Avrupa Birliği’nin çıkmazı

Bu ay içinde Avrupa Birliği iki kez gündemimize girdi. Birinci girişi 10 Ekim’de yayınlanan 2012 Türkiye İlerleme Raporu münasebetiyle oldu. İkinci girişi ise 18-19 Ekim’de AB’de yaşanan ekonomik krizin görüşüldüğü Brüksel zirvesi nedeniyle oldu. Bilindiği gibi AB, üyelik müzakeresi yaptığı aday ülkeler hakkında her yıl bir rapor yayınlar, bu rapor söz konusu ülkenin AB normlarına gelmesi için ülke içinde ne yaptığı ve ne yapması gerektiğini belirtir. Politik, hukuk, insan hakları, hukukun üstünlüğü, özgürlükler ve serbest piyasa ekonomisinin kurallarının uygulanması gibi konulardır. Bu yılki raporda AKP iktidarına ağır eleştiriler var. İktidar, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin dönem başkanlığında yapılmasını bahane ederek kamuoyuna yanlı bir rapor görüntüsü vermeye çalışsa da rapor gerçek ve önemli tespitlerle dolu. Daha önceki raporlar da çoğunlukla Türk Devletine ve onun prensiplerine yönelikti ve AKP bu raporları büyük bir memnuniyetle kendi lehine kullanıyordu. Bu yeni rapor ise daha çok iktidarın yapması gerekenleri içermektedir ki bu da AKP’nin işine gelmemektedir. Örneğin adil yargılama sorunu, fikir ve toplantı özgürlüklerine getirilen kısıtlamalar, basın özgürlüğü, oto sansürün yaygınlaştığı, kadın haklarının kötüye gittiği, kamu ihaleleri, devlet yardımlarındaki sorunlar ve hükümetin eğilimleri gibi konularda eleştiriler yapılmaktadır.
AB, devlet ve hükümet başkanları 18-19 Ekim’de Euro Bölgesi’nde şu anda yaşanan krizi görüşmek ve gelecekte muhtemel krizlerin olmaması veya önlenmesinin planlanmasını yapmak için bir araya gelmişlerdir. Bu toplantıda Fransa’nın başını çektiği bir grup ülke, yaşanan finansal krizin önemli bir kaynağı olan, AB’de bulunan yaklaşık altı bin bankanın, Avrupa Merkez Bankası tarafından denetlenmesini teklif etmişlerdir. Almanya’nın başını çektiği bir grup da AB Komisyonu’nun para ve mali işlerden sorumlu komiserine, Euro Bölgesi ülkelerinin ulusal bütçelerine şimdiye dek olduğundan daha fazla karışma ve acil durumlarda güven vermeyen ulusal bütçeleri tek başına veto etme yetkisinin verilmesini istemektedirler. Yoğun tartışmalardan sonra, Almanya kerhen de olsa Fransa’nın teklifine evet demiştir. 2013 yılında Avrupalı bankaların denetlemeleri başlayacaktır. Ancak Yunanistan, İspanya, İtalya, Portekiz ve İrlanda gibi ekonomik kriz yaşayan ülkelerin asıl sorunları kamu borçları ve bütçe açıklarıdır. Dolaysıyla Almanya’nın teklifi ağır ama sorunu kökünden çözecek bir tekliftir. Ancak bu tedbirin uygulanması üyelerin bir dizi yasal, politik ve ekonomik değişikliler yapmalarını gerektireceği ve uzun zaman alacağından, dolayısıyla Alman planı hemen uygulanamayacağı için ikinci plana itilmiştir. Merkel yakın müttefiki Fransa’ya kızgınlığını “İşin hızından çok kalitesi önemlidir” diyerek göstermiştir. Aslında Merkel’in planlaması sorunu daha iyi çözecek mahiyettedir. Ancak mevcut krize bir faydası olmayacağı gibi bu yeni tedbirin yürürlüğe girmesi de uzun zaman alacaktır. Hiç bir planın mükemmel olamayacağı gerçeğinden hareketle bu planın da bir takım risk ve sorunlar taşıdığını dikkate almak gerekir. Almanya’nın parası olmadan Avrupa değirmeninin dönmeyeceğini herkes biliyor. Merkel, 2013 genel seçimler öncesi kendisini riske sokacak bir tartışmanın içine girmek istemediğinden Fransa’nın teklifini kabul etmiştir. Ama farklı çözüm politikaları tartışılmaya devam edecektir.

 

Ekonomik İşbirliği
Örgütü Zirvesi
Kökü soğuk savaş döneminde Sadabat Paktı’na kadar gitmekle birlikte EİÖ, 1985 yılında Türkiye, Pakistan ve İran tarafından yeniden kurulmuştur. Sovyetlerin yıkılmasıyla Türk kökenli Cumhuriyetler ile Afganistan ve Tacikistan’ın katılımıyla on üyeli bir örgüte dönüşmüştür. 16 Ekim’de Bakü’de 12. Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi gerçekleştirilmiştir. On üye ülke, aslında birbirlerine dostluk ve akrabalık bağlarıyla bağlıdır. Çok iddialı bir örgüt değildir, oysa ki bu on ülkenin önemli ekonomik, politik ve stratejik konumları ve avantajları var. Ancak örgütün önemli üyelerinden birisi olan İran, bir türlü huzur bulamadı. Örgüt üyelerinin çoğuyla ciddi sorunları var, diğerleriyle de yakın ilişkilere sahip değil. İran müttefikleriyle müzakere etmiyor, aldığı bir kararı desteklemelerini istiyor, yanıt bulamayınca da Batı işbirlikçisi ilan ediyor. Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov, zirvelere katılmamaktadır, bu önemli bir eksikliktir. Türkiye, Pakistan ve İran’ın özel gayretleriyle örgüt çok başarılı olabilir. Şu anda örgüt, üyelerine görüşme platformu hizmeti verme dışında başka olanak sunmamaktadır. 

Yazarın Diğer Yazıları