Avustralya anılarım (2)

1770’de Kaptan James Cook tarafından keşfedilen ve İngiltere’ye döndüğünde bulduğu yeni topraklarla ilgili Kraliyet Ailesine bilgiler veren bu denizci, öncelikli olarak bu toprakların İngiltere anakarasından çok ama çok uzaklarda olduğunu oraya gidenlerin denizci olamadıkları sürece geri gelebilmelerinin mümkün olamayacağını söyler.
İngiltere’de büyük sıkıntılara neden olan suç patlaması ve bunun akabinde hapishanelerde yer kalmaması yüzünden, o tarihlerde İngiliz denetiminde olan Amerika Birleşik Devletleri’ndeki  “Kuzey-Güney İç Savaşı” nedeni ile İngiltere’deki mahkumlar için en uygun yerin yeni keşfedilmiş olan Avustralya olduğuna karar verilir ve ilk suçlu kafilesi 1778’de gönderilir.
Bugün hâlâ atalarına uygulanan  “zorunlu göçü”  Avustralyalı genç kuşaklar unutmamış olup, her fırsatta İngiltere’ye olan kinlerini sesli şekilde dile getirirler. Kraliçe’nin Avustralya ziyareti sırasında çok büyük protesto gösterileri olur ve gazeteler günlerce bu olayları haber yapar.
Avustralya üniversitelerinde öğretim görevlisi olarak çalışacak olan İngiliz profesörlere  “oturum izni verilmez” . Çalışacakları süre kadar vize verilir. Diğer taraftan 1915’te nüfusu zaten çok düşük olan Avustralya’dan Çanakkale Savaşları için binlerce gencin  “Kraliyet Emri”  ile toplanıp, cephelerde ölmelerinin sorumlusu olarak gördükleri Kraliyet Ailesine hiç saygı göstermezler.
Eğitiminiz ne olursa olsun isterseniz dünyanın en saygın üniversitelerinden birinden mezun olun, Avustralya’da bir üniversiteden mezun olmadığınız için diplomanızı geçerli saymazlar. Bu konuda en aşırı uygulamalardan da geri kalmazlar. Yani ülkemizde olduğu gibi, uluslararası bir saygınlığı veya başarısını geçtik, sırf Amerikalı veya İngiliz diye hiçbir yabancıya kendi okullarında eğitim verdirmezler.
Televizyonlarda hiçbir zaman saat 20:00’den sonra önemli bir tartışma veya sizi ekrana bağlayacak filmler göremezsiniz. Devlet tüm yayınları kontrol eder ve sizin uyku düzeninizi bozarak ertesi gün iş yerinde performansınızı olumsuz etkileyecek programlara müdahele eder.
1992-1994 yılları arasında Avustralya’da eğitim gördüğüm sırada, nüfusu 17 milyon olan ülkede 60 milyonluk telefon abonesi alt yapı sistemi vardı ve telefon başvurusu yaptığınızda görevliler verdiğiniz adrese telefon makinesi de getirip 1 saat içerisinde bağlantıyı yapıyorlardı.
Avustralya Devleti borcunuzu ödemeseniz dahi elektrik, su ve telefon hattınızı kanunen kesemiyordu. Buna gerekçe olarak, elektrik faturasını ödemeyen bir kişinin elektriği kesildiğinde eğer bu kişi bir makineye bağlı yaşıyor ise veya buzdolabında ilaçları varsa, bunların bozulması nedeni ile kişi hayatını kaybettiği takdirde devlet  “cinayet işlemekle suçlanacağını”  bildiği için yukarıda bahsettiğim elektrik, su ve telefon hatlarını kesemiyordu.
Beni en çok üzen olay ise, Sidney’in Paramout semtinde gördüğüm ve bin metrekare üzerine kurulmuş müstakil villalar oldu. Bu semtin özelliği, 1915 Çanakkale Savaşları gazileri için özel olarak kurulmuş bir semtti ve Avustralya devleti tüm gazilerine 2 hemşire ve müstakil villalar tahsis etmişti. Türkiye’de şehit ve gazilerimize reva görülenlerle bunu karşılaştırınca, kendimden utandım.
Ülkemizde açlık ve sefalet içinde, kalan ömürlerini dolduran gazilerimizden devletin özür dilemesi gerektiğine inanıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları