Başbuğ yine haklı çıktı...

Başbuğ'un on dokuzuncu ölüm yıldönümünü idrak ediyoruz.

 Başbuğ, bir "dava" önderi olarak pek çok şey yapmıştır. Milyonları tek bir ideal uğruna bir araya getirmiş, üç-beş kişilik topluluklarla başladığı uzun yolculuğu milyonların omzunda tamamlamıştır.

 Alparslan Türkeş'in 1944'te başlayan ve olanca hızıyla elli küsur yıl süren Milliyetçiliğe hizmet yıllarının irdelenmesi milliyetçiliğin moda olduğu günümüzde önemli. Bu sayede genç nesil, milliyetçiliğin nereden nereye taşındığını ve milliyetçiliğin "denekler" vasıtasıyla tanımlanan, "milliyetçi liderliğin" anketler tarafından tespit edilen bir şey olmadığını anlayacaktır.

 Veya üç beş röportajla "ispatlanır" bir hâl olmadığını...

 Türkeş ve onun "yoldaşları"nın Türk Milliyetçiliği için yaptığı en önemli şey, Milliyetçiliği yığınlara tanıtması ve benimsetmesidir.

 Türkeş ve Atsız'dan önce de Milliyetçilik vardı. Lakin bu, elit bir entelektüel kesim arasında yaşayan bir düşünce hareketi idi. Türk Milliyetçiliğinin tarihini oluşturan Gökalp ve Akçura gibi isimler büyük "fikri" hizmetler yapmışlardı. Fakat bu düşüncenin halka indirilmesi ve millet tarafından kabul görmesi Alparslan Türkeş ve onun çevresinde kümelenen aydınların uzun gayretleri sonunda gerçekleşmiştir.

 Atatürk'ün Cumhuriyet ideolojisine temel taşı yaptığı milliyetçiliğin, tek parti dönemi uygulamalarına "kılıf" edinmesi sonucu uğradığı "itibar" kaybı yine Türkeş'in liderliği etrafında buluşan bu grubun gayretleri sonucu giderilmiştir.

 Bu uğurda Nihal Atsız, Dündar Taşer, Nejdet Sancar ve ismini sayamadığımız pek çok "fikir ve eylem" adamının gayretleri takdire şayandır.

 

Türkeş'in etrafında öbeklenen bu insanlar deyim yerindeyse, tek parti yönetiminin "salon" ideolojisi haline dönüştürmek istediği Milliyetçiliği bunların elinden kurtarmıştır.

 Türkeş ve arkadaşlarının elli yıl boyunca yaptığı şey budur: Milliyetçiliği millete kazandırmak...

***

Türkeş'in en büyük eseri ise Milliyetçiliğin siyasi temsil noktası olan MHP'dir.

Türkeş'in MHP'yi nereden nereye getirdiğini konuşmaya gerek yok; konunun ilgilileri biliyor. Bugün MHP, Türk siyasi hayatının çınarı, milli birliğin sigortası bir siyasi harekettir.

Daha önce de defalarca yazdığımız gibi MHP, hem Ülkücüler hem de Türk milleti için bir siyasi partiden öte bir kuruluştur. O yüzden MHP'nin ve MHP'lilerin saygınlığı her daim partinin aldığı oy yüzdesinin üzerinde olmuştur.

 MHP'nin ve Ülkücülerin kimsesiz yıllarında dahi devlet ve millet nazarında gördüğü itibar onun ideolojik duruşu ve hiçbir politik menfaate karşı değiştirmediği çizgisi ile alakalıydı.

Bunu anlamayanlar olmadı mı; oldu tabii. Ayrılıp gittiler. Sonra pişman oldular mı?

Bu çizginin "iktidar" getirmeyeceğini, dolayısıyla başka adreslerde "hizmet" etmenin daha mantıklı olduğunu iddia edenler olmadı mı; oldu tabii. Buna önce kendilerini ikna ettiler, sonra Ülkücüleri etmeye çalıştılar. Edebildiler mi?

Görünen o ki Başbuğ yine haklı çıktı.

Düne kadar kurduğu partiyle dalga geçenler, onu Mamak yolunda unutanlar, 80 sonrası bir avuç çilekeş ve (dönemin tabiri ile) "çoluk-çocukla" çıktığı yolda yalnız bırakanlar, tam da çıkış noktasında yüzüstü bırakıp çekip gidenler bugün onun eserinin kapısında tekrar toplaşmış durumda.

"Hiç ölmeyecekmiş gibi" davranan siyasi hareketlerin tarihin çöplüğüne girmesinin ardından MHP'nin birilerinden gördüğü itibara "hayırdır?" demedik mi? Tabii ki dedik...

Lakin siyasi partiler böyledir. Gidenler, pişman olup gelenler olur. Bazı şeyleri "sonradan" fark edenler olur. "Işığı" görenler olur. Bütün bunlar ana kütleye dahil olur ve parti büyür. Tabii ki maşeri vicdan bunları kaydeder, kaydetmelidir.

Bu hareket en çok "kör ölür badem gözlü olur" atasözünü terennüm etmiştir. Türkeş hayattayken ona söylemedik söz, etmedik iş bırakmayanlar, yoluna izine uğramayanlar, ne mutlu bize ki ölümünden sonra sıkı Türkeşçi oluverdiler.

Şairin dediği gibi "olsun gülüm, buna da şükür!"...

Beylik lafları yazmayı çok sevmem, lâkin bütün bu bahsettiklerim, şu günlerde yaşadıklarımız Rahmetli Başbuğ'u tarihin bir kez daha haklı çıkardığının somut nişanesidir.

Mevlâ rahmet eyleye...

Yazarın Diğer Yazıları