Azatlık için savaşırız

Azatlık için savaşırız
“Hocalı için adalet” sağlamak üzere yürütülen diplomatik mücadele sonuç vermezse, ‘askeri çözüm’ masada!

BM’nin, aradan 23 yıl geçmesine rağmen Hocalı soykırımı ve Karabağ’da devam eden işgal konusunda Ermenistan’a yaptırım öngören kararlarından hiçbirini uygulamadığını hatırlatan Sultanoğlu “Herkes bilsin ki barış görüşmeleri sonuç vermezse Azerbaycan kendi toprak bütünlüğünü askeri çözüm de dahil olmakla istenilen yolla sağlayacak, işgal altındaki topraklarını azad edecektir” diyor.

Azerbaycan İstanbul Başkonsolosu Büyükelçi Hasan Sultanoğlu Zeynalov ile Hocalı’yı, o küçücük kasabada silahsız, korunmasız halde kıstırılan Türklere uygulanan soykırımı konuşmaya devam ediyoruz.
Sultanoğlu’na göre Ermenilerin bu katliama cesaret edebilmelerinin temelinde  “Sovyet desteği”  var:
“Sovyetler Birliği’nin o dönemki yönetimi ve Moskova’dan Gorbaçov tarafından atanmış Azerbaycan yöneticilerinin yürüttükleri siyaset sonucu, ülkedeki idari kriz, siyasi istikrarsızlık, ekonomik çöküş, işsizlik, hiperenflasyon, yüz binlerce mültecinin olması, ordunun Moskova’dan verilen emirlere tabi tutulması ve Sovyet yönetiminin kararı ile Azerbaycan’daki Türklerin av tüfeklerinin bile zorla toplanması Azerbaycan’ın Ermenistan’a karşı koyabilmesinde zorluklar yarattı. Ermenistan ise Sovyet ordusunun silahlarıyla donatıldı. Azerbaycan üzerindeki askeri baskısı arttı. Tepeden tırnağa silahlanmış olmasından ruhlanmış olmalı ki, sistemli hücumlara başladı.”

İşkence belgelendi
Ve o gece...Ne konuşmak kolay ne yazmak; insanlığın cenaze töreniydi kaldırılan Hocalı’dan;
“1992 yılı 25 Şubat’ını 26 Şubat’a bağlayan gecede baş vermiş ve yüzlerce Azerbaycan Türkü’nün sadece etnik kimliğinden dolayı hunharca katledildiği Hocalı’daki soykırım, bu hücumlardan sadece birinin sonucunda meydana geldi. Dağlık Karabağ’ın hâkim konumdaki önemli tepelerinden birinde, stratejik mevkide olan Hocalı önemli bir askeri hedefti. Kasaba aylarca top ateşine tutulmuş, abluka altına alınmış ve etrafıyla bağlantısı kesilmişti. 26 Şubat’a geçen gece, Ermeniler, Rus 366. Sovyet Mekanize Alayı’nın da desteği ile Hocalı kasabasına girerek kadın, çocuk, erkek ayrımı yapmadan, işkenceye varan yöntemlerle, eşine az rastlanır bir katliam yaptı. Yüzlerce kişiyi rehin aldılar. Hocalı’da amansızca katledilen 613 kişinin cesetleri üzerinde yapılan incelemeler, onlara işkence yapıldığını, bir çoğunun yakılmış olduğunu, gözlerinin oyulduğunu ortaya koydu.”

Dünya suskun Peki ya  “dünya” ?
Dünya 20. yüzyılın son çeyreğinde tanık olduğu bu dehşeti nasıl karşıladı?
“Ciddi bir tepki göstermediler”  diyor Sultanoğlu:
“Bu tutum Ermenistan’ı daha da cesaretlendirdi. Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesi ve etrafındaki 7 rayonu daha işgalin önünü açtı. Ermenistan’la Azerbaycan arasındaki savaş, 1994 yılına kadar devam etti. 1994 yılının Mayıs ayında, Haydar Aliyev iktidarında ateşkes sağlandı. Barış görüşmeleri, ABD, Fransa ve Rusya’nın eş başkanlığında kurulan AGİT Minsk Grubu gözetiminde 20 yılı aşkın süredir devam ediyor...”

Erivan’a baskı yok
Sultanoğlu, Azerbaycan’ın, topraklarında hâlâ “işgalci” durumdaki Ermenistan’la  “barış” a razı olma gerekçelerini sıraladıktan sonra “ama” deyip ekliyor:
Verilen sözlerin hiçbiri tutulmadı:
“Azerbaycan’ın hedefi güçlü bir devlet ve güçlü ekonomi kurmak, kendimize güvenimizi artırmaktı. O zaman biz, uluslararası kamuoyunun adaleti yeniden tesis edeceğine, sağlayacağına inanıyorduk. Lakin yıllar geçtikçe gördük ki mesele, etrafında hareketlilik olsa da alınmış kararlar sadece kağıt üzerinde kalıyor.
1990’lı yılların başında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) ‘Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarını hemen terk etmesini talep eden 4 karar’ kabul etti. Bundan başka, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, İslam İşbirliği Teşkilatı ve diğer kurumların kararları da Azerbaycan’a destek niteliğinde çıktı. Lakin bütün bunlara rağmen topraklarımızdaki Ermenistan işgali devam etti. Bu da tecavüzkâr Ermenistan üzerinde uluslararası baskının olmadığını veya yetersiz olduğunu gösteriyor.”

BM çifte standardı
Karabağ’daki işgalin sonlanmamasının öncelikli nedeni Ermenistan’a dönük kayırmacılık politikası:
“BMGK’nın bazı kararlarının bir kaç saat veya gün içinde icra edilmeye başlandığı, uluslararası yaptırımların geniş uygulandığı günlerde yaşıyoruz. Oysa konseyin az önce bahsettiğim 4 kararının kabul edilmesinin üzerinden, 20 yıldan çok süre geçmesine rağmen işgalci Ermenistan’a karşı her hangi bir uluslararası yaptırım uygulanmadı. Peki neden bir devletin toprak bütünlüğünü temin etmek adına diğer devlete karşı hemen yaptırım uygulanıyor da, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü ihlal etmiş Ermenistan’a karşı aynı yaklaşım sergilenmiyor?”

Boyun eğmeyiz
Azerbaycan’ın, topraklarının yüzde 20’sinin Ermenistan işgali altında olması ve bir milyonu aşkın Azerbaycanlı mültecinin göçüne rağmen 21 yıl içinde hızla gelişip güçlendiğini anlatan Sultanoğlu ‘azatlık için savaşmaktan çekinmeyiz’ diyor:
“Haydar Aliyev’in temelini attığı ve İlham Aliyev’in başarıyla devam ettirdiği Azerbaycan modeli, kendi meyvelerini vermektedir. Azerbaycan’ın, kendi topraklarını Ermenistan’ın işgalinden kurtarmaya gücü yeteceğine hiç bir şüphe yoktur. Azerbaycan’ın güçlü askeri potansiyeli, hazırlıklı ve verilen görevleri yerine getirebilecek güce malik ordusu var. Ermenistan da bunun bilincindedir. Topraklarını istenilen zaman askeri yolla alacak kudrete sahip olan Azerbaycan buna rağmen sorunun barış yolu ile çözülmesi için sürece sadıktır. Lakin herkes bilsin ki barış görüşmeleri sonuç vermezse, Azerbaycan kendi toprak bütünlüğünü askeri çözüm de dahil her yolla sağlayacak, işgal altındaki topraklarını azad edecektir.”

Ermeni yalanlarına karşı Hocalı’yı birlikte anlatalım

Ermeni iftiralarının 100. Yılında, Azerbaycan Konsolosu’nun Türkiye’ye de bir çağrısı var:
“Bu yıl Ermenistan ve diasporası, dünyanın birçok ülkesinde çeşitli etkinlikler düzenleyerek dünya kamuoyunda yanlış algı yaratmak ve bunu daha da güçlendirmeye çalışıyor. Batı da buna destek oluyor. Lakin dünya kamuoyu; tanık, fotoğraf ve videolarla doğrulanmasına ve bu belgeler birçok ülkede yayınlanmasına rağmen, 23 yıl önce Ermenistan’ın Hocalı’da yaptığı vahşeti hâlâ görmezden geliyor. Ermenilerin yürüttükleri çirkin siyaset neticesinde, Ermeni yalanlarına uymayı, Hocalı hakikatlerine inanmaktan üstün tutuyor. Azerbaycan Cumhuriyeti, Ermenilerin Azerbaycan Türklerine karşı yaptıkları soykırım ve katliam olayları hakkında hakikatlerin dünya kamuoyuna iletilmesini, dünya devletlerinin parlamentoları ve uluslararası örgütler tarafından tanınmasını sağlamaya çalışıyor. Bu yönde bazı başarılar da kazandı. Düşünüyorum ki, sözde “Ermeni soykırımı” yalanlarının asılsız olduğunu göstermek adına Hocalı soykırımının tanınması kampanyasına Türkiye’nin de güçlü destek vermesi, dünya kamuoyunu aldatmaya çalışan Ermenilerin faaliyetini etkisiz hale getirebilmek için iyi bir fırsat olabilir. Ermenistan’ın ve Ermenilerin işgalcilik siyaseti yürüten, uluslararası hukuka saygısızlık eden, Hocalı ve daha nice kent ve köylerimizde soykırım vahşetlerine imza atan, ortak Türk tarihi, dini ve kültürel değerlerini imha eden bir devlet ve toplum olarak tanıtılması, sözde “Ermeni soykırımı” meselesinde dünya kamuoyuna doğru yolu gösterebilecek pusula olabilir. Bu yönde başarılı olmak için yeterince esas var, yeter ki her iki ülke hedefe doğru, birlikte ilerlesin.”