B-eleştiri

"İnanıyorum, çünkü inanmak işime geliyor!..

Paramı, ümidimi, hayallerimi yalanlara basıyorum, çünkü 'ya tutarsa' ihtimali beni cezbediyor!..

Aklımı kullanmayıp, bir başkasının aklına tabi oluyorum, çünkü böylece dünyayı da, ahireti de beleşe getiriyorum!.."

***

İnançta, siyasette, ticarette... İklim böyle olunca Jet Fadıllar birer istisna olmaktan çıkıyor, toplumun her kesimini saran modellere dönüşüyor...

Neden Norveç'te veya Danimarka'da Jet Fadıl gibiler peydahlanmıyor? Neden Çiftlikbanklar, Tekkebanklar, Partibanklar hep bizde? İhtirasla bilenmiş cehaletin körüklediği 'tabi olma duygusu' öyle yoğun bir pazar oluşturuyor ki, bu 'talep' karşısında hangi 'arz' nefsine hâkim olabilir?

Doğru dürüst Fatiha bilmeyen Kalkancılar kurdukları şeytanî düzeneklerle onbinleri peşlerine takıp, hem inançlarını hem de paralarını söğüşlediler...

Abi, kardeş, damat, kayın biraderli yapılar, dışarıya cemaat içi iktidarı kaptırmamaya kurgulu 'mübarek' teşkilatlar, siyasetin gölgesinde kutsal derebeyliklere sahip oldular...

Elindeki şantaj gücü dolayısıyla kendisine dokunulamayan batakhaneciler televizyonlarında kedicik oynatırken, ellerindeki imtiyazı acımasızca kullandılar...

***

Siyasette durum farklı mı? Sahaya 'böyle başa böyle tıraş' ideolojisi hâkim... Görmek istediğini görenler, duymak istediğini duyanlar, inanmak istediğine inananlar...

Bu sistemde 'akıl' en gereksiz varlık!.. 'Düşünmek, sorgulamak, yön vermek, hesap sormak' gibi özellikler gereksiz aksesuarlar... 'Yalana doğru muamelesi çekmek, yoluna ölmek, beklenti ve riyanın iç içe girdiği ortamlardan menfaat çıkarmak' gibi davranış modelleri, el ovuşturarak bekleyen yöneticilerin hayat suyu...

Hâl böyle olunca da kalite bu seviyede seyrediyor... Aklın, bilimin ve tecrübenin yerini "Lider iyi ama etrafı kötü", "Metal yorgunluğu", "Halk bizi anladı ama korktu", "Karşımızda devlet imkânları vardı" türünden farklı farklı olsa da tamamı 'teselli edebiyatı' kapmasına giren gaz alıcı klişeler olarak karşımıza çıkıyor...

***

"Sende bu ense olduktan sonra tokatlayan çok olur" düzeni bu... Tövbe etmiş her tokatçıyı yeniden yoldan çıkarabilecek bir pazar var... Arz talep meselesi yani... O yüzden ne aynı daireyi 20 kişiye satan müteahhit gibi siyasetçiler bitiyor, ne de cennete yol döşer gibi çörekotu yağı satan sakallı üç kağıtçılar, ne de muhafazakâr uyanık avına çıkmış Jet Fadıllar...

Oysa Hz. Peygamber, bütün günahlar içinde 'yalan'ı başka bir yere koymuş, yalan söylememeyi Müslümanın en önemli özelliklerinden birisi olarak nitelemiş, "Müslüman yalan söylemez" buyurmuştu... Ne tuhaftır ki, şimdi ise söz konusu karakterler için her alanda işe yalanla başlamak, besmeleyle başlamaktan daha önemli!..

***

Jet Fadıllar hayatın her alanında vardır ve o bir kişi değil, simgedir artık... Bir dönemin, bir iklimin ve bir çürümüşlüğün simgesi...

Kimseye kızmanın gereği yok... Önce bizim değişmemiz gerekiyor, bizim... Yalana ve taassuba karşı, aklı ve bilgiyi, bağnazlık ve dogmaya karşı bilimi öncelememiz... İnanç, siyaset ve ticaret fark etmez, hangi alanda olursa olsun düpedüz yanlış ve haksızlık içindeki güç ve iktidarlara teslim olmamamız...

Lenin'in çağlar üstü tespitini hatırlatalım: "Artık iktidardayız ve Rusya'nın bütün alçakları bizimle beraber!.." Yerel-genel, küçük-büyük, cemaat içi, şirket içi, parti içi bütün iktidarların böyle 'çekici' özelliği vardır... İyiler kadar asalaklar da burada boy gösterirler... İşte bunun için ne mutlu o alçaklardan olmayanlara... Varlıklarını ve meşrûiyetlerini o irili-ufaklı iktidarlardan devşirmeyenlere...

***

Aksi halde o statüdeyiz ve günah ortağıyız hepimiz... Üstelik doğruyu bile yoldan çıkaran günah ortağı:

"İnanıyorum, çünkü inanmak işime geliyor!..

Paramı, ümidimi, hayallerimi yalanlara basıyorum, çünkü 'ya tutarsa' ihtimali beni cezbediyor!..

Aklımı kullanmayıp, bir başkasının aklına tabi oluyorum, çünkü böylece dünyayı da, ahireti de beleşe getiriyorum!.. "

Yazarın Diğer Yazıları