Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER

Agah Oktay GÜNER

Avrupa Konseyi Parlamentosu'nun kararı

              Türkiye Avrupa Konseyi'nin 1949 yılından beri kurucu üyesidir. Konseyin Parlamenterler Meclisi'nde aldığı Türkiye ile ilgili "Denetim Süreci" kararı fevkalade önemlidir. Türkiye bu süreci 1996-2004 yılları arasında yaşadı. 22 Haziran 2004'te Türkiye'nin demokrasi ve insan hakları konusunda reformları hayata geçirdiği belirtilerek denetim sürecine son verildi. "Diyalog" süreci başladı. Bu kararla Türkiye tam üyelik için aday olduğu AB ile de müzakere sürecine başlamış oldu. 16 Nisan referandumu sonrası Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM)'nde alınan karar doğrultusunda şimdi denetim sürecinin yeniden başlatılması gündemde. Bu durum Türkiye'nin tam 13 yıl geriye gitmesi demektir. Türkiye'nin iç politikayı dış politikaya taşıması ve sonunun nereye varacağını düşünmeden konuşmanın devlet adına bir üslup halini alması, bağıra bağıra gelen denetim kararının ayak seslerini duymamızı önledi. Konsey'den 21-23 Kasım 2016 tarihinde bir heyet geldi. Dönüşünde yazdığı raporda denetim sürecinin yeniden başlatılmasını istiyordu. Raporda; "15 Temmuz darbe girişimi sonrasında OHAL ilan edilmesinin ve hükümete verilen yetkilerin haklı olduğu ancak bu yetkilerin uygulamada Anayasa ve hukuk sınırlarından taştığı" belirtilmektedir.

                Daha sonra bu rapor 26 Ocak'ta Strasbourg'daki AKPM Genel Kurulu'nda ele alındı. Sonunda Denetim Komisyonu'nun rapor hazırlaması istendi. Bu komisyon da benzer görüşü benimsedi.

Üç önemli tespit

                AKPM Türkiye raportörlerinin imzasını taşıyan kararında:

"1- Türk Hükümeti OHAL yönetimi altında Anayasa'nın ve uluslararası hukuk kurallarının ötesine geçerek aşırı önlemler almıştır. Kanun Hükmünde Kararname (KHK)lerle on binlerce devlet memurunun işine son verilmiştir.

2- İfade ve medya özgürlüğünün çok problemli hale gelmiş konuları, muhalif gazetecilere yönelik baskılar ve gazetecilerin tutuklanması ile "demokratik bir toplumda kabul edilemez" hale getirilmiştir.

3- Dokunulmazlıkları kaldırılan 154 milletvekili ile ilgili uygulama Parlamentonun çalışmalarını baltalamaktadır. Çok sayıda milletvekilinin tutuklu olması 16 Nisan referandumu öncesi kampanyanın sağlıklı yürümesine imkan vermemiştir."

                Tespitleri yer almıştır.

                İşte bu sebeplerle Denetim Komisyonu Ankara'dan OHAL uygulamasına son vermesini istedi. Daha doğrusu Ankara'nın Anayasaya uygun bir disiplin içine girmesi çağrısında bulundu. Böylece KHK yayınlanması bitirilecek ve toplu işten çıkarmalara son verilecek, suçları delillendirilmemiş tutuklu parlamenter ve gazetecilerin serbest bırakılması sağlanacaktı. Hükümet, bağımsız adil yargının önünü açacak, medya ve ifade özgürlüğü yeniden hayata kavuşacaktı. Bütün bunların hiç birisine Ankara itibar ve iltifat etmedi. Günümüze gelindi.

                Avrupa Konseyi Parlamentosu denetim sürecini demokrasisi ciddi zaaflar yaşayan ülkelere uyguluyor. Konsey 1996 yılında Türkiye'yi denetim sürecine almış, gerçekleştirdiğimiz reformlar sayesinde Haziran 2004'te belirli şartlara bağlı olarak bu süreci geçmiştik. Türkiye'nin sabıkalı demokrasiler listesinden çıkması ve AB ile üyelik müzakerelerine başlamasında bu tutumu önemli ağırlık taşımıştı. Şimdi tekrar aynı yollara düşüyoruz.

Kabadayılık fayda sağlamaz

                Bütün kamu görevlileri, siyaset adamları önce kendi kusurlarını görmelidir. Apaçık, görüldüğü üzere Konsey'in denetim süreci kararı alması kampana çalarak gelmiştir. Daha önceki haklı ikazlara bağırarak cevap vermek yerine gereğini yapsaydık çok daha isabetli bir yol tutmuş olurduk. Şimdi bu karar Avrupa Parlamentosu'nda da görüşülecek. Orada da şüphesiz kabul görecek. "Ayrılırız, isterlerse atsınlar!" kabadayılığı hiç bir netice sağlamaz. Gürültüye dayanan politikalar iç siyasette başarı sağlar görünse de uzun vadede sadece hezimete götürür. AKPM, Avrupa Parlamentosu, BM Genel Kurulu uzun çileler ve tecrübeler sonunda insanlığın kurduğu ortak görüşme, anlaşma zeminleridir. Bunlara rest çekerseniz ne olur? Kendi egonuzu belki tatmin edersiniz. Ama yabancı sermaye yatırımları sizi terk eder. Başlamış yatırımların kredilendirilmesi durur. Daha acısı pazarlarınız daralır. Devletler yurttaşlarına hukukun olmadığı bu ülkeye gitmeyin, yatırım yapmayın derler. Orman biter. Yalnız ağaç olursunuz. Dış politika akla dayanmalı, yaşanmış tecrübelere saygı duyulmalı, tek ölçü ülkenin yüce menfaati olmalıdır. Ucuz kabadayılıkların dış politikadaki sonucu daima ağır faturalardır.

***

BİR GÖNÜL GÖREVİ...

Gazeteniz Yeniçağ her gün daha tutarlı, daha güçlü, dış politikadan ekonomiye, millî kültürden dünyadaki evrensel değişmelere kadar her konuyu ince bir dikkatle ele alıyor ve okuyucusunun takdirine sunuyor. Yazarlarının hepsi idealist şahsiyetin temsilcileri. Her şeyin menfaatle ele alındığı günümüz Türkiye'sinde böyle bir gazete ancak okuyucusunun fedakâr desteği ve anlayışıyla yaşayabilir. Bu sebeple her okuyucunun iki gazete alması yolundaki kampanyayı desteklemek "çok şükür Yeniçağ var" diyenler için bir gönül görevidir.

Yazarın Diğer Yazıları