Bankacılığı bu hale getirenler utansın!

Bu fotoğraf çok şeyi ifade ediyor.

Bir dönem en itibarlı meslek olan bankacılığın bittiğini gösteriyor.

Bankaların artık halkın gözünde nasıl bir kurum olduğunu gösteriyor.

Kayseri'de organize sanayi bölgesinde yüzlerce kişinin çalıştığı ve önünden binlerce insanın geçtiği bir iş yerinin kapısının önünde asılmış koca bir tabela.

"Dikkat! Bankacılar giremez".

Herkes girebilir; adres sormak isteyen, karnı acıkan, iş isteyen aklınıza gelecek her şey için girebilirsiniz bu iş yerine. Sadece bankacılar giremez...

Anadolu Kaplanları olarak adlandırılan bir KOBİ'nin yani küçük ölçekli işletmenin kapısında bu yazıyor.

Bu ayıp ve utanç; Türkiye'yi yabancı bankaların at koşturma alanı haline getirenlerin.

Bu ayıp ve utanç; bankaların her yaptığına "Aman kriz çıkmasın!.." diyerek göz yuman denetleyici ve düzenleyici kurumundur.

En önemlisi bu ayıp ve utanç; yabancı patronunu ihya edip, koltuğunu korumak ve dolayısıyla milyon dolarlık yıl sonu primlerini cebine indirmek için personelini "hedef manyağı" yapan yerli yöneticilerin.

Onlar bankacılığı Türkiye'de bitirdi.

Yabancı sermaye tıpkı çekirge gibidir. Sürüyle gelir, adeta talan eder sonra çeker gider.

Bakın son 2 yıldır bir çok yabancı şirket Türkiye'den gidiyor. Giderken de kırk çamur atarak. Açıkça demiyor ki, "Artık emilecek kan kalmadı" diye.

Bankalar da böyle işte.

Yabancı sermayenin kontrolündeki bankaların tek bir amacı var. O da yatırdıkları paranın kat ve kat üstünü kazanmak.

Türkiye ekonomik olarak son 15 yılın en zor günlerini yaşıyor. Enflasyon yükseliyor, işsizlik hızla artıyor, turizm ve ihracat düşüyor.

Doğal olarak bu da ülkede ticari hayatın yavaşlamasına neden oluyor.

İşte sorun da burada. Sermaye babaları bunu kabul etmiyor. En üste, yani camdan kulelerin tepesine oturttuğu yöneticilere "daha fazlası" diyor. O da altındaki yöneticilerine biraz daha sert söylüyor. Alt, yani yardımcı yöneticiler  şiddeti 10 kat daha artırarak bölge yöneticilerine yansıtıyor "daha fazla"yı..

Sonuç olarak "daha fazla", şubedeki bankacılara ulaştığında artık boyut değiştiriyor

Zulüm, baskı ve en önemlisi mobbing oluyor. Mahkemelerde yüzlerce mobbing davaları var. Binlerce bankacı psikolojik tedavi görüyor. Neredeyse her 10 bankacıdan bir-ikisi yeşil reçeteli ilaç ile ayakta duruyor.

Bu kimsenin umrunda değil. Şubede oturma, sokağa çık, insanları, iş yerlerini satış için taciz et zorla. Sat ama nasıl satarsan sat. İhtiyacı olmasa da sat. Sigorta sat, adamın parasını yüzde 0.8 ile mevduat olarak al sonra aynı kişiye yüzde 1.7 aylık faiz ile kredi sat. Mantık bunun neresinde?

Mantık yok satış var.

Banka şubeleri her gün, bağıran çağıran hakaret eden müşterilerle dolup taşıyor. 10 bin liralık ihtiyaç kredisi alırken haberi olmadan ama 25 sayfalık belgeleri imzalarken arada imza attığı sigorta poliçelerine tepki gösteriyor.

Artık vatandaş zorunlu olmadan banka şubesine gitmek istemiyor. Biliyor ki zararlı çıkacak.

Esnaf ise zaten bankacılardan bıkmış durumda. Onların durumu bireysellerden çok daha vahim. Bireysel müşteriler için en azından bazı düzenlemeler bankaları frenliyor. İşletmeler için bankaların elini tutan kimse yok. İşletmeler ve esnaf, tamamen bankaların vicdanına terk edilmiş.

Günlerce KGF kredisindeki vurgunu yazıp çizdim. Ses çıktı mı? Hayır! Çünkü hükümet bankaları kızdırmak istemiyor.

"Aman kredi versin de nasıl verirse versin" diyor.

Sonuç olarak yasaların olup da işlemediği bir ülkede bankacılardan korunmak için işletme kapısına kocaman harflerle "Dikkat! Bankacılar giremez" yazıyor.

Umarım bu yazı birilerini utandırıp vicdanını sızlatır ve kaybolan itibarı yeniden kazandırmak için harekete geçer.

Hiç umudum olmasa da!

Yazarın Diğer Yazıları