Başkalaşarak birincilik mi?

Eurovizyon’da elenmişiz. Üzülmedim diyebilirim. Homurtuları duyar gibiyim. Çıkıntılık yapıyor, popüler kültürü eleştirerek rant topluyor diyenler olabilir. Ne yapayım değerlerine yüksek sadakat duygusuyla bağlanmaya gayret eden, en azından saygısızlık yapmamaya çalışan birisi olarak, özümü koruyarak sonunculuğu başkalaşarak birinciliğe tercih ediyorum.
Hayır, yarı finale çıkamayanlara, bir de ben vurayım düşüncesinde değilim. Sertap Erener ve Hadise’nin başarıları münasebetiyle benzer tepkilerimi bu köşede dile getirdim. Kaldı ki Erener’in şampiyonluğunda kıyafetindeki ve şarkı sözlerindeki oryantal hava etkiliydi. Yüksek Sadakat gibi giysi ve müzikleriyle tamamen onlara benzemeye kalkışırsanız memnun edemezsiniz.
Avrupa ve dünya organizasyonlarında kendi sesimiz ve müziğimizle başaramayacaksak katılmanın da anlamı yok. Hem de asli görevi Türkçeyi geliştirmek ve yaygınlaştırmak olması gereken TRT’nin bütçesi de çarçur edilmemiş olur. Ne yani Türkçe güfte ve bestelerle müzik icra edilemez demeye mi getiriyorsunuz? Alkışlayacağımız eser yabancılara öykünmeyi gerektiriyorsa olmaz olsun. Avrupa’nın gözüne girmek için, “bakın sizin müziğinizi sizden iyi yapıyoruz”  diye sahneye çıkmanın ne anlamı var? Üstelik bu yöntem, farklı dil ve kültürleri kaynaştırmak maksadıyla düzenlenen Eurovizyon’un da varlık sebebine aykırı.
Sapla samanı da karıştırmayalım. Eğer bu İngilizce, Almanca vs herhangi bir dili kullanma yarışması olsa, ben de alkışlarım. TOEFL sınavında bir Türk birinci olsa sevinirim. Nasıl ki dünyanın hemen her ülkesinden gençler Türkçe şarkı, şiir ve kompozisyonlar okuyarak yarıştığında gurur duyuyoruz ve onlar da ülkelerine değer katıyorlarsa...


Neye Yüksek Sadakat?
Şimdi sözüm Yüksek Sadakat benzeri sloganlarla kendi değerlerine güvenmeyen ve başkasının değerleriyle şansını yakalamaya çalışanlara.Sadakat sadece ikinci ve üçüncü kişilere yalan söylememek, kandırmamak ve sözünde durmakla sınırlı bir kavram değildir.Toplumun değerlerini de koruma, yaşatma ve ardımızdan gelen nesillere gurur duyacak bir miras bırakmayı da kapsar.
Eğer dünyanın sizi yıktığını hissediyor ve eziliyorsanız, bütün ihtiyacınız durup biraz düşünmektir. Şimdi gününü gün etme değil, yüksek değerleri hatırlatma ve yaşama zamanıdır. Arkadaşım aklını çalıştır. Kıyıya vuran dalgalar gibi kumlar arasında kaybolma. Sözlerin adressiz mektuplar gibi beyhude dolaşıp duruyor. Sanki yarın yokmuş gibi yaşayamazsın. Hayat kendi değerlerimizle güzeldir. Bir an için keyfince yaşamayı bırak, dur ve düşün. Topluma öncülük etmeyi diliyor, fakat pusulasız ilerliyorsun. Oysa görmüyor musun, senin gözünü diktiğin ufuktan yüksek değerlerle dönen olmuyor. Bu yüzden bırak asli renklerin milletinin renkleriyle birlikte parlasın. İnanıyorum ki gönlündeki aşk duruyor, değerlerinin katili olma. Düsseldorf’tan baba evine İngilizce mektup yazıyorsun. Oysa mektupların nerden atılacağını çok iyi biliyorsun. Yeter artık, günümüzü zehir etmeyin. Titreyin ve özünüze dönün! Bazen yalnız olmadığımı hissetmek istiyorum. Ne böyle bir TRT’yi görmek istiyor gözüm ne de değerlerine yabancılaşanları.

Yazarın Diğer Yazıları