"Başları kapatan çeşitli nesneler"

“Perukla türban arasındaki nesnel fark nedir?” Üzerine kıl yapıştırılması ve kumaşının deriden seçilmesinden başka bir fark yok. Öyleyse bütün bu kavgaların sebebi ‘kıl görme’ tutkusu mudur?
İfadelerim biraz incitici olabilir. Fakat kimileri anlamamakta veya anlaşılmamasında gayret ettiği için vurgu yapıyorum. Eğitim-İş Sendikasının işgüzarlığı ve mahkemelerin toplumun değerlerini hiçe sayma alışkanlığı yüzünden halkın dini ve vicdani hislerinin istismarına zemin hazırlanıyor.
Seçim öncesi öyle kritik bir zamanda karar veriyorlar ki, inançlara saygı isteyen kesimler şaşırıp da alternatif siyasi partilere yönelmesinler! Şimdi birileri, “Yasağı savunanlar aslında gizliden gizliye iktidar partisi hesabına çalışıyor. Böylece hükümete, ‘bakın hâlâ dini inançlarla uğraşanlar var’ diyerek propaganda yapma fırsatı sunuyorlar!” dese, inanın cevap vermekte zorlanırım. 27 Nisan e-muhtırasının ve “kaosa kalkan 411 el” gibi gazete manşetlerinin sonuçları ortada değil mi? “Türkiyede Sosyal Tercihler Araştırmasına göre toplumun yüzde 92’si “başkalarına güvenmiyor” ve özellikle üniversite öğrencileri ve devlet memurları arasında başörtüsünün serbest olmasına karşı çıkanların oranı yüzde 50’ye yakın. Yani serbest bırakıldığında “öğrenciler başlarını örtmek zorunda kalacak” korkusu yersiz. Fakat halkın geneli üzerinden alınan sonuçlar toplumun ortalama yüzde 70’inin üniversitede başörtüsü yasağına karşı olduğunu gösteriyor. Toplumu bu noktadan kamplara ayırırsanız, sözkonusu oranları şartlara göre 10 eksiği ve fazlasıyla değerlendirseniz dahi yasağa karşı olanlar her zaman için bir partiyi tek başına iktidara getirecek çoğunluğa ulaşabilir.
Üniversitelerde başörtüsü yasağının tamamen kalkmasını bekleyen, çoğu ev kadını onlarca tanıdığım var. Açıköğretim Fakültesi’ne gitmek için yanıp tutuşuyorlar. Hem üniversite mezunu olmanın gururunu tadacaklar,  hem de ‘her ihtimale karşı’ ellerinde bir diploma olsun istiyorlar. Konda’nın Aralık 2007 tarihli anketine göre “Üniversiteye gidebilmek için türbanını çıkarmayıp eğitimini bırakacağını söyleyenlerin” oranı yüzde 26,1. Aynı soruya 18-19 Ağustos 2007 tarihli Cumhurbaşkanlığı araştırmasında verilen cevap da yüzde 23,4. Evet, Eğitim-İş’in itirazı üzerine verilen son karar “telafisi güç ve imkansız zararlar” oluşturuyor!
Sorun, “...adayı kolaylıkla tanıtabilecek şekilde çekilmiş bir fotoğraf” maddesinin başına “başı açık” ibaresinin konmamasından kaynaklanıyor ve bunun Devrim Yasalarına aykırı olduğu ileri sürülüyor. Devrim Kanunları’nda ‘baş açık’ olacak diye bir hüküm yok ya da ben mi bilmiyorum! Merak ediyorum, 8. Daire’nin “başlarının çeşitli nesnelerle kapatılmasına” yönelik itirazı Şapka İktisaı hakkındaki kanuna uygun mudur?
Fakat Danıştay kararlı. İdarenin güvenliği de sağlayamayacağını savunuyor. 8. Daire üyeleri; yenilenen kılavuzun erkek-kadın adaylara “başlarının çeşitli nesnelerle kapatılmasına ve sınava bu şekilde girmesine olanak sağlanacağından fiziksel olarak teşhislerinde güçlük oluşacağı gibi sınav güvenliği açısından da olumsuz sonuçlar yaratabilecek” nitelikte olduğu sonucuna ulaşmış. Üstelik sözkonusu ALES sınavı 19 Aralık 2010’da yapıldı. Şimdilik ortada bir mağduriyet yok. İhtimal ki, YÖK bir şekilde mahkemenin kararlarını geçersiz kılacak girişimlerde bulunacak ve bunlar iktidara oy olarak dönecektir. Sayın sendika yöneticileri ve hakimler, eserinizle övünebilirsiniz!

Yazarın Diğer Yazıları