Avrupa’ya endeksli turizm büyük risk

Fransa meclisinde alınan ve “Ermeni soykırımı yoktur demeyi yasaklayan yasa değişikliği” ile bir kez daha gördük ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti batıya endeksli yaptığı tüm girişimlerde hüsrana uğramaya mecburdur. Konumuz turizm dünyası olduğu için batıya endeksli turizm politikaları ile nereye varılabileceğinin analizini yapmaya çalışalım.
Ulu Önder Atatürk’ün vefatının hemen ardından onun tüm devrimlerine sırt çeviren ve öngörülerini görmezden gelen bütün iktidarların katkısı ile bugünlere gelindi. O’nun genç Türkiye Cumhuriyeti’nin “muasır medeniyetlerin üzerinde” olması için yaptığı tüm yenilikler ondan sonrakilerce hep yanlış anlatıldı ve batıya endeksli bir yapılaşmanın yolu yine Ulu Önderin adı kullanılarak açıldı. Hiç kimse de Anadolu’yu işgal eden batılıların, yine onlara karşı yaptığı “Kurtuluş Savaşı” ile yeniden küllerinden doğmasına liderlik eden Atatürk’ün bu “emperyalist kan emicilerini kendinize örnek alın demeyeceği” gerçeğini gündeme getirmedi.
Sovyet işgali altındaki Türk Cumhuriyetlerinin bir gün bağımsızlıklarını kazanabileceklerini, onlarla her zaman yakın ilişkiler kurulması gerektiğini hep söyledi. Ama hiçbir zaman ondan sonraki iktidar sahipleri bu konuya eğilmediler, onun söylediklerinin hep tersini yaptılar. Geldiğimiz noktada, Atatürk’ün 90 yıl önceki öngörülerinden uzak, kendisini parçalayıp yutmak isteyen batı emperyalizmine eklemlenmiş bir Türkiye Cumhuriyeti mevcut.
Tarihte her zaman batı doğu’yu tanımak için uğraşmış, onun sahip olduklarını değiştirerek kendine uyarlamıştır. Biz bugün atalarımızın geldikleri coğrafyaya sırtımızı dönerek hem kendimize hem de tarihe ihanet ediyoruz. Yıllardır 300 milyonluk yaşlı Avrupa’ya eklemlenerek bir yere varılamayacağını anlayamadık. Oysaki yönümüzü doğu’ya çevirdiğimiz anda 300 milyonluk bir Türk Cumhuriyetleri topluluğu, güney’e döndüğümüzde de 1 milyarın üzerinde Müslüman topluluğu bizi bekliyor.
Turizm politikalarının Avrupalı tur operatörlerinin inisiyatifinde gelişmesini ve ülke ekonomisine yüksek girdiler sağlamasını beklemek çok büyük safdillik olur, acilen Türk Cumhuriyetleriyle karşılıklı turizm anlaşmaları imzalanmalı ve Avrupa’ya bağımlı turizm sektörünün önü açılmalıdır. Biz biz olmaktan uzaklaştıkça, Müslüman ülke vatandaşları tarafından da tercih edilen ülke konumundan hızla çıkıyoruz.
Geçmiş iktidarlar tarafından yapılan “vize uygulaması” hataları yüzünden Müslüman ülke vatandaşlarının ülkemize gelmesi büyük ölçüde engellendi. Bugün iktidar partisi tarafından büyük ölçüde ortadan kaldırılan bu geçmişteki “hatalı vize uygulaması” tam olumlu sonuçlar verecek iken, “Arap Baharı Projesi” sonuçları yine olumsuz etkiledi.
Bundan sonraki süreçte turizm politikamız kuzey ve doğu ülkelerini kapsayacak şekilde olmalıdır. Doğası gereği kuzeyde yaşayanlar daha kuzey’e değil güney’e, güneyde yaşayanlar da daha güney’e değil kuzey’e gitme ve oraların iklimini yaşama eğilimindedirler. İnsanın doğasında var olan bu tezatlıkları iyi tahlil edersek dünyanın en büyük sektörü olan “hizmet sektörü” içerisinde yer alan “turizm sektörümüze” büyük girdiler ve de süreklilik kazandırmış oluruz.
Güneşi batarken değil, doğarken karşılayalım. Ülkemizin bereketinin hemen arttığını göreceğiz. Denemek için önümüzdeki on yılda yönümüzü doğu’ya döndürmeyi öneriyorum.

Yazarın Diğer Yazıları