Azil!..

Hiiç öyle anayasa falan karıştırmayın!.. Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın anayasada Bakanları azletme yetkisi nedir, bu iş nasıl olur diye boşa kafa patlatmayın.

Yeni fiili rejimin uzun süredir işleyişi ve işletilişi ve hatta işletilmesinde yardımcı olunuşu... Böyle!.. Yerse pazarı...

Sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyelim yine;

Efkan Ala İçişleri Bakanlığı'ndan azledildi!.. Kendisinin de haberi yoktu. Hatta beklemiyordu. Başbakan'ın da önceki gün akşam saatlerinde haberi oldu. R. Erdoğan, önce Süleyman Soylu, Mehmet Müezzinoğlu ile görüştü. Kararını kamuoyuna açıklaması için akşam saatlerinde Başbakan Binali Yıldırım'ı görevlendirdi. İki satırlık açıklamayı yaparken Yıldırım'ın bildik gülümsemeleri de dikkatlerden kaçmadı. Doğrusunu ifade etmeliyim ki; Efkan Ala'nın gitmesine AKP cenahında bir tek üzülene rastlamadım. Alkışlayanlara, çılgınca sevinç çığlıkları atanlara bile şahit oldum.

Ahmet Davutoğlu'nun azledilişi gibi. Bir bakıma, keser döner hesap döner sap döner gibi oldu!..

Bir süre, bizler Ala'nın azlediliş sürecinde çerez gerekçeler ile iş icabı uğraşacağız. Sizleri de bunları ister istemez okutmak zorunda bırakacağız. İşte;

Görevden alınma nedeni; "Darbe gecesi Esenboğa havalimanında ambarda saklanıp telefonları kapatması... Darbe sonrası mülki idare amirlerinin çoğunun 'FETÖ'cü çıkması... Bakanlıktaki 'FETÖ' temizliği tavrı... Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın Efkan Bey'in iyi bir Başbakanlık Müsteşarlığı yaptığı fakat iyi bir Bakanlık yapamadığı..." vs..vs.. gibi.

Ama hiç sormayacağız!.. "Türkiye'de terör olayları zirve yaparken, her gün onlarca şehit gelirken, terör örgütlerinin yol geçen hanına çevirdiği ülkede gerçekleştirilen bombalı eylemlerde yüzlerce insan katledilirken bu hassasiyet neden gösterilmedi?" diye.

Olsun varsın!..

Bunun adı; alıştırılmış çaresizlik nasıl olsa!..

Saray ve siyasi kulislerden azlin perde arkası ile ilgili ulaştığımız bilgilere bakalım;

Hain darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz gecesi yaşanan acı olaylardan biri çok sessiz ve derinden hep tartışıldı durdu. Emniyet Genel Müdürlüğü TEM Daire Başkanı Turgut Aslan'ın gittiği Jandarma Genel Komutanlığı karargahında başından vurulması... Aslan'ın böyle kritik bir ortamda Emniyet Genel Müdürü Celalettin Lekesiz'den izin almadan/habersiz oraya gitmeyeceği hatta Bakan'ın haberi olamayacağı konusunda çok soru işaretleri ortaya atıldı. Erdoğan'ın baskılara rağmen Efkan Ala'nın Lekesiz'i görevden almada direndiği...

Sonra; tutuklanan eski Sinop Valisinin saraya ulaşan ifadeleri... Önceki gün de sabah saatlerinde, MİT'ten gelen çok ciddi bir "FETÖ"cü listesinden bahsediliyordu;

"6 eski 2  halihazırdaki Bakan, sempatizanları ile birlikte AKP içinde 33 milletvekili, 6 Genel Müdür, 3 Müsteşar" diye..

Efkan Ala azledildikten sonra saray kulisleri, "FETÖ" ile mücadelede yeterli derecede etkili olmadı diye sırada Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın olduğu iddiaları ile çalkalandı.

Yeni kurulacak istihbarat yapılanmasının en tepesine asker hüviyetli birinin getirileceği ileri sürülüyor.

Dedim ya!.. Bu pilav daha çok su kaldırır. Müsaadenizle; elimdeki bilgi kırıntıları ile bir tahminde bulunmak isterim. Ala'nın azledilişini öyle metal yorgunluğu gibi çerez gerekçelere ilişkilendirmek pek aklıma yatmıyor. Bu operasyonun mutlaka uluslararası bir ayağı vardır. Tekrar edeyim, ulaşabildiğimiz sağlam bilgi kırıntılarına göre yeni çözüm süreci kapıda. Oslo ve bileşenleri (iç) terk edildi. Gayet doğal!.. Öcalan "out" Barzani "in" oldu. Cerablus ve ötesinde olup biteceklere çok dikkat!..

Yeni sürecin adı "Erbil" olmasın... Yeni figüranları ile birlikte!..

***

Hazır "FETÖ" operasyonlarından sözü açmışken işin bir de Meclis ayağına uzanalım. 15 Temmuz darbe girişimi için kurulan Meclis araştırma komisyonuna AKP'den yapılan şarjları defaetle dile getirmiştik. Komisyonun CHP'li üyesi İzmir Milletvekili Aytun Çıray, AKP'nin iki üyesinin bir zamanlar "FETÖ"ye düzdüğü övgüleri belgeleriyle ortaya çıkarınca adeta bir linç kampanyası başlatıldı. O, Aytun Çıray ki ortada daha 17/25 Aralık'ın kokusu bile yokken ,sene 2011'in Kasım ayında, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na 45 dakikalık "cemaat" brifingi vermişti. Sayfalar dolusu da bir rapor sunmuştu. Brifing dosyasının bazı ana başlıkları şöyleydi;

"Cemaat İşbirliğiyle Yürütülen Sinsi Propagandasının Etkisizleştirilmesi:

• Tamamen sizi ilgilendiren kimlik unsurları referandum ve seçimler sırasında AKP'nin örtülü iktidar paydaşı olarak faaliyet gösteren "dinsel Cemaat"  tarafından da olabilecek en ahlaksızca şekilde kullanılmıştır.

• Diğer bütün dinsel cemaatleri etkisizleştiren dış destekli bu cemaat, sınırsızlaşmış para kaynakları ile bütün İç Anadolu'yu (Konya-Kayseri merkezli) yoğun bir şekilde etkilemiştir.

• Bu Cemaat'in nefret dolu yazarları şimdi de terör olaylarının Tunceli'de yoğunlaşmasına dikkat çekmekte, sizin buna neden tepki göstermediğinizi sorgulamaya kalkışmaktadırlar. Yine bu çevrelerce CHP'nin son dönemde yine bir mezhep partisine dönüştüğü şeklindeki tespitler belli tahliller eşliğinde yapılmaktadır

• Bu konuda izlenmesi gereken strateji AKP'nin ve malum Cemaat'in tam cepheden teşhir edilmesidir.

• Cemaat'in, kendi çıkarlarını gerçekleştirmek için her türlü yolu kullanan modern bir tür engizisyon örgütü olarak tanıtılması ve buna karşı gösterecekleri her türlü tepki karşısında dik durulması gerekmektedir."

Hatırlatayım istedim!..

Yazarın Diğer Yazıları