Avrupa'yla Kayseri pazarlığı

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Avrupa Birliği ile yaptığı mülteci müzakerelerini Kayseri pazarlığına benzeterek bu müzakerelerden kârlı çıktığını anlatmak istedi. 18-19 Mart'ta yapılan son Türkiye-AB zirvesinde bir anlaşmaya varıldı. Bu Kayseri pazarlığıyla vardığı sonuca bir bakalım kim kazanmış.

Önce müzakerelerle ilgili teknik bir bilgi verelim. Müzakereler AB'nin merkezi Brüksel'de AB binasında yapılmıştır. Bir tarafta Davutoğlu, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, AB'den sorumlu bakan ve Türk diplomat ve bürokratlar var, masanın diğer tarafında 28 AB üyesi ülkenin devlet ve hükümet başkanlarıyla beraber bu ülkelerin heyetleri, AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, AB Komisyonu Başkanı Junker ve AB diplomat ve bürokratları var. Müzakere ettikleri konu, 2010'da başlayan Arap Baharı nedeniyle olağan üstü bir hız ve sayıyla Avrupa ülkelerine gelen Orta Doğu kökenli mültecilerin Türkiye'de kalmasını sağlamaları ve bunun karşılığında Türkiye'ye bir takım avantajlar vermeleridir.

***

Müzakere sonucunda Türkiye'ye şu avantajlar verilmiştir. 1- Türkiye koşulları yerine getirirse AB, 3 milyar Euro mali destek verecek. Türkiye'nin bu parayı alabilmesi için anlaşma koşullarına harfiyen uyması gerekir, yani mülteci geri alımlarının ve sınır güvenliğinin gerektiği gibi sağlanması gerekir. Bu koşullar yerine getirildikten sonra Türkiye, BM mülteci prensiplerine ve uluslararası hukuka uygun olarak projeler üretecek ve bu projeler de AB uzmanları tarafından kabul edildikten sonra bu proje finanse edilecek. Örneğin, 0-3 yaş arası mülteci çocuklarına kreş projesi yapılacak veya gençlere meslek edindirme eğitimi verilecek, AB uzmanları uygun görürse kreşin ve eğitimin parası bu 3 milyar Euro'dan ödenecek. Yani 3 milyar Euro, Türkiye'ye verilip istediğin gibi harca diye bir şey yok. 2- Türk vatandaşlarına Schengen bölgesine giriş vizesi sözü, Davutoğlu'na göre Haziran ayında başlayacak, ancak AB yetkililerine göre ise vize için belirlenen 72 şartı, Türkiye yerine getirirse konuyu değerlendirecekler. Otomatik geçiş diye bir anlaşma yok. Türkiye 72 şartın 35'ini yerine getirdiğini söylüyor ve diğerlerini de Haziran ayına kadar Meclis'ten geçireceğini vadediyor. Bu pratik olarak çok zor ama farz edelim ki yaptılar, 72 şart içinde olan bazıları Türkiye'nin ulusal çıkarlarına aykırıdır. Bunları nasıl yapacaklar. Örneğin, "Mültecilerin kamu hizmetlerine erişimi, sosyal hakları ve entegrasyonun sağlanması" bu şart nasıl yerine getirilecek, Türkiye'de devlet memurluğu ve kamuda çalışma ancak vatandaş olunursa mümkündür. Suriyeli mülteciler vatandaş mı yapılacak. Zaten Suriye, Hatay'daki Araplarla sürekli tehdit yapıyor şimdi de 3 milyon Suriyeli Arap ve Kürt'ü vatandaş mı yapacaksınız. Bir diğer şart, "Türk vatandaşları için hiçbir ayırım ve kısıtlama olmaksızın serbest dolaşımın sağlanması, Türk vatandaşlığı edinme koşulları ile ilgili bilgi sağlanması" bu ne biçim bir koşul, sanki Türkiye onların sömürgesi gibi davranıyorlar. Hükümet bu koşulu nasıl yerine getirecek merak ediyoruz. 3- AB'ye üyelik sürecinin hızlandırılması, bu konuda Kıbrıs Rum kesimi ikna edilemedi, sadece Fransa daha önce bloke ettiği 33. faslı (Maliye ve Bütçe) açmayı kabul etti, yani dağ fare doğurdu, beklenen olmadı. 4- Türkiye'nin daha önce olduğu gibi Avrupa Birliği zirvelerine başbakan veya cumhurbaşkanı seviyesinde katılarak AB aile fotoğrafına girme isteği kabul edilmiş gözüküyor ama yapılan son iki zirveye çağırmadılar, bundan sonra çağrılacak mı göreceğiz.

***

Avrupa'nın Türkiye'den beklentisi, a- Geri kabul anlaşmasına uyması, b- Sınır güvenliğini artırması, c- İnsan kaçakçılığıyla etkin mücadeledir. Anlaşma henüz çok yeni, zaman içinde her iki tarafında uygulamalarını göreceğiz.

NOT: Rıza Zarrab'ın Amerika'ya gidip yakayı ele verecek kadar saf olduğunu sanmıyoruz. Kimlerle anlaşarak gitti ve kimleri ele verecek yakında görürüz. 

Yazarın Diğer Yazıları