Bahçeli bile bu kadar içerlememiştir

Bahçeli bile bu kadar içerlememiştir
Bahçeli bile bu kadar içerlememiştir

MHP'nin önemli isimlerinden Oktay Vural, Bahçeli karşıtı saflara geçti ya... İktidar medyasında Oktay Vural'a sallayan sallayana... Kimi "paralel Brutus" diyor. Kimi "Bahçeli'yi satışa getirdi" diyor. Kimi "Sırtından hançerledi" diyor.

İktidar medyası Oktay Vural'ın muhalif saflara geçmesine o kadar içerlemiş durumda ki... Devlet Bahçeli bile bu kadar içerlememiştir

Ahmet Hakan Hürriyet

 

 

*

 

İşi artık daha zor

Yurt gezilerinde Devlet Bahçeli'nin çevresine partili bir saygı halesi örülür. Bahçeli bir binaya girer ya da kürsüye ilerler...

Tiril tiril takım elbise giymiş ülkücü gençler iki yana dizilir.

Birkaç metre eninde bir koridor açarlar. Bahçeli'den önce kimsenin koridora girmemesi için omuzlar yandaki arkadaşına sımsıkı bitişiktir.

Çelik disiplinli etten duvar, sanki rüzgar bile geçirmez.

Askeri tören kıtası gibidir. Bahçeli'ye yaklaşan tüm partililerin saygı refleksi olarak ellerini öne bağlaması dikkat çeker.

Gazeteciler için bile çemberi aşıp Bahçeli'ye birkaç soru sormak güçtür.

***

Muhaliflerin yaptığı kurultayda bile Bahçeli'ye saygıda kusur edilmedi. Ancak anlattığımız bağlılık kültürüne rağmen parti iradesinin yüzde 56'sı Bahçeli'ye karşı açık imza verdi.

Bu disiplinde bir partide bu miktarda açık muhalif imza ciddi değişimin işaretidir ve çekinip imza vermeyenleri de cesaretlendirir.

Bahçeli 18 yıldır saygı duvarının içinde liderlik yaptı. Gitme ihtimali zor geliyor olmalı.

Ama artık duvar çözülüyor. Son olarak yılların Oktay Vural'ı da Bahçeli'ye saygıda kusur etmeden karşı cepheye geçti.

Vural, Bahçeli'den sonra MHP yönetiminin halka dönük en tanınmış yüzüydü. İstifası bitirici bir darbe.

Bahçeli'nin işi atık çok daha zor...

Hakan Çelenk Posta

 

 

*

 

İsrail'le ilişkilerimiz normalleşiyormuş... AKP'nin dış politikası: "One minute ileri, two minute geri"... Akif Kökçe Milliyet (Açık Pencere)

 

*

 

"Hırsız"ı sevenler "Hocam"ı hiç sevmediler

Ona hiç "Parmak biraz kaçınca oruç bozulur mu hocam?"gibi sorular sormadık...(...)

"Günah örtü ile örtülmez" derdi hocam... "Din akıl mantık işi değildir" diyenlere "Din akıl mantık işidir" derdi... Senin gibi bağnaz... Cahil... Yobaz değildi... Burası önemli:

Din adına işlenen bunca suça, bunca rezalete, bunca utanmazlığa rağmen; aydın ve bilinçli insanlar hâlâ Müslümansa, Yaşar Nuri Hoca onlara gerçeğini anlattığı içindir...(...)

Sosyal medyaya baktım dün; bir ölmüşün arkasından yapılacak ağır hakaretler, aşağılamalar, küfürler vardı... Yobazlar onu sevmediler... Hırsızı sevdiler... Düzenbazı sevdiler... Sahtekarı sevdiler... İnsanları yakanları sevdiler... Çocuklara tecavüz edenleri sevdiler... Ama onu sevmediler... Çünkü ilkel insanın tahammül edemediği şeydir o; medeni adamdı... (...)

Nur içinde yatsın... Hocam, adam gibi adamdı...

Bekir Coşkun Sözcü

 

 

*

 

YÖK üniversitede kuş uçurtmayacak

İktidar, üniversiteleri, fakülteleri, öğretim üyelerini zapturapt altına almak için son hamleyi yaptı..

YÖK Başkanı'nı olağanüstü yetkilerle donattı..

Ne olur ne olmaz..

Rektör işlem yapmaz, soruşturma açmazsa..

Rektör hocaları korursa..

Maazallah!.

Bu sebeple; YÖK Başkanı'na disiplin cezası gerektiren tüm eylemler için doğrudan soruşturma açma yetkisi veriliyor..

Sadece bununla kalınmıyor, disiplin suçlarının kapsamı da genişletiliyor..

Neredeyse, izin almadan adım atmak bile kınama cezası kapsamına giriyor!..

*

Şöyle izah edeyim..

Falanca üniversitede bir öğretim üyesi bir konuda yapılanı beğenmeyip, yanlıştır diye bir yazı kaleme alıp protesto amaçlı dağıttı..

Rektör bilimsel özgürlük kapsamında buldu.. İşlem yapmadı..

İşte o anda YÖK Başkanı devreye girecek..

Anlaşılan o ki; üniversitelerde kuş uçurtulmayacak!.

Mehmet Tezkan Milliyet

 

 

*

 

Adaleti tabuta koydu; çivi çakıyor

Uzunca yıllar sabırla bekledi, umudunu yitirmedi. Yazıyor, TV'lere çıkıp konuşuyordu. Kuşku duymuyordu. Akıp giden zamanın "benim için yas ve utanç günleri" diyeceği bir sonucu getireceğini hiç mi hiç beklemiyordu.

(...)

Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk, uzunca bir süre (10 yıl-11 yıl-12 yıl) bu olanları gördü, izledi. Zaman zaman onların yanında da durdu. Ve sonunda o da dayanamadı "tabutçu" ilan etti (...):

"Elli yıldan bu yana yargıya bu denli el atıldığı bir dönemi yaşamadık.

Çok yazık.

Ve çok acı.

Bugünler eski bir yargıç olarak benim için yas ve utanç günleridir. (...) Yasama organı (Meclis) dilerim hastalığa çare bulur. Tabuta son çiviyi çaktırmaz."

****

Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, ilk günden beri niyetin; adaleti de tabuta koymak ve son çiviyi çakmak olduğunu hep söylüyordu. Ülkemizin önde gelen pek çok iyi hukuk adamı; Vural Savaş, Abdurrahman Yalçınkaya, Erdoğan Teziç, Yekta Güngör Özden de "Uyanın... Uyanın... Uyanın..." diyerek uyarıyordu...

İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, "Hakimlerimize ve savcılarımıza sesleniyorum. Anayasaya göre Türk Milleti adına karar vermekte, onun adaletini temsil etmektesiniz. Hiçbir yere bağlı, bağımlı olamazsınız. Hiç kimseden emir alamaz, hiçbir baskıya boyun eğemezsiniz" diye çağrı yapıyor. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu da; "Türkiye'de ilk kez Yargıtay ve Danıştay hakimleri kanunla azlediliyor. Yargıda ne cemaatçi ne reisçi bir yapılanma istemiyoruz" diyor.

Hukukçular için,

Utanç günleri.

Ülkemiz için yıkım.

Tabutçu!

Adaleti tabuta koydu.

Son çiviyi çakıyor.

Necati Doğru Sözcü

 

 

*

 

CHP'ye "demokrasi" manifestosu

"Nasıl direneceğini sana ben öğretecek değilim"

Demokrasi, yöneticilerin, eşitsiz ve adaletsiz koşullarda yapılan se çimlerle belirlendiği rejim değildir.

Demokrasi, sandıktan şaibeli bi çimde çıkanların bütün hukuku, Anayasayı, yasaları, insan hakları nı ihlal ederek her istediğini yaptığı, üstelik de bunu açıkça ilan ettiği bir rejim hiç değildir:

Demokrasi, mahkemelerden bile karar almaya gerek görmeden, idari ve siyasi kararlarla, "Terör örgütü" tanımlarının yapıldığı, barışçı insanların mallarına, inançlarından dolayı "terör örgütü üyesi" denilerek el konduğu, hapse atıldıkları rejim değildir...

Demokrasi, terör örgütüyle masaya oturarak bütün saldırı hazırlıklarına göz yumup onu güçlendirdikten sonra, bu yöntemin kişisel iktidarı sağlamayacağı anlaşılınca, masayı devirip bütün muhaliflerin suçlandığı rejim değildir...

(...)

Demokrasi, bağımsız olması gereken yargının bir kişinin emirleriyle hareket ettiği rejim değildir...

Demokrasi, sadece satın alınan tetikçilerin seslerinin duyulduğu bir medyanın egemen olduğu rejim değildir...

Demokrasi, gazetecilerin yaptıkları haberler dolayısıyla hapse atıldığı rejim değildir...

(...)

Demokrasi, üniversitelerin siyasetin emrinde susturulduğu rejim değildir...

(...)

Demokrasi, lideri eleştirenlerin, hakaret gerekçesiyle hapse atılarak cezalandırıldığı rejim değildir.

CHP: Sen demokrasi için, Çok Partili Rejimi kurmuş, elindeki iktidarı muhalefete ikram etmiş partisin...

Demokrasiyi korumak için diren!

Nasıl direneceğini sana ben öğretecek değilim...

Yoksa benim olduğum sandalyede sen, senin olduğun sandalyede ben oturuyor olurduk!

Seni demokrasiyi koruyup kollayasın diye seçtik, yetki verdik:

Görevini yap!

Emre Kongar Cumhuriyet

 

*

1-594.jpg

Latif Demirci Hürriyet