Bağırıp çağırmadan aydınlanmak

Televizyonlardaki tartışmaların tribünden farkı kalmadı. Artık sunucular birbirlerine girenleri izlemekle yetiniyorlar. Anlamadığım nokta ratingin nasıl yakalandığı. Demek ki millet de bu tarzı benimsedi. Masaların devrilip camların kırılmasından mutlu oldukları belli.

Kişisel olarak pek az programı beğeniyorum. "Tarihsel bakış" ve "Geçmişten ders alma" ise her zaman Prof. Dr. İlber Ortaylı'yı tercih ediyorum. Murat Bardakçı fazla abartılı. İlber Hoca, tanıdığım en donanımlı insanlardan. Bilgi birikimine hayranım. Pazar günü katıldığı Hafta Sonu'nda öyle bir "dünya analizi" yaptı ki bayıldım. Bu konuda cehalet fışkıran Hakan Çelik'i bile fırçalamak zorunda kaldı. Ortaylı, hatır için susanlardan değil. Belki de bu yüzden seviyorum.

Asıl favorim

Eğrisi Doğrusu yazısını görünce hep Y. Usluer'in sözünü hatırlıyorum; "Eğrisi lafı gereksiz. Doğrusu yeterli". Taha Akyol bu defa Prof. Dr. Cengiz Tomar'ı konuşturdu. Tomar'ı uzun süredir TRT'de izliyordum. İslam coğrafyası analizlerini tutarım. Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi ayrıca çok iyi stratejiysen. Bu defa konu günceldi Katar. Prof. Dr. Cengiz Tomar, Körfez'le ilgili önemli laflar etti. Neticede "Bu ilk kriz değil. Emir biraz geri adım atar ve olay çözülür" dedi. Yani iyimser.

Diğer Körfez ülkelerinin Emir'e saldırısının asıl sebebinin Katar'ın kuzeyi, İran'ın güneyinde bulunan yeni doğal gaz sahası olduğunu ifade etti. Doha ve Tahran burasının ortak işletimi için hazırlığa başlamışlardı. Bundan rahatsız oldular. Akyol'un diğer konuğu Doç. Dr. Mehmet A. Okur Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi. İslam dünyasındaki tüm gelişmelerin şeceresini çıkaranlardan. Kimilerinin boş verdiği El Cezire Televizyonu'nun önemini iyi vurguladı. Okur'a göre Körfez'deki bunalımın baş sorumlusu Donald Trump. Arada "İngiltere'yi de unutmayalım" uyarısında bulundu. Anlaşılan şimdilerin dişleri dökülmüş arslanı arada kükremeyi unutmuyor. Belki de geçmişini hatırlıyor.

Konumumuz

Eğrisi Doğrusu'nda Türkiye'nin durumu da değerlendirildi. Hem risk hem alternatif alma pozisyonuna girdiğimiz belirtildi. En büyük tehlike olarak "Körfez'de savaş çıkarma peşinde olanlar" gösterildi. İran'ın misilleme yapmasının kesin olduğu belirtildi. Bunun yeri ve dozajının savaş olasılığını artırabileceği konusunda fikir birliğine varıldı.

Demek ki iki karşı grup hazırlık içinde. Peki bunlar kimler? Biri Körfez-ABD ekibi. Diğeri İran-Rusya Bloku. İlginç olan bu iki oluşumdan uzak duran ülkeler Türkiye ve çullanılan Katar.

Bir uyarı

Cumhurbaşkanımızın gördüğüm kadarıyla bir sürü başdanışmanı var. Ortalarda gözükenlerden ışık saçanların sayısı çok az. Peki Prof. Dr. Cengiz Tomar gibi geleceği okuyan ismi kadrosuna alsa fena mı olur. Taha Akyol'un keşfetmesi bile değer ölçütüdür. Belki de ilk kez Tomar isminde fikir birliğinde bulunduk. Benimki tesadüf. Onunkiler hep tam isabet.

***

Bir uzman daha

Mehmet Barlas'la 45 Dakika'da yine değer verdiğim bir isim vardı. Prof. Dr. Nevzat Tarhan. Müthiş bir "Kötü Dünya Sendromu" işledi. Bu konuda ilginç nedenler üzerinde durdu; "Terör korkusu ve iklim değişikliği". Sonuçta oluşan kötülüğün ise "Agresif, acımasız ve hızla yayılan" cinsten olduğunu vurguladı. Aile içi şiddeti de Benmerkezicilik'e "En büyük benim" bağladı. Tarhan aile içi şiddetin, uzaklaştırmalar, elektronik kelepçelerle halledilemeyeceğini söyledi. Hatta bunların insanları daha fazla çıldırttığını iddia edip "terapiye gönderilmeliler" çözümünü önerdi. Buna verdiği örneği çok sevdim; "Bugün yaşasalar ne Leyla ne Mecnun kalırdı".

***

* Burada Hayat Var'da İstanbullu konuklar vardı. Melihat Gülses'e lafım yok. Yönetmen Şafak Bakkalbaşıoğlu'na da. Ancak Adana doğumlu Erdoğan Toprak'ın bulunuşunu anlayamadım. CHP milletvekili yetmemiş gibi finalde bir Zonguldak türküsü söyledi "Karadır kaşların ferman yazdırır". Buna tüy dikti diyebilirim. Bari "Fındıklı bizim yolumuz"u söyleseydi. İşte o zaman "çakma İstanbullu" demeyebilirdik.

...

ŞEFFAF ODA bugüne kadarki en kötü çekimlerle ekrana geldi. İş adamı Fatih Aydın'ın "45'lik Şarkılar"ı fena değildi. İlginç olan bayan konuğun Gökçe Bahadır'a birebir benzemesiydi. Onun bir biyokimya uzmanı ve isminin Ayşegül Çoruhlu olduğu yazılmasa anlayamayacaktık. Benzerliğin bu kadarına pes dedik.

...

TRT Haber'de Nilgün Balkaç'ı izlerken şaşırdık. O nasıl elbise? Acayip renkler. Aşağısı balon gibi, yukarısı apayrı. Sanki okul müsameresine çıkmış kız çocuğuna benziyordu. Bu kadar rüküşlüğe pes!

...

Candaş Tolga IşıkDoğa Rutkay'ın konuğu olarak seyrettim. Işık kardeşim Alem FM'in yıldızlarındandı. Nihat Sırdar'la birlikte iyi işler yaptılar. Candaş'ın bana gösterdiği saygıyı pek az insanda bulmuşumdur. Her şeyden önemlisi çok iyi Beşiktaşlıdır. Yönetime kadar girdi.

Yazarın Diğer Yazıları