle romanları her yıl birkaç kez basılıyor.
1944-1945’teki Irkçılık-Turancılık Davası sırasında yaptığı savunmada Atsız, savcıya şöyle sesleniyordu:
“Beşinci sınıf askerî, adli hâkim Bay Kâzım Alöç bu dünyadan şöylece bir gelip geçecektir. Fakat ben muhteşem anamızın bağrında, yani vatan topraklarında yatarken yarınki nesiller benim ektiğim tohumun yemişlerini devşireceklerdir.”
Atsız bu konuda da haklı çıkmıştır. Genç nesiller onun ektiği tohumun yemişlerini devşirmeye devam ediyorlar.