Avrupa ekonomide yeni kapılar açar

Ekonomide kriz ve durgunluk dönemlerinde iç dinamikler canlanmayı zorlar. İstikrar için bir çıkış yolu, bir ışık bekler...

Haziran seçimlerinden sonra, üretici ve tüketici koalisyon kurulacağını umut etti. Siyasi partiler anlaşamayınca, özellikle Devlet Bahçeli umutları boşa çıkarınca, ekonomik beklentiler de negatife döndü. Ekonomi güven endeksi ve tüketici endeksi dip yaptı.

Kasım seçimlerinde AKP'nin tek başına iktidar olması ile ekonomide  yeniden istikrar umudu doğdu. Ekonomik güven endeksi, bir önceki aya göre yüzde 26.7 oranında arttı ve endeks değeri güven anlamına gelen 105'e yükseldi. Perakende ticaret güven endeksi de yine yüzde 5 oranında yükseldi. Borsa yükseldi, kurlar bir miktar düştü.

Ne yazık ki Rusya ile oluşan siyasi sorunlar ile Suriye ve terör sorunu  tırmandıkça ekonomide üretici ve tüketici gibi iç dinamiklerin hevesi kursağında kaldı. Hükümet de ekonominin ve piyasanın beklediği doğrultuda oluşmadı. Şimdi moraller bir yıl içinde ikinci defa yeniden iyice bozuldu.

Borsa, döviz kuru, ekonominin barometresidir. Ancak temel sorun, tasarruf eksikliği, düşük büyüme ve yüksek işsizliktir. Moraller bozulunca tasarruf artmıyor, yatırım yapılmıyor ve maalesef durgunluk devam ediyor.

Avrupa Birliği ile ilişkilerin canlanması, ekonomik açıdan yeni bir umut kaynağıdır. Bugüne kadar ilişkilerin gevşemesine daha çok Türkiye'nin  demokrasi ve insan hakları konusundaki yanlışları oldu.

Şimdi, Türkiye ile AB arasında mülteci sorununun ele alındığı zirvede, ikili ilişkilerin yeniden canlandırılması kararı alındı. Eğer ilişkiler canlanırsa, Avrupa Birliği hedefi ekonomiye güven ve moral verecektir.

Kaldı ki Orta Doğu'daki son gelişmeler, siyasi ve ekonomik anlamda Avrupa'nın ve Türkiye'nin birbirine ihtiyacını daha net ortaya koydu. Avrupa kendi içindeki bir Türkiye'yi mülteciler konusunda daha kolay ikna edebilir.

Buna karşılık, ekonomide moral bozan daha çok sebep var.

Bunların başında AKP iktidarının uygulamakta olduğu büyüme  politikaları geliyor. AKP'nin iktidar olduğu 2002 yılından 2014 yılı sonuna kadar 12 yılda Gayri Safi Yurtiçi Hasıla ortalama yüzde 5.6 oranında büyüdü. Bu oran dünyada gelişmekte olan ülkeler ortalamasına yakın bir orandır.

Son dört yıldır ise büyüme oranı ortalama olarak yüzde 3 oldu. Fert başına gelirde ortalama büyüme oranı da yüzde 2.5 dolayında kaldı. Bu oranlar gelişmekte olan ülkeler ortalamasının altındadır. (Aşağıdaki tablo)

6-022.jpg

Türkiye işsizlik sorununu çözmek ve özellikle dış borcunu çevirmek için daha çok yatırım yapmak, daha yüksek büyüme sağlamak ve daha yüksek gelir yaratmak zorundadır.

Öte yandan demokraside ve insan haklarında erozyon ve otokratik yönetim istikrarlı büyüme önünde en büyük tehdittir. Bu sorunların başında hükümetin 2014 yılında üst üste Meclis'ten geçirdiği ve demokratik olmayan yasalar gelmektedir. HSYK, İnternet ve MİT yasaları yalnızca Türkiye'de değil dünyada tepki görmektedir.

Küresel dünyada, ekonomi kadar siyaset de küreselleşti. Artık bir ülkede ortaya çıkan siyasi ve sosyal olaylar, diğer ülkelerdeki insanlar tarafından yakından takip ediliyor. Özellikle demokrasi ve insan hakları ihlalleri, ülke farkı gözetmeden tüm dünyayı rahatsız ediyor. Gazeteci tutuklamaları demokrasinin tuzu biberi oldu.

Sonuç olarak, AKP iktidarı Avrupa standartlarına uyarsa, hem ekonomi politikalarında hem de iç ve dış siyasette değişme zorunluluğu öne çıkar ve istikrarın önü açılır.

Yazarın Diğer Yazıları