Bankacılıkta yeni dönem

Bankacılık sektöründe bir dönem kapanıyor. Artık Türkiye'de yeni nesil bankacılık dönemi başlıyor.  Hedef baskıları ve kuralsızlık yerini dünya standartlarında bankacılığa bırakacak. Ancak bu süreç sancılı olacak.

Bankacılık sektörü 2007 yılından sonra kurallarını yeniden yazdı.

Sektör bol ve ucuz para nedeniyle Türkiye'de satış odaklı bir politika ile kontrolsüz bir şekilde büyüdü. 2001 yılındaki krizde aktif şube çalışanı bankacı sayısı 100 binin bile altına düşmüştü. 2007 yılına kadar sektörde personel sayısı hep 150 binin altında kaldı. İşte her şey bu tarihten sonra oldu.

Sektör 2009 yılına geldiğinde dünyada para o kadar bollaştı ve ucuzladı ki, bunu fırsat bilen bankalar tüketimi pompalayarak her türlü krediyi sattılar. Bu satışla birlikte 2009 yılında dünya bankaları bir bir batarken Türkiye'de rekor kârlar ortaya çıktı. Bu da yabancıların satın alma iştahını artırdı.

1 milyar dolarlık bankaların fiyatları bir anda 3, hatta 5 milyar dolara kadar yükseldi.

Bir SMS ile banka şubelerine yüzlerce kişi, kredi almak için koştu. Banka yöneticileri tam bir zafer sarhoşluğu ile hızlı büyümeye gittiler. Sandılar ki eşsiz bankacılık bilgileri ile bilançoda kar patlaması yaptırıyorlar.

Daha fazla şube daha fazla personel.

2010 yılına geldiğinde  personel sayısı 200 bine yaklaştı.

2007 yılına kadar personel seçiminde ciddi kriterleri olan bankalar, bu tarihten sonra neredeyse kapılarını çalan herkesi personel yaptı.

Bu süre içerisinde iyi eğitimli personelin yanı sıra bankacılık ile hiç alakası olmayan kişiler de sektöre maalesef girdi.

Satış odaklı bir politika eğitimsiz ve bankacılık alt kültürü olmayan bu insanların bir anda başarılı olmasına neden oldu.

Bilanço dahi okuyamayan kişiler kısa bir eğitimle bankacı olarak şubelere dağıtıldı.

Tüm bu gelişmeler bankacılık sektöründe tecrübe ve birikimi ortadan kaldırdı.

Sokak bankacılığı

Bankacılıkta son moda sokak satıcılığı. Dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan yöntem maalesef Türkiye'de uygulanıyor. Bankacılar sokaklara salınarak kredi ve kart pazarlamasına gönderiliyor.

İyi de kredi ve sigorta ihtiyaç halinde alınan bir ürün.

Bankacının sokak sokak dolaşarak önüne gelene "sana kredi vereyim, kart vereyim, sigorta yapayım" demesinin mantığı nerede?

Elbette mantığı yok!

Ama bankacılık sektöründe son bir yıldır bu politika hem bankacının canından bezmesine hem de müşterinin artık bankacıdan kaçmasına neden oluyor.

Bankalar artık şubede personelin oturmasını istemiyor.

Sürekli olarak dışarı çıkması için baskı yapıyor.

Bu sistem bankacılık sektörünün de itibarsızlaşmasına neden oluyor.

İşten çıkartmalar arttı

Şimdi bankalar küçülme sürecinde. Bu süreçte eleman çıkartıyorlar. Bir çok bankacıyı kapı önüne koyan bankalar, maalesef tecrübeli ve yılların deneyimine sahip kişileri de işten çıkartmakta. Mağduriyet oldukça fazla.

Ancak bu sürecin bu yıl tamamlanmasını bekliyorum.

Bu yıl bankaların yüzde 20 ile yüzde 30 arasında küçülmesi kaçınılmazdır. Çünkü banka bilançoları bu oranda küçüldü. Küçülme elbette şube kapatma ve yine personel çıkartmakla olacaktır. Şu anda 200 bin olan bankacı sayısını sistem ister istemez 170 bin seviyesine çekecek.

Bu noktadan sonra sektör de yeniden 2001 öncesine dönecektir.  Bankaların kontrolsüz satış politikasının da önümüzdeki yıldan itibaren bitmesini bekliyorum. Bu konuda Çalışma Bakanlığı da dur diyen yasal düzenlemeye gidecektir.

Burada en önemlisi sokak bankacılığı bitecek.

Dahası bitmek zorunda.

Yazarın Diğer Yazıları