Ayıp rekoru kırdı

Sağlık muhabirlerinin bir süre sonra kendilerini doktor, spor yazarlarının teknik direktör, menajer sanması gibi siyaseti izlemekle görevli gazeteciler de bir süre sonra haşır neşir oldukları siyasi partinin "hüloğğğğğğ"una dönüşebiliyor demek ki...

Başka türlü izah edemedim ben önceki gece CNN Türk'te, Muharrem İnce'yi hem konuk edip, hem de aslında onlar konuk etmemişler de, İnce kapıyı kırarak, stüdyoyu basarak, başlarına silah dayayıp onları rehin alarak o sandalyelere zincirlemiş gibi davranma halini...

Sanki sandalyelerinin altı patlayıcı yüklü; kumanda düğmesi de İnce'nin elinde... Öyle bir zoraki, öyle bir "eyyyy iktidarlı dostlarımız, yapıyoruz ama aslında hiç yapmak istemiyoruz" mesaj kaygılı vücut dili...

***

Hoş bir nevi böyle de olmadı değil hani...

İnce, bulduğu her fırsatta "ana akım(!)" medyayı yerin dibine sokup sokup çıkarmasaydı, toplum (=izleyici=müşteri) nazarında zaten sallantıda olan itibarlarını ulu orta herkesin duyacağı tonda tartışmaya açmasaydı, muhtemelen İnce'nin ekranla buluşturulması bu kadar kolay olmayacaktı!

Ha bir de iktidarın "ikinci turda İnce ile yarışma" tercihi var tabii; yoksa, iktidar bu tercihte bulunmasa, değil yerin dibi, İnce medyayı çok af edersiniz pislik çukuruna soksa yine de sonuç değişmezdi!

İktidar İnce'nin Erdoğan'ın diğer rakiplerinden daha görülebilir olmasını istiyor -daha önce de yazmıştım- ama o kadar; önceki geceki yayında teyit edildiği üzere "konuşsun" istemiyor mesela... Milletin gözünü açsın istemiyor... "Uyuyan güzel"leri uyandırsın istemiyor...

***

Sırf Hande Fırat'ın jest-mimikleriyle Murat Çelik'in İnce'ye "gider yapmaları"nı görmek için televizyonu açanlar sayesinde kanalın gelmiş geçmiş en çok izlenen yayınlarından biri olma ihtimali yüksek olan programa dönecek olursak... Şu diyalog, her şeyi özetlemeye kafi:

Hande Fırat: Ya seçilemezseniz...

Muharrem İnce: Seçileceğim!

Hakan Çelik: Varsayalım ki olmadı...

Muharrem İnce: Olacak efendim!

Murat Çelik: Bu kadar net diyorsunuz...

Muharrem İnce: Ben halkımı tanıyorum...

***

Cevabını bildiğim sorular sormaktan çok sıkıldım, eminim siz de okumaktan sıkıldınız ama bu efeliğin "kişiye özel" olduğunu not düşmek babında sormak lazım:

Bu arkadaşlar, Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan'ı konuk ediyor olsalardı, onu da  böyle üç yandan kıstırıp "seçilemeyeceğine" ikna etmeye çalışabilirler miydi!

Onu da "ne anlatıyorsun sen aga" diye bağıran bakışlarla süzebilirler miydi?

Ona da ağız burun eğebilirler miydi?

Allah muhafaza ama suratlarının aldığı garip şekilleri görünce çoğumuz inme indi sandık meslektaşlarımıza!

Bakın ben İnce'ye soru sorulmasını, sorularla zorlanmasını, terletmeye çalışılmasını eleştirmiyorum; 50 yıllık gazeteci, meslek büyüğümüz Melih Aşık'ın dediği gibi "Gazeteci arkadaşlar bir lidere her akıllarına gelen konuda soru sorabilmeyi ne kadar çok özlemişler... Sormaya doyamıyorlar... Ne güzel..."

Benim itirazım izleyen herkesin iticiliğinde hem fikir olduğuna inandığım üsluba, yapılan ayıba...

Misal, Murat Çelik'in yayıla yayıla o el kol sallamalarına...

Hayırdır bilader(!)  zoruna mı gitti!

***

GECENİN TESPİTİ

"İnce'yi sıkıştırma peşindeki Hande Fırat'ın iktidara yaranmak için 15 Temmuz 'afyonunu' masaya koyup 'ama ben reyiz'e bağlanırım gerekirse, zorlamayın' demesine az kaldı."

Adnan Bulut

***

SORU-YORUM

Ben demiyorum canlı yayında Hande Fırat diyor:

"Eski Adalet Bakanlığı makamı yani Bekir Bozdağ'ın da makamı anladığım kadarıyla izliyor, 19'una ilişkin belgeyi gönderdiler 'çok ivedi' başlıkla..."

Bozdağ, Hükümet Sözcüsü olduğuna göre, -anlamadım- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin görevi televizyon programlarına sufle vermek mi? Herhangi bir bakanlığın elinde kamuoyuyla "çok ivedi" paylaşılmasında yarar gördüğü bir belge/bilgi varsa, bunu "bir tek gazeteciye cep telefonundan mesaj atmak yoluyla" mı yapar? O "çok ivedi" belge başka gazetecilere de gönderildi mi? Gönderilmediyse neden? "Hükümet Sözcüsü" olan  Bozdağ mı, Fırat mı?

***

Yüzsüzlüğün zirvesi...

Meral Akşener de, Muharrem İnce de büyük risk alarak insanların meydanlarda toplanmasını zorlaştıran Ramazan ayına rağmen şehir şehir gezip miting yapıyorlar; medyayı karartmanın rahatlığıyla iftara katılmak suretiyle seçim kampanyası yürütenler ile zahmet edip bu kadarını bile yapmayanlar da, iki adayın mitinglerinde kusur arıyorlar... Utanmazlığın bu kadarı...

Eyyyyy "yüz", neredeysen çık gel...

***

BBP...

Alperen Ocakları başkanları, dün İzmir'de, İYİ Parti'nin Aday Tanıtım Toplantısı'na katıldı... BBP'den "Cumhur İttifakı"na tek katılan "vekil adaylığıyla" ödüllendirilen Mustafa Destici zahir!...

Yazarın Diğer Yazıları