Avrupa'nın köle pazarı

Avrupa Türkiye'den vazgeçemez!

Bu vazgeçilmezlik Türkiye'nin stratejik konumundan veya başka bir şeyden değil. Onlar için Türkiye sömürebileceği ve köle gibi çalıştıracağı bir pazar!

Kendi ülkesinde yapamayacağı bir çok kanunsuzluğu Türkiye'de istediği gibi yaptırıyor. İnsan hakları diye bağıran ama ekonomik çıkarı nedeniyle köle gibi çalışma koşulları nedeniyle Çin'de üretim gibi.

Avrupalı bankalar için Türkiye tıpkı Çin gibi. Ucuz işçilik ve esnek yasalar. Aslında yasalar var ama yabancı oldukları için ve geri gitmemeleri için onlara pek uygulanmıyor. Yani sözün kısası daha çok kazanmak için Türkiye'den daha büyük bir pazar bulamazlar.

***

Cuma günü bir elektronik posta geçti elime. Son dönemde süt izni kullanan bazı anneleri sokağa atan bankanın bölge müdürü tarafından tüm çalışanlarına gönderilmiş.

Bu bölge müdürü tıpkı bankanın tüm yöneticileri gibi Türk. Ancak yabancı patronuna daha çok kazandırmak ve koltuğunu korumak için elinde kamçısı ile çalışanlarının üzerinde baskı kuran bir yönetici.

Bu yönetici tüm çalışanlarını Cumartesi günü çalışmaya çağırıyor.

O kadar cesur ve patavatsız bir posta ki! Yasa tanımaz ve başına buyruk bir yönetici tipi.

Bu yönetici Çalışma Bakanlığı İş Teftiş Kurulu diye bir kurumun olduğu bir ülkede böyle bir elektronik postayı yollayabiliyorsa söyleyeceğimiz tek bir şey var:

Olur paşam başka bir emrin var mı?

Evet! Gerçekten başka bir emrin varsa söyle bu üniversite mezunu köleler onu da yerine getirsin. Genç işsiz nüfusun yüzde 25'e yaklaştığı bu ülkede insanlar ekmeğini kaybetmek korkusu ile yaşadığı için istediğini yaptırabilirsin.

Çünkü bu ülkede yasalar hafta sonu bankaların çalışmasına izin vermemesine rağmen sen istediğin zaman şube açtırıp, milleti hafta sonu sokaklara salıp tıpkı köle gibi çalıştırabiliyorsun.

Sen haklısın! Çünkü attığın o kırbacın sesi Ankara'dan Çalışma Bakanlığı'ndan duyulmasına rağmen kimse sesini çıkartmıyor.

Merak ediyorum acaba bu postayı bir Avrupa ülkesinde mesela Hollanda'da atabilir misin?

Atarsan başına ne gelir?

Bu bankanın personelinin yüzde 80'i bayan. Çoluk çocuk sahibi. Gerçi son dönemde bu banka çalışanları işsiz kalmamak için çocuk sahibi olmaktan korkuyorlar ama yine de ağırlıklı olarak sektörde olduğu gibi çalışanlar kadın. Bu bankanın yöneticisi de bir kadın ve anne. Hem de çok iyi bir anne. Resimlerine bakınca sevgi dolu olduğunu görüyorsunuz. Aslında çalışanlarına da sevgi dolu davranan bir üst düzey yönetici. Hatta kadın çalışanlarının çalışma koşullarının iyileştirilmesi için bir çok yöntemi devreye sokuyor. Mesela hamile ve yeni doğum yapmış anne ve anne adaylarının kendilerine ve çocuklarına zaman ayırması için esnek çalışma modeli getirdi.

Getirdi de ne oldu?

Kendisinin bir alt yöneticisi süt iznini kullanan anneleri işten attı. Bu günlerce Türkiye'nin gündem konusu oldu. Bunu ben iddia etmiyorum, T.C. mahkemeleri söylüyor.

Ve son olarak bu elektronik posta.

Elbette kârlılığın her geçen gün artıyor. Hatta geçen yıl yüzde 100'e yakın bir kâr artışı sağladın. Çeşme akıyorken küpleri doldurayım diyorsun. O zaman bunu yasalara uygun yapmak zorundasın.

Yasalar sana belirli saate kadar personeline gönüllü olarak fazla mesai yaptırabilirsin diyor. Yani hakkını vermen lazım. Yasal olarak fazla mesai ücreti ödemen lazım. Ona göre SGK primi ödemen lazım.

Bu çalışanların Cumartesi günü bir kaza geçirirse bunu yasal olarak nasıl izah edeceksin?

Hafta sonu bir kart, 2 kredi, bir emekli maaş transferi için sokaklara döktüğün bu insanların başına bir şey gelirse. Kahvelere, evlere dahası kiliselere bile gönderdiğiniz o gencecik kadınların başına ya bir şey gelirse?

Bankacıların daha cesur olması lazım. Kendi ülkesinde yapamadığını Türkiye'de yapan ve köle pazarı mantığı ile personel çalıştıran bu bankaları ve yöneticilerinizi şikayet edin. Çalışma Bakanlığı İş Teftiş Kurulu'na ihbarda bulunun. Atılan bu mailleri, şubenizin alarm  kayıtlarını bilgisayarınızın hafta sonu açıldığını belgeleyip bakanlık yetkililerine yollayın.

Hükümetin de artık bankalar konusunda Türk halkına karşı daha samimi olması lazım. Bir yandan ekranlara çıkıp bağıran siyasetçiler, diğer yandan Türkiye'deki beyaz yakalıları köle gibi, sanki Mısır piramitlerinde çalışıyor gibi kırbaçlayan bazı bankalar.

Avrupa Avrupa duy sesimizi değil!

Çalışma Bakanlığı duy bu insanların sesini!

Konunun takipçisi olmaya devam edeceğim...

Yazarın Diğer Yazıları