Baki kalan hoş anılar

İnsan gelip geçicidir. Atalarımızın dediği gibi "burası kısa, öbür taraf uzun". Babıali'nin ustalarını peş peşe kaybediyoruz. Hepsi birbirinden değerli ve hoş anı bırakanlar. Hakk'a yürüyüş sırasına göre onlarla ilgili bazı hatıralarımı aktaracağım. Veda tarihine göre önceliği Altan Tanman'a vereceğim. Dünya gazetesi yıllarımda tanıştık ve birlikte çalıştık. Meslek hayatı boyunca spor yazarlığından ayrılmadı. Her zaman mütevazı oldu. Onunla ilgili pek çok anım var. En hoşu Faik Akın'ın -Bediî Faik'in oğlu- yaptığı espri idi. Bir gün İngiltere Millî Futbol Takımı ile ilgili haber hazırlıyorduk. Resim lazım oldu. Şimdiki gibi "bas düğmeye, gelsin resim ve bilgi" dönemi değil. Altan, arşive girdi. Elinde renkli -opak- bir dergi kesmesiyle döndü. Seslendi, "Bak ne buldum; kaptan Bobby More". İsmi telaffuzu birebir suyun ötesi idi. Faik hemen atıldı; "Senin söylediğin Arnavut Millî Takımının kaptanı. Bu Bobby Moore!" Bastık kahkahayı. En başta da Altan Tanman olmak üzere.

İki ihtiyar

Eski Tercüman yıllarında sembol isim denince akla önce Fahri Somer ve Tevfik Ünsi gelir. Türk futboluna yöneticilik ve yazarlıkla büyük hizmetleri olmuştur. Vefatları da peş peşe geldi.

Her yere birlikte gitmeleriyle ünlüydüler. Fahri ağabeyin Fatih Camii'ndeki cenaze namazı sırasında Tevfik Ünsi'nin tabutu gösterip; "İlk defa bensiz gidiyor" demesini unutamam. O sırada bir başka merhum Oktay Göral'ın kulağıma eğilip "Edi ile Büdü ayrıldı" deyişi de dokunaklıydı.

Somer-Ünsi ikilisinin tutkularından biri Şehremini'ndeki Aydın sinemasına gitmekti. Burası haftada iki gün film değiştirmesiyle ünlüydü. Genelde müstehcen filmler oynatırdı. Bana anlatılanlara göre araya "parça eklemeleri" meşhurdu. Bizim Edi'yle Büdü'ye bu yeri öğretenin Cemal Alkan olduğunu herkes bilir. Film değişim günlerini bağırarak duyururdu; "Babalar Aydın'a yenileri geldi!" Üstelik Cemal üşenmez, sembol haline gelmiş beyaz renkli Murat 124'üyle ekibi toparlar ve malum yere taşırdı. Bu seyrüsefer haftada iki kez tekrarlanırdı.

Hediye oto

Yeni kaybettiğimiz Cemal Alkan'ın sinemaya servis çektiği otoyu nasıl aldığını da anlatayım. Bir gün geldi ve yeni bir şans oyunu önerdi. "Millî Piyango biletlerinizi atmayın. Yeni şansınız Tercüman'dan" kampanyası böyle başladı. Gazetenin satışı adeta patladı. Hürriyet'in iki katı satmaya başladı. Kemal Ilıcak da gayet mutlu, Cemal'e hediye olarak o sıfır kilometre arabayı verdi.

Alkan sadece spor yazarlığıyla kalmadı TSYD'ye de uzun süre hizmet etti. Beşiktaş TV'nin kuruluşu ve gelişiminde önemli görevlerde bulundu. Kısacık boyundan umulmayan o basbariton sesini ve kahkahasını unutmak mümkün değil.

Umulmadık çıkış

TRT'nin sembol isimlerinden Tuna Huş'un vefat haberlerinden bazılarından canım sıkıldı. Bütün meslekler değerlidir. Ancak Huş'u bir ara spikeri gibi değerlendirmek doğru değildi. Ana haberlerdeki başarısı bir yana, pek çok önemli görevde ekip sorumlusu olarak çalıştı. Cumhurbaşkanlarının, başbakanların yurt dışı temaslarını takip edip başarıyla aktardı. Bunlardan ikisinde birlikte olduk. En ilginci bir Bulgaristan seyahati idi.

Bülent Ecevit Başbakandı. Rahşan Hanım'la birlikte üç günlüğüne Todor Jivkov'un misafiri oldular. Gezinin soydaşlarımıza uygulanan ve mezalimin ortaya çıkarılması açısından faydası oldu. Ben, Bulgaristan'daki Türklere yapılan baskıyı aktardım. Tuna, devlet kurumu TRT'yi temsil ettiğinden sadece protokolü takip edebiliyordu. Son gece, tam yemek yerken Başbakanlıktan iki kişi geldi. "Rahşan Hanım kız sanat okullarının gösterisi için kameraman istiyor" dediler. Ben de merak içinde Huş'un ne cevap vereceğini takip ediyorum.

Beklenmeyen patlama

Tuna Huş'tan hiç umulmadık bir çıkış geldi. Elindeki tavuk parçasını yere fırlattı. Sonra ayağa kalkıp bağırmaya başladı; "Gelmiyoruz lan. Gidip söyleyin Sayın Başbakanın eşine. TRT onun babasının uşağı değil!" Adamcağızlar donup kaldılar. Böyle bir tepki beklemiyorlardı. Ağızlarını açmadan yürümeye başladılar. Hemen arkalarından fırladım. Kollarına girdim ve iknaya giriştim; "Arkadaşlar, Tuna'nın söyledikleri aramızda kalsın. Kamera bozuldu ya da kameraman hastalanmış deyin". Merakla bekledim ve sabahı zor ettim. Seyahat aracımız olan askeri nakliye uçağı Dakota'ya bindik, ses yok. Yeşilköy'e indik tık yok. Tuna ucuz atlatmıştı. Onu da diğer arkadaşlarımız gibi rahmetle anıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları