Basın tarihimize pehlivan tefrikalarıyla damga vurdu

1950 yılından, 1954 ve hatta 1955’e kadar günlük büyük gazetelerde yerli roman, öykü yazarları modası vardı. Akıl almaz şekilde satışları etkileyen bu akımın öncülerinin başında Hürriyet Gazetesi bulunuyordu. Ancak, öğlenden sonra yayımlanan gazetelerden, Gece Postası, Hergün de tefrika romanlarıyla öne çıkmıştı. Bu iki gazete de ayni yazar Murat Sertoğlu’nun, birbirine kesinlikle benzemeyen üsluptaki ayrı konulu tefrikaları soluksuz okunurdu. Çok sayıda okuyucu, Murat Sertoğlu’nun günlük tefrikalarını okuyup merakını gidermek için öğlen yemeğini bile bir kenara bırakır saat 11.30’dan itibaren gazetelerin baskılarının yapıldığı bina önüne gelir çöreklenir, ilk baskıyı alır ve hatta orada köşede okurken, veya yoğun trafiğe aldırmadan sokak da okuyarak iş yerine dönerdi. Pehlivan tefrikalarında, Saray’ın Baş Pehlivanı Kel Aliço, önündeki sinide, fırından yeni çıkarılmış koca kuzuyu el pençeleriyle parçalarken, avuçladığı pilavı da adeta yuttuktan sonra, koca maşrapa içindeki yayık ayranı kafasına diktiği gibi bitirmesi ve kenara fırlatması ardından, göbeğini de sıvamasıyla adeta şöyle nara atması bir olurdu; “Beni Yaratanıma Elhamdülillah, şimdi de çıkıyorum er meydanına!.”
Diğer Gazete de ise, soluksuz okunan tefrika ise şuydu: “İmparatoriçe Katerina ile Baltacı Mehmet Paşa’nın Aşkları”
Murat Sertoğlu, Kadıköy’deki evinden 8:30 vapuru ile Karaköy’e gelir, 34 numaralı çift vagonlu kırmızı tramvayın öndeki koltuğuna kurulur, vapurda yarıda kalmış tefrikasını, Beyazıt meydanına gelinceye kadar kurşun kalemiyle yazıp bitirirdi. Sonra Laleli Koska’ya kadar yürür, nargile tiryakilerin tutkun olduğu kahvehaneye geldiğinde, ahbaplarının koruyup kendisine ayırdığı hasır koltuğuna oturduğunda nargileci başı, elindeki küçük maşa ile eleme kömürün külünü savurur,  yeni hazırlanmış tömbekili kadife saplı nargilesini de ayağı dibine yerleştirmiş olurdu. İlginçtir; Murat Sertoğlu, Hergün ve Gece Postası gazetelerindeki  tefrikaların bir gün önce nerede bittiğini görmeden burada devamını yazmaya başlarken çevresindekilerle sohbetini ve bilhassa günün siyasi konularını tartışma halinde sürdürdüğü gibi çok sayıda hayran ve ziyaretçilerini de bu arada kabul ederdi. Tefrikalarını bitirdiğinde, saat 11:00’de yerinden kalkarken iki çay parası ile nargile ücretini ve bahşişini de öder, Çarşıkapı’ya yönelirdi. Çarşıyı geçerken tanış olduklarıyla ayak üstü kısa sohbetini de ihmal etmez, her selam verene eliyle mukabele ederek gazeteye varırdı. Yazılarını Gece Postası Yazı Müdürü Murat Kayahanlı’ya teslim ederken, çayını içer 10 dakika kadar süren sohbetin ardından, Hergün Gazetesi’ne yürür, Genel Müdür Abbas Parmaksızoğlu onu masasında karşılar, günün siyasi konuları ve yeni tefrikanın şeklini konuşurlardı.
Yemeğini genellikle Ali Bey’in Sirkecideki İstanbul Lokantası’nda yerken masası ve çevresi gazetelerin sahipleriyle yazarların adeta meşveret yerine dönüşürdü. Bu arada iş adamları, tanıdık simaların da doluşması ile koyulaşan sohbet saat 14:00 -15:00’e kadar sürerdi.

***

Gece Postası Gazetesi sahip ve başyazarı Etem İzzet Benice, Hergün Gazetesi’nin, tirajının 30 bine varıp, Gece Postası’nı 2 bin aşması üzerine, gazetede Murat Sertoğlu’nun da katılmasını istediği bir toplantı çağrısı yaptı.
Murat Sertoğlu da o gün sabah Koska yerine gazeteye geldi.. Toplantı başladı. Etem İzzet Bey halinden memnun... Bizlere Bahçekapı Börek Fırını’ndan, hademe Ahmet efendi ile bir kutu dolusu karışık poğaça satın aldırmış, çaycı Recep de toplantı masasını tepsi dolusu, ince belli çay bardakları ile donatıp poğaçaları da üç tabağa koyup önümüze sürmüştü.
Etem İzzet Bey, gazete ile ilgili konuşmaların ardından Murat Sertoğlu’na güleç bir yüzle şu teklifte bulundu:
“-Murat Bey kardeşim, Hergün Gazetesi’ne yazdığın tefrikalarla çatışıyoruz. Sana  tefrika başına ödenenin iki katını ödeyelim, sadece bize yaz. İki yıllığına anlaşalım, istersen bir yıllığını da hemen ödeyelim, bu rekabet bitsin!.”
Masada oturanların hepsinin, birbirlerini dürttüğünü, masanın altından ayaklarını oynattıklarını patron bile fark etti. Hepimiz Murat Sertoğlu’nun bu teklifi üzerine perende atacağını sanıyorduk. Böyle bir teklifin değil Etem İzzet Benice, basın tarihinde bile ilk olduğuna inanmıştık. Murat Sertoğlu gayet sakin cevap verdi:
“-Teşekkür ederim fakat benim için mümkün değil. Hergün Gazetesi, yazılarımın ücretini bir gün dahi değil, geciktirmek, Pazar günleri bile aybaşı olsa, bir gün önceden zarf içinde ödemektedir. Bu bakımdan ben sizlerden de aynı nezaketi gördüğüm için, bana oradan da aynı teklif yapılsa, cevabım değişmezdi...”
Şaşırıp kaldık ama takdir etmekten de kendimizi alamadık.

***

 
O gün böyle cazip bir teklifi reddeden Murat Sertoğlu’nun yıllar sonra Tercüman’ı bırakırken sergilediği farklı tutumu da anlatmadan geçemeyeceğim:
Gece Postası gazetesi kadrosundaki önemli isimlerin, Kemal Ilıcak’ın Tercüman Gazetesi’ne geçmesinin kısa süre sonrasında yayınına son vermişti. Murat Sertoğlu da, Kemal Ilıcak’ın teklifi üzerine tefrikalarını Tercüman’da yazmaya başlamıştı. Tercüman, spor kadrosunu Necmi Tanyolaç ekibini transfer edip güçlendirince tirajda Hürriyet’ten sonra gelen gazete olmuştu. Tam bu sırada Yeni İstanbul Gazetesi, Necmi Tanyolaç ekibi  ve Murat Sertoğlu’na yüksek maaşla teklifte bulundu. Her ikisi de, haber bile vermeden Tercüman’dan ayrıldılar. Üstelik tefrikalar bile yarıda kaldı... Kemal Ilıcak büyük şok geçirmişti. Çünkü, yıllar önce Etem İzzet Benice’nin Murat Sertoğlu’na Hergün Gazetesi’ni bırakması için iki kat maaş teklifinde bulunduğu toplantı da onunla yan yana oturuyorduk. Necmi Tonyolaç’a çok inanmıştı, bu ona darbe olmuştu, uzun süre etkisinden kurtulamadı. Ama, Kemal Ilıcak çok karakterli insandı. Ölünceye kadar her ikisine de eski dost ve arkadaş görüntüsünü eksik etmedi.

Yazarın Diğer Yazıları