Bataklık, PYD'nin kökü kazınarak kurutulur

Türkiye'nin Suriye'ye yönelik başlattığı operasyon son derece stratejik bir öneme sahip. 1990'larda Irak üzerinden Orta Doğu'yu gözüne kestiren ABD, Saddam himayesindeki Kürtleri kışkırtmış, sonrasında Irak'a verdiği kimyasal bombalar ile Halepçe gibi kentlerde büyük bir katliamın ortaya çıkmasına neden olmuştu.

Sonrasında Irak'ın kuzey bölgesinde Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgeler uluslararası güvence altına alındı. 36. paralel sonrası uçuşa yasak bölge ilan edildi. Bir süre sonra da Irak'ın toprak bütünlüğü ortadan kaldırılarak uçuşa yasak bölgeye "Kuzey Irak" denilmeye, yönetimi de peşmergeye bırakılmaya başlandı.

Dönemin Türk hükümeti de ABD ile kurdukları ekonomik diyaloglar nedeniyle bu yaşananlara destek verdi. Türk basını bölge için "Kuzey Irak" tanımlaması yapmaya başlamıştı bile. Ancak ABD'nin bu müdahalesinden kısa bir süre sonra, PKK teröründe adeta patlama yaşandı. Çünkü ABD eliyle Irak'ın kuzeyinde oluşturulan bölgede yerleşik düzene geçen örgüt, doğrudan Türkiye'yi hedef almaya başlamıştı. 1990-95 yılları arasında PKK terörünün "Serhildan" adını verdiği büyük kalkışma girişimlerine tanık olundu.

ABD, Irak'tan vazgeçmiyor!

2003 yılında ABD'nin Irak'a ikinci müdahalesi gerçekleşti. Kuzey Irak'a "Kürdistan Bölgesel Yönetimi" denilmeye başlandı. Son yıllarda devletin haber ajansı da bu ifadeyi kullanıyor. Hatta FETÖ'nün kontrolünde Abant Platformları'nda bugün iktidara yakın gazetelerde yazanların hepsi bölgeye "Kürdistan" demeye başlamıştı.

Benzer bir oyun son 2 yıldır Suriye'de sahneleniyor. ABD eliyle bölge alt üst edilirken, Suriye'nin kuzeyine "Kuzey Suriye" denilmeye başlandı. Türk basını ve siyasetçileri de bu hatalı tanımlamaya zaman zaman katılıyorlar. Nasıl Türkiye'de "Güney Türkiye", "Kuzey Türkiye" gibi ayrımlar yoksa Suriye'de de aynı durum söz konusudur.

ABD'nin ikinci bir Kuzey Irak modelini Suriye'de "Kuzey Suriye" olarak hayata geçirmek istediği mutlak. IŞİD bahanesiyle gerçekleştirilen koalisyon güçlerinin operasyonları her seferinde PKK'nın Suriye uzantısı olan PYD'ye alan açtı.

Açılan bu alanlardan Türkiye'ye yönelik tehditler katlanarak arttı. Çözüm sürecinde PYD'nin Başkanı Salih Müslim, Ankara ve İstanbul'da devlet başkanı gibi ağırlanıp, el üstünde tutuldu. Bu skandal hataya özellikle muhalefet partilerinden şiddetli tepki verilse de dikkate alınmadı. Ancak muhalefet sonuna kadar haklıydı. Arkasına Batı'nın gücünü almış olan bir terör örgütü ile masaya oturmanın hiçbir geçerli, mantıklı bir izahı yoktu.

Artık bu işe millî bir politika izlenerek son verilmesi Türkiye'nin toprak bütünlüğü bakımından elzem hale gelmiş durumda.

TSK'nın Suriye Operasyonu

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye'ye girmesi son derece önemlidir. TSK'nın 15 Temmuz sonrası yaşadığı yıkımdan sıyrılması için de büyük bir motivasyon kaynağıdır.

Bu operasyonlar;

Siyasi şova dönüştürülmeden, sulandırılmadan sürdürülmelidir,

Türk kamuoyu Mehmetçiğin moralini en üst düzeye çıkarmak için kenetlenmelidir,

IŞİD'ten temizlenen bölgelere, silahlandırılmış Türkmen birlikler, TSK himayesinde yerleştirilmelidir,

ABD himayesindeki PYD unsurları, mutlak surette işgal ettikleri topraklardan söküp atılmalıdır,

PKK ilerleyişini durdurmak, Türkiye'ye yönelen göç dalgasını engellemek için güvenli tampon bölge oluşturulmalıdır. Türkiye'deki mülteci kamplarının bu güvenli bölgeye transferi için gerekli altyapı çalışmaları başlatılmalıdır.

Türkiye, Davutoğlu'nun hayali dış politikasıyla büyük hatalar yaptı. Bu hatalar Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanı olmadan önce danışmanlık yaptığı dönemden başlayan hatalar... Şimdi bu hatalardan ders çıkarılarak ve bir daha böylesine kritik hatalar yapılmadan devam etme zamanıdır.

ABD'nin, PYD unsurlarına, 15 Temmuz'a verdiği dolaylı ve doğrudan destekler ayan beyan ortadadır.

Dış politikada Türkiye kendi ayaklarında durma riskini almak zorundadır. Çünkü başka bir Türkiye yok.

Yazarın Diğer Yazıları