Bahçeli'nin amacı nedir?

Bahçeli'nin amacı nedir?
Bahçeli'nin Başkanlık referandumu için izlediği siyasete tepkiler devam ediyor. Köşe yazarlarının bugünkü gündeminde yine Bahçeli vardı. İşte o yazılar!

Bahçeli'nin pilavı! / Rahmi Turan / Sözcü

Zor günlerden geçiyoruz... 
İçeride terör var, sınırlarımız da kap içinde... 
İslâm coğrafyasının perişan hali Türkiye'yi de etkiledi. 
Ülke bin bir sorun içinde bocalarken, her şeyi bir yana bırakıp "başkanlık sistemi"ni gündeme getirmelerinin bir anlamı var mı? 
Neredeyse unutulmak üzere olan bu konuyu MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli alevlendirdi. Kendisine yönelik eleştiriler üzerine "Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın" diye inat ediyor. İlle de Erdoğan'ı Başkan yapacak! Kemal Baytaş'ı SÖZCÜ okurları tanır... Uzun yıllar pazar günleri SÖZCÜ'de güzel makaleler kaleme aldı, son zamanlarda köşe yazarlığını bıraktı. 
Türk Tanıtım Vakfı Başkanı olan Kemal Baytaş bir siyaset bilgesidir. Onunla yaptığım sohbeti özetle naklediyorum. Şöyle diyor:
Devlet Bahçeli'nin amacı nedir? Neye ve kime hizmet ettiği meçhul görülüyor. 
"Normal şartlarda Meral Akşener'in MHP Genel Başkanlığına gelmesi bekleniyordu. 
Bahçeli bunu önlemek için AKP'den sürekli yardım istedi. 
Ankara’daki siyaset kulislerinde şu konuşuluyor: AKP, işler daha da kötüye gitmeden önümüzdeki nisan ayında bir erken seçim planlıyordu. Bahçeli böyle bir seçimde hezimete uğrayacağını bildiği için başkanlık sistemine cankurtaran simidi gibi sarıldı. 
Böylece seçim yerine referandum olursa bir buçuk yıl daha koltukta kalacağını hesap etti. 
Ordunun, yargının, milli eğitimin çökertilmesi, yanlış Ortadoğu siyasetiyle Türkiye'nin ateşe atılması yetmiyormuş gibi sistem değiştirme hevesiyle ortam daha da karıştırılıyor. 
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, kendi koltuğu uğruna 'başkanlığa' çanak tutması yurtseverlik değildir. 
Devletin bütün imkânları AKP iktidarının elinde. Bu nedenle referandum eşit koşullarda olmayacak. Bunu bildiği halde Bahçeli'nin 'Halka gitmenin ne zararı var?' demesi halkı kandırmaktan başka bir anlam taşımaz! 
Tüm bunlardan sonra MHP'nin tarihe gömülmesi kaçınılmazdır. 
Bahçeli'nin kurtuluşu, Erdoğan'ın Başkan, kendisinin de Başkan Yardımcısı olmasında bulduğu söyleniyor. Bu kesinlikle gerçekleşmez. Çünkü AKP Bahçeli ile işini bitirdikten sonra onu kapının önüne koyar!

Devlet Bey'e yakışmadı!

Devlet Bahçeli sert eleştiriler üzerine kendisini şu sözlerle savundu: "Ben, malûm ve meşum bir sorunun demokratik yollarla çözülmesi çağrısında bulundum. Türkiye akıntıda sürükleniyor, selin önünü alalım diyorum. Devlet düğümlendi, sistem tıkandı, rejim krize doğru gidiyor uyarısında bulunuyorum. 
Ülkenin nefes darlığı çektiğini söylüyorum. Geleceği düşünelim, nesilleri güvenceye alalım diyorum, burun kıvırıyorlar." Böyle konuşan Bahçeli'nin mantığına göre, ülkeye Başkanlık Sistemi gelirse, bahsettiği bütün sorunlar bitecek, öyle mi? Valla kusura bakmasın, bir AKP'li ağzıyla konuşması ona yakışmadı!

***
Meclis'te evet.. sandıkta hayır.. / Mehmet Tezkan / Milliyet

MHP'nin başkanlık sistemindeki stratejisi bu.. 
Genel Başkan Yardımcısı Yalçın.. 
Başkanlık sitemini toplum hayrına uygun bulmuyoruz' dedi.. 
Parlamenter sistemden yanayız' dedi.. 
'Halkın hakemliğine müracaat edelim' dedi.. 
'Referandumda başkanlığa hayır deyin parlamenter sistemi destekleyin mesajı vereceğiz' dedi.. 

Bu söylediklerinden çıkan sonuç şu.. 
MHP başkanlık sistemine Meclis'te evet diyecek, sandıkta hayır!. 
Havet gibi bir şey olacak.. 
Peki bunu kendi tabanına nasıl anlatacaklar? 
Bu da onların meselesi.. 

Gelelim hepimizin meselesine.. 
Soru şu.. 
MHP iktidar partisinden gelen başkanlık sistemi önerisine gözü kapalı evet mi diyecek? 
Çünkü başkanlık sistemi var, başkanlık sistemi var.. 
Başkana yargı organları dahil her türlü atama yetkisi de verirsiniz.. 
(Anayasa Mahkemesi üyelerini seçme, HSYK'yı atama, Yargıtay'ı oluşturma gibi ) Başkana yasa yapma yetkisi de verirsiniz.. 
Başkana meclisi fesih etme yetkisi de verirsiniz.. 
Başkanı milletvekili listesini belirleme hakkı da verirsiniz.. 
Veya vermezsiniz.. 
Veya sınırlı verirsiniz.. 

Başkanlık seçimiyle, vekil seçimini aynı anda aynı kampanya içinde yaptırırsınız.. 
Veya yaptırmazsınız.. 
Vekil seçimini farklı tarihte yapıp yürütmeyle yasamayı birbirinden koparırsınız.. 
Başkana milletvekili seçimde kürsüye çıkma, propaganda yapma hakkı verirsiniz.. 
Veya vermezsiniz.. 

MHP Meclis'te evet, referandumda hayır diyecek de; hayır sesini duyurabilecek mi? 
Neden hayır dediğini anlatabilecek mi? 
Kitlelere ulaşabilecek mi? 
Hayır.. 
Ben size olacağını söyleyeyim.. 
İktidar partisi müthiş bir kampanya yapacak.. 
Cumhurbaşkanı ayrı.. 
Başbakan ayrı.. 
Bütün bakanlar birbirleriyle yarışırcasına ayrı kampanyalar yapacak.. 
Medya 24 saat kullanılacak.. 
Adeta bombardıman yapılacak.. 
Başkanlık sisteme geçmezse ülke batacak algısı yaratılacak.. 

***
Oldu olacak tek kanallı yıllara dönelim / Can Ataklı / Korkusuz

Önceki gece Türk televizyonculuk tarihine geçen skandal bir olay. 
yaşadık. 
Cumhurbaşkanının, Başbakanın hatta son dönemlerde bakanların yaptığı her konuşmanın haber kanallarında canlı olarak yayınlanmasına mecburen alışmıştık. 
Ancak bununla yetinmeyen ve propaganda araçlarının tamamını kullanmaya karar veren iktidar bu kez bir ilki gerçekleştirdi. TRT'nin Başbakan Binali Yıldırım'ı konuk ettiği program 5'i anlaşmalı üçü gönüllü 9 haber kanalında birden yayınlandı. Uydudan yayın yapan bazı televizyonlar arasında bu canlı ortak yayına katılan oldu mu bilmiyorum. Bir ilkin yaşandığı gecenin patronu TRT idi. 
Başbakanla "sorulu cevaplı" bir sohbet programı düzenleyen TRT; NTV, CNN Türk, Habertürk, TRTG, Ahaber'e "Bu yayını ortak yapalım, Başbakan çok önemli açıklamalar yapacak" teklifini götürüyor. Aslında emrin nereden geldiğini bilen haber kanalları reddetme şansları olmadığını bildiklerinden "soru soranların biri bizden olsun" şartını öne sürüyor.TRT dünden razı zaten.
Böylelikle 6 kanalın temsilcisinin katıldığı ve aynı anda 6 kanaldan birden canlı yayınlanan program gerçekleşti. TRT'den teklif almayan ama "Biz bu oluşumun dışında olamayız" diyen Kanal 24, Ülke Tv ve TVnet de gönüllü olarak ortak yayına bağlandı.Böylelikle önceki gece izleyiciler iki muhalif haber kanalı dışında hangi kanalı açsa karşısında Binali Yıldırım'ı buldu. 
Böyle bir şeye dünyanın hiçbir yerinde rastlayamazsınız. 
Bu iktidar bu uygulama ile Türkiye'yi adeta yeniden "tek kanallı" döneme geri götürdü. 
Ama daha önemlisi, iktidarın önümüzdeki dönemde, özellikle başkanlık sistemi tartışmaları sırasında nasıl bir "beyin yıkama" yöntemi uygulayacağının ipuçlarını verdi. 

Şimdi önümüzde, eğer MHP son anda yan çizmezse, öncelikle başkanlık sisteminin getirilmesi var. 
Bu konuda milletin zihni berrak değil. 
Toplumun yansı başkanlıktan Erdoğan'ın "tek adam" olmasını anlıyor ve destekliyor. 
Medyanın "tek kanallı" dönemi andıran uygulamalara zorlanması sonucu halkın başkanlık konusunda etki altına alınması ve oyunu "evet" yönünde kullanması için gerekli algı oluşturma yöntemleri çok kolaylaşacaktır. 
Medya zaten iktidar aleyhine yayın yapamazken buna bir de bundan sonra örneklerini göreceğimizi sandığım ortak yayınların da artmasıyla nasıl adil, eşit koşullarda yarışılan ve üzerine şaibe düşmeyen bir referandum, başkanlık seçimi ve diğer seçimleri yapabileceğiz. 
Bu medya aynı yöntemi muhalefet partileri için de yapabilecek mi? 
CHP, MHP HDP liderlerinin soru yağmuruna tutulacağı programlar da 9 kanal tarafından canlı olarak yayınlanabilecek mi? 
Hiç sanmıyorum. 
Tam tersine ilk uygulaması Başbakan ile yapılan "ortak yayın" ilk fırsatta Cumhurbaşkanı ile de tekrarlanacaktır. Daha sonra da "iktidar propagandası" bu tür ortak yayınlarla sürdürülecektir... 

Önce kendi temsil ettiğiniz halkın fikrini sordunuz mu? 

Bahçelinin "Başkanlık sistemi için halka sorulmasında bir mahzur yoktur" sözleri "inkarı mümkün olmayan" cümlelerden bir tanesidir. 
Laf olarak doğrudur. 
Ama biraz irdelenince ortaya bir gariplik çıkıyor. 
Bir kere şu var; Türkiye Büyük Millet Meclisi zaten millet iradesin temsil edildiği yerdir. 
İkide bir halka gidilmemesi için halk kendi temsilcilerini seçer ve kendi adına karar vermesi için Meclise gönderir. 
Bir partiden seçilen milletvekilleri de, kendilerini oraya gönderenlerin taleplerini yerine getirirler öncelikle. 
Millete gidilmesi ise ancak ortak bir karar verilememesi ya da çok çaplı bir sistem değişikliği örneğin yeni bir anayasa olduğunda tercih edilir. 
Bahçeli Erdoğan'ı başkanlık koltuğuna oturtma karan vermeden önce acaba kendi seçmenine sordu mu? 
MHP'liler Başkanlık konusunda ne düşünüyor, Erdoğan'ı başkan olarak görmek istiyor mu? Devlet Bahçeli merak edip böyle bir araştırma yaptı mı acaba?