Batan gemi

Hükümet, Milli Eğitim sistemi ile ilgili konularda çok farklı yöntemler uygulayarak kendi ideolojilerine uygun enjektelerle sonuç almaya gidiyor. Tabiri caiz ise kaptanı olduğu gemiyi batırıyor. Peşinden feryadı figan içinde batan gemiyi kurtarmaya çalışıyor görüntüsü vererek, ‘bakın uğraştık ama kurtaramadık’ diyor. Sonuçta ‘bu ülkenin yeni bir gemiye ihtiyacı var’ deyip, istediği donanımı uygulayabileceği bir gemi alıp kaptanlığa devam ediyor.
Gemiyi batırmadan önce, yandaş gazetelerdeki köşe yazarlarını ve Sivil Toplum Örgütlerini devreye sokarak, eğitim gemisinin sağından ve solundan açtırdığı delikler vasıtasıyla su almasını sağlıyor.
Belki bu yara geminin batmasına yetmez diye düşünen eğitim gemisinin kaptanı, geminin rotasını korsanların bölgesine kırarak, bölgede yapılan top atışları ile geminin aldığı yaralar sonucu batışını seyretmenin mutluluğunu yaşıyor. Gemi batınca ise ‘iyi ki battı zaten kullanılmaz durumdaydı’ diyerek seviniyor.
Batan geminin hantal yapısından dolayı verimsiz çalışmasını gündeme getirerek, içindeki mürettebatıyla batırıp, yeni gemiye yeni mürettebat alıyor. Ancak yeni gemi yeni mürettebatıyla çıktığı bu yolculukta okyanusta ne yapacağını bilmeden yalpalamaya devam ediyor. Tabii ki mürettebatın acemiliğini kabullenme yerine kaptan, birçok yeni bahanenin arkasına sığınıyor. Bunun sonucu ki çığırtkanlarını bağırtarak geminin yalpalama gerekçelerini halka duyurmaya çalışıyor.
Batırılan eğitim gemisi için hantal bir yapıdaydı dendi tutmadı. Buna bağlı bayram kutlamaları dendi olmadı. Mürettebat soruşturmaları dendi sonuç değişmedi. Eh bunlar olmuyorsa başka şeyler bulmalıyız dendi ve inançlar kullanılarak bu geminin yolcuları olan çocuklar yarıyıl tatilinde umreye götürüldü. Maalesef yine olmadı. Eğitim gemisi halen okyanusun azgın dalgalarıyla boğuşmaya devam ediyor.
Çare yeni denemelerin yapılmasıydı. Onu da bulduklarını sanıp, Atatürk ve cumhuriyetin engel olduğu sanılarak değerleri yok saydılar. Ne yapsalar yeni gemi rotasına girmiyordu. Kaptan bu sefer rotayı müfredat yönüne kırıp dersleri militarizmden kurtarmaya koyuldu. Milli Güvenlik Dersi kaldırıldı. Yok, kesmedi hemen tayfalar Beden Eğitimi dersinin de aynı öğeleri taşımasından dolayı kaldırılmasını önermeye başladılar.
Efendim neymiş bu militarizm? Çocuklarımıza okulda vatan ve millet sevgisini, büyüğe saygıyı, küçüğe sevgiyi ve bayrağı öğretiyormuş. E başka neymiş. Atamızın ifadesiyle “ Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur”  diye belirttiği gibi sağlıklı nesiller yetiştiriliyormuş. Olmaz öyle şey. Mankurt insanlar yetiştirilmeli ki yönetilmeleri kolay olsun.
Olmuyor efendim olmuyor. Öyleyse İstiklal Marşı ve andımızı da tartışmaya açılmalıydı. Açıldı da, önemli olan hazmettire hazmettire bunların kaldırılması. Kaldırılmalı ki militarizm tam olarak son bulsun. Sonuçta şuursuz ve ne yaptığının farkında olmayan, her yapılanı alkışlayan nesiller yetişsin.
Durdurun şu gemiyi attığımız ve atacağımız hurdaların yerine yüklenecek daha çok yükümüz var. Programlar yeniden ele alınıp yönetimin ideolojisine göre şekillendirilmeli. Okul yapımı yerine, okullar satılıp kiralamaya gidilerek yandaşların metruk binaları değerlendirilerek, ülkede yeni zenginler oluşturulmalıdır.
Akıllı tahtalarla sınıflar doldurulmalı. Her ne kadar bunlar kara tahta ve öğretmenin yerini alamasa da hem teknolojiden geri kalınmamalı, hem de bunlardan da ekmek yiyenlerin olduğu unutulmamalıdır. Çocuklara kısa zamanda bilgisayar dağıtılarak, çocuklar kitap okuma ve araştırma derdinden kurtarılmalıdır. Belki çocukların vücutlarında deformasyon olacak ama eh birilerinin de ceplerinin dolması gerek.
‘Sen de amma teknoloji düşmanı gericiymişsiniz’diyenleriniz olabilir. Teknolojiye karşı çıkılmayacağını hatta daha ileri teknolojinin verilmesinden yanayım. Ancak o teknolojiyi kullanım şeklinin sonuçta bize kazandıracağı yarar ve zararlarında öğretilmesi, programların ona göre yapılması gerektiğine de inanlardanım.
Yeni gemiye yüklenecek bir diğer paketin içinde de, çalışkanların liseyi üç yılda bitirmesi, tembellerin ise altı yılda bitirmeleridir. Hâlbuki üç yıllık liseyi yetersiz bulan bu iktidar, liseleri dört yıla çıkarmıştı. Amaç eğitimde verim ve kaliteyi artırmaktı. Şimdi ne olduysa aynı iktidar liseyi üç yılda bitirtmeyi planlıyor.
Ben bu paketi bir yerlerden hatırlıyorum. Tamam, işte, geçmişte bir kredili sistem dönemi yaşamıştık. Hatırlanacağı üzere öğrenci üstten ders almak suretiyle istenilen krediyi tamamladığı zaman okuldan mezun oluyordu. Yeni getirilecek sistemde kredi var mı bilmem ama başka türlü de dört yıllık okul nasıl üç yılda biter bilemiyorum.
Çocukların okuldaki sınıflarının sabitliği yerine derslerin sınıfları sabit olacakmış. Yani öğrenciler teneffüs ziliyle parçalara bölünüp dolaşırken öğretmen sabitlenecek. Acaba beş dakikalık teneffüste çocuklar dinlenecek mi, yoksa koridorlarda sınıf bulma kargaşası mı yaşanacak. Derslere ayrılan sınıflar yeterli olacak mı, nasıl bir ayarlama düşünülüyor açıklasalar da hani biz de öğrenmiş olsak diyorum.
Hülasa yapılanların çocuklar, öğretmenler ve sistem üzerindeki yükü bilinmemektedir. Eğitim geminiz yeni olabilir, Şunu da yükleyelim bunu da yükleyelim sevdasıyla kapasiteyi aşar, acemi kaptan ve mürettebatla çıktığınız bu fırtınalı denizde yol alamayıp bu gemiyi de batıracaksınız. Nitekim geminiz karaya oturmuştur. Bundan sonraki seferiniz denizin karanlık sularının dibi olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları