Başkanlık sistemi tuzağı

“Kimse Osmanlı’ya hakaret edemez” deyip Ayn-el Arab’daki PKK’lıların ve peşmergelerin alınlarından öpen Başbakanımız, Osmanlı’nın teröre karışmış bazı Ermenilere uyguladığı yer değiştirmeyi (tehcir) yanlış buluverdi. Herhalde bu Osmanlı’ya saygının bir gereği değildi. Son yıllarda bir moda çıktı. Haklı haksız tarihimizle hesaplaşma moda haline geldi.
Türkiye’de birbiri ile çok bağlantılı konular tartışılıyor. Başkanlık sistemi, eyalet sitemine geçiş ve bunların hepsinin kilidini açacak olan yeni anayasa ile Yeni Türkiye’ye gidiş. Demokratik parlamenter sistem saldırı hedefi haline geldi. Oysa başta saldırıları yapanlar ve herkes bugünü;  parlamenter demokrasiye borçludur. TV ekranlarında Cumhurbaşkanı’na bağlılık ve yağcılık aldı yürüdü. Başkanlık sistemini savunanlar, parlamenter demokrasinin yürümediğinden, üç askeri darbeden bahsediyorlar. Bunu daha iyileştirmenin yollarını düşünmüyorlar bile... Meselâ %10’luk seçim barajını %5’e indirerek, TBMM’de farklılıkların daha iyi temsili neden sağlanmasın ki? Başbakan ve hükümet, TBMM’ne gerektiğinde hesap veriyor. Başkanlık sisteminde kim kime hesap sorabilecek? Tek adamın egemenliği her şeyden evvel bir kalite ve yeterli donanım sorunudur. Ortadoğu’daki ülkelerin çoğunluğu tek adam egemenliğine dayanıyor. Türkiye’yi klasik bir Ortadoğu ülkesi haline dönüştürmek büyük bir haksızlık ve gaflet olur. Başkanlık sisteminde kararların hızlı alınabileceğinden bahsediliyor. Kararların hızlılığı kadar, doğruluğu ve ülke için geçerliliği de önemlidir.
Yapılan araştırmalarda Mart 2011’de başkanlık sistemine geçilmeli diyenlerin oranı %38,2 iken, yoğun propaganda ve tek taraflı şartlandırmaya rağmen, bu oran Mart 2013’de %32,3’e düşmüştür. Yoğun propaganda bugün de devam etmektedir. Bazılarının  “Efendim kritik bir safhadayız; işlerin hızlı ve düzgün yürütülebilmesi, sorunların aşılabilmesi için Merkez Bankası gibi bağımsız kurumların devre dışı bırakılması gerekir. Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı kaldığı sürece bu sistem işlesin, Erdoğan sonrası parlamenter sisteme dönülsün”  şeklindeki anlayış mantıkla ve devlet yönetiminin ciddiyeti ile kesinlikle uyuşmaz. Cumhurbaşkanlarına veya başbakanlara göre devletin yönetim şekli, yapısı ve hukuk düzeni değiştirilemez. Tersine kişiler Anayasa ve hukuk devletine uymak zorundadırlar. Kişiler ve iktidarlar geçicidir. Ancak devlet ebed-müddettir. Belirli bir dönem ülkeyi yöneten kişilerin özelliklerine göre devlet şekillendirilemez. Sayın Cumhurbaşkanı daha başkanlık sistemine geçmeden yetkilerini aşıyor, tarafsızlığını koruyamıyor, parti genel başkanı gibi davranıyor. Başkanlık yetkisi ve sorumluluğunun verilebilmesi için, devletin kuruluş felsefesiyle ve temel ilkeleriyle çatışır olmamak da esastır. Başkan toplumu bütünüyle kucaklayabilmeli ve temsil kabiliyetine sahip olmalıdır. Bugün böyle bir siyasi manzara ile karşı karşıya olmadığımıza göre, bize düşen görev parlamenter sistemin aksaklıklarını giderebilmektir.
Aslında Türkiye’de başkanlık sistemine çoktan geçilmiş; haberimiz yok. Faiz gibi teknik bir konuda devlet bakanını atlayarak Merkez Bankası Başkanına faizleri düşürün emirleri yağdırıldı. Sayın Cumhurbaşkanı’nın danışmanlarının konuyu Sayın Babacan ve Merkez Bankası Başkanı kadar bilmedikleri çok açık. 7 Haziran seçimlerine giderken durgunluğu giderip tüketimi artırmak, piyasayı canlandırmak, suni ve geçici refahın sürdürülebilmesi için zayıflayan sıcak para girişleri gerekiyor. Riskli ve kırılgan ekonomimiz dolayısıyla, 2015 çok zor geçeceğe benziyor. Faiz onun için gündemde. Kronik enflasyonu düşürmenin tek yolu faizle ve para politikası ile oynamaktan geçmez. Faiz düşüşü kıt tasarrufları dövize yönlendirir ve döviz kurunun yükselmesi de yeni maliyetler doğurur. Dövizin yükselmesinin ihracatı artırması gerekirken maalesef ihracat %9,8 azalıyor.
Aslında başkanlık sistemi ve eyaletlere geçiş Türkiye’ye makas değiştirtmekle ilgilidir. Yeni anayasa ile Yeni Türkiye’ye varmada etnik ırkçılık, Türk milleti dışında yapay milletler uydurma ve Osmanlı merakı kullanılarak Türk Milletinin reddi ile özgürlükçü ve demokratik olunacağı ileri sürülüyor. Meclise bütün farklılıkların ve ayrımcılığın yansıması, milli kimliksiz bir kalabalık haline dönüşmek hedefleniyor. Kısaca Türk Milleti’nin altına dinamit konuyor. HDP’nin Bölge ve yaratılacak milliyet özerklikleri yolu ile Türkiye kurtulacak! 1923’ten beri süren ara rejim sonlanacak! Bu çirkin tezgahı 7 Haziran’da sandık bozmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları