Babamın yaptığını yapacağım

İktidar kendisi şaşırdığı gibi, halkı da şaşkına çevirdi. Şaşkına dönen halk ne yaptığını bilmez bir halde, vurgun yemiş balık misali sağa sola savrulmaya devam ediyor. Şaşkınlık dedik de, geçmiş zamanlarda motorlu araç olmadığı için insanlar vasıta olarak eşek ve attan faydalanırlarmış. Kişi bu hayvanlardan biriyle şehre gittiğinde ilk işi hana uğramak olurdu. Han hem binek hayvanı, hem de kişi için konaklama yeridir.

 Bir gün vatandaş atına binip bazı ihtiyaçlarını karşılamak için şehre gider. İlk iş hana uğrayıp atını hancıya teslim eder. Şehirdeki işlerini bitirip köyüne dönmek üzere hana geldiğinde birde ne görsün atı yok. Hemen hancıyı çağırıp atını sorduğunda, atının çalındığı cevabını alır. 
 Şaşkına dönen vatandaş hanın damına çıkarak başlar bağırmaya “Çabuk benim atımı getirin, yoksa babamın yaptığını yapacağım.”  Bu durum karşısında telaşa kapılan hancı şehrin bilinen hırsızlarına giderek atı bulup getirerek sahibine verir. Vatandaş atına binip gideceği zaman, hancı atın gemini tutarak,  “Hemşerim atın bulunmasa babanın yaptığı neydi, sen ne yapacaktın” diye sorar. Vatandaş “Ne yapacaktım, babam gibi yaya yapıldak köyün yolunu tutacaktım”diye cevap verir. 
Bizde de iktidar halka miting alanlarında çok güzel şeyler yapacağını söyleyerek oyları alıp, seçim bittikten sonra halkı yaya yapıldak yollara düşürüyor. Yaya yolculukta ayakları parçalanmış, kan revan içinde yürümeye çalışan vatandaşa soruyorsun, bak mağdursun bir dahaki seçimde oyunu kime vereceksin dediğinde, el cevap, iktidar partisi oluyor.
En çok verilen vaatlerin başında eğitimde yapılacak köklü değişiklikler gelmesine rağmen, aksine yine en çok mağduriyetlerin yaşandığı alan da eğitim konusunda oluyor. Eğitim alanında hiç de tecrübe ve deneyimi olmayan yandaşların makamlara getirilmesi sonucu bunların çok bilmiş tavırlar içerisinde yaptıklarıyla işler daha da içinden çıkılmaz hale gelerek kör düğüm oluyor.
Daha dün eğitim sisteminden sınavı kaldıracaklarını söyleyenler, sınav sayılarını daha da çoğaltarak okulları âdete birer hipodroma dönüştürdüler. Bu hipodromda yapılan yarışlardan en önemlisi de TEOG denen Temel Öğretimden Orta Öğretime Geçiş Uygulaması sınavı yarışıdır. 
Ortaokulu bitiren çocuklar velileriyle birlikte istenilen 15 liseyi tercih yaparak sonuçlarını beklemeye başlıyor. Sonuçlar açıklandığında sevinen, üzülen ve ağlayanlar bir birine karıştı. Kimileri tercih ettiği bir okula yerleşirken, kimileri tercih etmediği okula yerleştiriliyor. Daha vahimi ise bazıları evine 150 km. uzaklıktaki okula gönderilirken, 78 bin çocuk ise hiçbir yere yerleştirilmeyerek sistemin dışına atılmıştır. 
 Evinden uzağa veya istemediği okula yerleştirilen çocuklara denen ise yerleştirme A grubuna göre yapılmıştı, şimdi ise sizler için B planı uygulanacaktır. B planına göre evinize en yakın okulları gezin eğer açık kontenjan varsa, puanınızda tutuyorsa oraya nakil yaptırabilirsiniz. Veliler ellerinde liste okul okul gezmesine rağmen elleri hep boş dönüyor. Bugüne kadar açık kontenjan buldum diyene de pek rastlanmadı.
 Sistem dışına atılan öğrencilere ise buyurun İmam Hatip Liselerine, burayı istemiyorsanız, diğer Meslek Liselerine ve orayı da beğenmiyorsanız Açık Öğretim Lisesine deniyor. İşte size ehil insanların uyguladığı reva budur. Anayasal hak olan okuma hakkı da böylece gasp edilmiş oluyor.
Bir diğer önemli buluşları ise İmam Hatip Liselerinde Türkçenin yasaklanmasına giden yoldur. Çok ehil kişi olan, Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif Yılmaz sınıfta, ders ve teneffüste Türkçe konuşulmamasını istiyor. Dünyanın hiç bir ülkesinde okullarında kendi dilini yasaklayan bir başka devlete rastlanamaz. Kaldı ki yapılan bu durum Anayasamıza da aykırıdır. Bu ehil kişinin Anayasayı bilmediği gibi daha da hazini “Türk’ün vatanının Türkçenin konuşulduğu yerler” olduğunu da bilmemesidir. Amaç Türk karşıtlığı ise bana milli değerlerden de bahsedemezler. Çünkü “Milli değerlerin korunması, milli dilin korunmasına bağlıdır”. Dilini yasaklayan, bayrağının indirilmesine seyirci kalan ve Ata’nın büstlerinin parçalanmasını görmezlikten gelenler, çocukların okuma hevesini kırdığı gibi halkına da hakaret ederek ülkeyi karanlığa sürüklemektedirler. 
Böylece bizi babamızın yaptığını yapmaya zorlamaktadırlar. Bizim atımız çalınmadı. Bu nedenle yolumuza yaya devam etmeyeceğiz. Bizim babalarımız bu ülkeyi bize nasıl bıraktıysa, bizde babalarımızın yaptığını yaparak bıraktıkları bu emaneti o şekilde koruyacağız.

Yazarın Diğer Yazıları