Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

Barış elçisi Bacca'nın düşündürdükleri

Gerçek adı Giuseppina Pasgualino di Marineo; biz onu kısaca “Barış Gelini” Pippa Bacca olarak tanıdık. Barış sevdalısı bir sanatçı eminim ki, saflığın ve temizliğin sembolü beyaz gelinliğiyle yüreğindeki insan sevdasını ve barışa duyduğu özlemi tüm dünyaya duyurmak istemişti. Bir yolculuğa çıktı, sonu bilinmeyen adı  “Barış” olan. Gebze’de tecavüze uğradı. Yetmedi, boğularak öldürüldü. Ardında bir sürü gözyaşı, onu seven ailesi ve barış için yaktığı ışık kaldı.
Belki Milano’dan birlikte yola çıktığı arkadaşı Silvia Moro bir gün bu serüveni başka bir biçimde tamamlar. Tüm dünya kadınlarına örnek oldu Baca. Önce bir insan, sonra bir kadın ve barışın elçisi olmak bir misyon üstlenmek adına örnek oldu.

Durup dururken “ne işi vardı, kadın başına otostop çekerse, başına geleceklere de razı olmalı” diye düşünenler de elbette vardır. Hani kadın yalnız, çaresiz ve korumasızsa mutlaka bunları hak eder, bir de yabancı, üstelik aracınıza bindi ya, siz ne derseniz o olur. Bu olayda da durum değişmedi. Bana sorarsanız asıl gerçek bu mantığın arkasındaki cehaletin, cahil düşüncenin eğitilmesi. Geçtiğimiz haftalarda Prof. Dr. Üstün Dökmen’in “Yaşama Yerleşmek” isimli kitabını tanıtmıştım. Kitapta anlatılanlar, yaşamın gerçeğiyle öylesine buluşuyor ki, içeriği tekrar anımsadım. Kitabın özünde, insanın yaşama yerleşirken başkalarının yaşantısına da hürmet duyması kadın, erkek, çocuk, büyük diye değil, salt insan olduğu için önemsenmesi gerçeği birçok konu başlı altında öylesi güzel anlatılmış ki...

Nedense biz kadınlar böylesi şeylere hep hazırlıklı olmalıyız. Bence bu da sorgulanması gereken Pippa Bacca ile tekrar gündeme gelen bir konu. Bir hanım geç saatte sokakta yalnız kalmamalı yâ da işlek bir caddede dolmuş veya taksi bekliyorsa bazı araçlar da kornaya basarak kendisine yardımcı olma şansını denemeli, yanında erkeği yoksa kısa etek giymemeli yâ da süslenmeyi seviyor ve biraz da bakımlı hoş bir hanımsa mutlaka ona asılınmalı. Acaba şu soru bu tarz düşüncedeki kişilerin aklına hiç gelir mi? Ya da empati yaparlar mı bilmem ama merak ederim. Şöyle düşünürler mi mesela; “biz bayan olsaydık, güzel giyinmeyi sevseydik yâ da insan ilişkilerinde samimi ve sıcak olsaydık, bazı misyonları üstlenmiş olsaydık bu muamele hoşumuza gider miydi? Vitrindeki elma şekeri” yerine konmak bence kimsenin hoşuna gitmezdi. Ama nedense bu tarz olaylar çok sık yaşanıyor. Kadına karşı işlenen suçlardaki artış ürkütücü ve düşündürücü... Her gün manşetlerde okuyor, televizyonlarda izliyoruz. Erkek arkadaşına yüz vermedi diye bıçaklanan yâ da yolun ortasında tabancayla öldürülen genç kız, taciz edilen küçük bebek, ırzına geçilen çocuk ve Bacca bu serinin kötü, acı ve çok üzüldüğüm başka bir örneği. Bacca’nın ölümüne üstlendiği barış yürüyüşü belki kötü bir finalle yarım kaldı ama tüm dünya kadınları bu sevdayı sırtlanacaktır.

Öncelikle kadın oldukları, haklarına ve barışa sahip çıkmaları gerektiği için. Ör. Türkiye’de yarım kalan yürüyüşü sanat ve barış adına 11. Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festival Komitesi üstleniyor. 8-15 Mayıs tarihlerindeki tüm filmler Bacca’nın barış düşüne katkıda bulunmayı hedefliyor. Her şey insan için barış için insanca yaşamak adına diye düşünüyorum.

Unutmayalım ki, başkalarının özgürlüklerine ve yaşam alanlarına gösterdiğimiz hürmet bizim de yaşam alanımızı kapsıyor. Kadına şiddetin tekrar tekrar düşünülmesi gerek. Her yönüyle iğrenç ve utanç verici olan bu tür saldırıları kınıyorum. Pippa’ın yaktığı bu ateş alevlenerek sürecektir. Güle güle barışın beyaz güvercini...

Yazarın Diğer Yazıları