Bahçeli'nin bildiği FETÖ'cüler ne oldu?
Siyaset kurumu köklü bir değişim geçiriyor. Baskının, dayatmanın, zorlamanın yanında Cumhuriyet'in kuruluş esaslarına sık sıkıya bağlı kadrolar, yeni bir kurtuluş mücadelesi vermeye hazırlanıyor.
Bu tablonun oluşmasında; devletin temel ilkelerini, milletin kültür kodlarını hedef alan yanlış politikaların büyük bir etkisi var.
Öte yandan siyasi erklerin, örgüt ve tarikatlarla kol kol girmesinin bedelini hâlâ ödüyoruz. Hâl böyle olunca seçmen tercihleri de değişiyor, huzur en büyük ihtiyaç haline geliyor.
Gençliğin giderek kendini belirli siyasi kalıplar içerisinde konumlandırmayı reddetmesi, geleceğin Türkiye'sini de şekillendiriyor.
Dolayısıyla "yenilenmeye", "çağdaşlaşmaya", "adalete", "inanca", "kültürel genetiğin muhafazasına" hiç olmadığı kadar ihtiyacımız var.
Bu ihtiyaçlar doğrultusunda siyaset kurumu da kendisini yenilemek zorunda.
AKP'nin "kutuplaştırıcı" dili artık karşılık bulmuyor. Vatandaş, mezhebe, etnik kökene göre sınıflandırılmış bir toplum yerine; hakkın, hukukun devlet tarafından korunduğu bir ülke hayal ediyor.
Bu tabloda ülkesine sahip çıkmak isteyen; Cumhuriyetçi, vatansever, Atatürkçü kadrolar "millî bir mutabakat" zemininde buluşabilmek için uzun süredir uğraş veriyor. Örneğin MHP'nin içinde başlayan siyasi mücadele, olağan dışı şartlar ve hukuk dışı müdahalelerle farklı bir boyuta taşınmak zorunda bırakıldı.
Son günlerde iktidara yakın medya organlarında çıkan haberlerin, yazıların, görsellerin hali içler acısı. Gazeteciliğin katledilme örneklerine şahit oluyoruz. Meral Akşener'in 2009 yılındaki seçim çalışmaları sırasında çekilen fotoğraf üzerinden "sır kare" başlıkları atılıp, insanların özgürlükleri ellerinden alınmaya çalışılıyor.
Benzeri bir durum MHP'deki değişim sürecinde de sıkça yaşandı.
Ülkücülerin temsilcileri; delegeler, parti yöneticileri değişim istedikleri için FETÖ'cü olmakla suçlandı. Atatürk'e küfreden gazetelerin birinci sayfalarına konuk olan parti yöneticileri, "dava"sı uğruna yıllarca hapis yatmış mensuplarına her türlü yakıştırmayı yapabildiler.
O günlerde Devlet Bahçeli'nin çok önemli bir açıklaması vardı.
Bahçeli, 14 Nisan 2017 tarihinde katıldığı bir televizyon programında "Bizim partimizin içerisinde Fethullah Gülen hareketiyle ilgili ilişkili olanları ben biliyorum. Şu anda hâlâ var. İleriki aşamada nasıl olacak onu bilemiyorum. Milletvekili de var başkası da var. Bir kısmı zaten değişik ilişkiler içerisine girdikleri için partimizden ayrıldılar ne kadar FETÖ'cülükle alakaları var onları ileride göreceğiz. Anadolu'da teşkilatlarda vardır, il başkanları arasında sızmalar olmuş" ifadelerini kullanmıştı.
Son derece önemli bir itiraftı. 1997'den beri partisinin başında olan ve ilk kurultaydan bu yana onlarca yönetim ve binlerce kişiyle çalışan Bahçeli, partideki FETÖ'cülere işaret ediyor ve milletvekili seviyesinde olduklarını beyan ediyordu.
Ancak bu açıklamaların sonrası gelmedi. MHP'nin içindeki FETÖ'cülerin kimler olduğu açıklanmadı. Açıklanmadığı gibi ortaya da çıkarılamadı. Bahçeli'nin tezleri doğruysa MHP'nin içinde hâlâ aktif bir şekilde faaliyet gösteren, yönetim nezdinde kişiler var!
Peki bu kişiler neden tespit edilmiyor?
Eğer isimleri belirliyse neden kamuoyuna açıklanmıyor?
İşte tam da bu noktada FETÖ'yü bugünlere taşıyanların üzerine gidilmediği gerçeği bir kez daha yüzümüze çarpılıyor.
Evet, hâlâ FETÖ'yü devletin tüm hassas noktalarına yerleştirenler, ordusunu tasfiye edenler, bu şuursuz eylemlere çanak tutanlar adaletin önüne çıkmadılar.
Yeni partinin kuruluş aşamasındaki söylemleri bu noktada çok önemli.
Çözüm sürecinin, Balyoz ve Ergenekon'da ordunun tasfiye edilmesinin, FETÖ'nün devlete yerleştirilmesinde kimlerin parmağı vardır, kimler bu düzeni kurmuştur, Türkiye nasıl bu hale gelmiştir?
Bu soruların hepsinin teker teker sorulması, dile getirilmesi gerekiyor.
10 yıl öncesinin fotoğrafları üzerinden yeni doğacak bir siyaseti bastırmaya çalışanlar bellidir.
Çözüm sürecini savundular, binin üzerinde şehit geldi,
Gülen'e "Hocaefendi" diye yağdanlık yaptılar, 15 Temmuz oldu,
Balyoz-Ergenekon dediler ordunun çivisini çıkardılar,
Esad'ı Esed yaptılar 5 milyon Suriyeli ile demografiyi alt üst ettiler.
Bu gelişmelerin hiçbirisi normal, olağan, sıradan denilerek geçiştirilemez.
Yeni partinin söylemlerinde bu konulara değinmesi, bunların sorgulanması Türkiye'nin geleceğe güvenle adım atabilmesi için elzemdir.
Son olarak başkalarına her fırsatta FETÖ'cü diyerek hedef şaşırtmaya çalışanların, Gülen ile ilişkileri ortaya çıkarılmalı, himaye ettikleri cemaatçilerin listeleri açıklanmalıdır!