Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Başkanlık değil Türkmenler

                Türkiye, PYD'nin Suriye'de ABD ile birlikte Türkiye'yi kıskaca alma koridorunu Fırat Kalkanı operasyonuyla kırdı. ABD halen bölgede PYD-PKK'yı Türkiye'ye karşı desteklemeye devam etmektedir. Suriye'de operasyon en riskli aşamasındadır.

                Irak'ta ise durum vahimdir. Neredeyse bütün dünya Irak'ta olmasına karşın Irak hükümeti Türkiye'nin bölgede olmasını istemiyor. PKK bölgede ikinci bir hakimiyet alanı yaratmaya çalışıyor. Türkiye ise Musul operasyonuna ancak Peşmergeye ve yerel güçlere destek vermek suretiyle katılabiliyor.

                Kerkük ciddi bir oldubittiyle karşı karşıyadır. Bir yanda IŞİD kanlı saldırılarına devam ediyor. Diğer yandan IŞİD'e karşı Kerkük'e Peşmerge yığınağı yapılıyor. Bu durumun stratejik sonuçları olacaktır.

Kapıdaki tehdit: HD Şabi!

                Bütün bunlardan daha vahim bir gelişme bölgedeki Şii milis gücü Haşdi Şabi, terör örgütü IŞİD'in elindeki Telafer ilçesini ele geçirme hesabı yapmasıdır.

                Bilindiği gibi Telafer'de 300 binden fazla Şii-Sünni Türkmen yaşıyor. HD Şabi adlı kanlı milis gücü Telafer'i IŞİD'den kendilerinin geri alacaklarını açıklamışlardır. Milislerden gelen açıklamalardan endişelenen Sünni Türkmenler, Telafer'de "insan kıyımı" yapılacağından korkmaktadır.

                Türkmenler korkularında haksız da değiller. Zira Sincar'da varlık gösteren terör örgütü PKK'nın, etkisi altındaki Ezidileri Telafer'deki Sünni Türkmenler'den intikam almaya yönlendirdiği de gelen haberler arasındadır.

                Türkmenleri birbirine kırdırmak!

PKK, bölgedeki varlığını sürdürmek için Ezidileri Telafer'de, Sünni-Şii mezhep çatışmasının bir parçası yapmak istemektedir.

Haşdi Şabi ise kendi içerisindeki Şii Türkmen Gücü'nü kullanarak Telafer'deki Sünnilerden intikam almak istiyor.

Haşdi Şabi ve PKK'nın ortak amacı ise Telafer'e farklı bahanelerle girip, oradaki demografik yapıyı Türkmenler aleyhine değiştirmek.

Türkiye'nin bölgedeki demografik gücünü, siyasi nüfuzunu kırma operasyonu bütün hatlarıyla devam ediyor.

AKP iktidarı, Süleyman Şah'ı taşıyarak, Bayır Bucak, Kerkük, Telafer ve Tuzhurmatu Türkmenlerini uzun zaman ihmal ederek Türkiye'nin bölgedeki etkisinin azalmasına neden olmuştur.

Türkiye bölgede kendi aleyhine ciddi bir açık vermiştir. Gelinen aşamada Türkiye siyasi, askeri, diplomatik ve ekonomik yönden bölgeye bir an önce nüfuz etmenin yolunu bulmalıdır. Türkmenlerin muhafaza ve müdafaası, Türkiye'nin en acil sorunudur.

Küresel güçlerin Suriye ve Irak'ta etkisiz bir Türkiye yaratma hedefine karşı bütün yerli ve millî aktörlerin siyasi katkı üretmesi şarttır. Türkiye boğazına kadar iç ve dış soruna gark olmuş durumdadır. Bu şartlarda Başkanlık tartışmalarıyla Türkiye'nin gündemini meşgul etmek doğru değildir.

Bu durum Türk orduları İstanbul kapılarındayken Bizans din adamlarının meleklerin cinsiyetiyle uğraşmasına benzemektedir.

Türkiye'deki rejimin genlerine müdahale anlamına gelecek olan Başkanlık gibi bir sistemi bu şartlarda tartışmak yanlış üstü yanlıştır.

Başkanlık tartışmaları dikkatleri dağıtır, çevrede meydana gelen gelişmelere ilgiyi azaltır, iç tartışmalara neden olarak Türkiye'nin hayati çıkarlarına yoğunlaşmayı engeller.

Parlamenter sistem iyidir ama!

Sayın Bahçeli, kapıdaki tehdit dururken birden bire şu sözleri etti: "Bizim tercihimiz parlamenter sistemin reforma tabi tutulmasıdır. Ancak milletimiz aksini söylerse buna da diyeceğimiz herhangi bir şey doğal olarak bulunmayacaktır". 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Başkanlık tartışmalarının gündemden düştüğü bir zamanda bu sözleri söylemek AKP'yi harekete geçirdi.

AKP bu fırsatı kaçırmayacaktır. MHP'nin üstüne üstüne gelecektir. 

Hâlbuki Türk kavramından, Türk milletinden, Türkiye devletinden ve Atatürk'ten indirim yapılmasını isteyen bir zihniyetin Başkanlık Sistemi taleplerinin önünü Türk Milliyetçileri açamaz.

AKP yetkilileri ilk dört maddeye -şimdilik- dokunmayacaklarını söylüyorlar. Üniter devleti öngören bir başkanlıktan söz ediyorlar. Ancak millî devletten hiç söz etmiyorlar. Hâlbuki "Millî Devlet-Güçlü İktidar" Türk Milliyetçilerinin temel sloganıydı.

Ülkücüler bir değil iki defa düşünmek zorundadır.

Yazarın Diğer Yazıları