Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Muhiddin NALBANTOĞLU

Muhiddin NALBANTOĞLU

Batı ile son hesaplaşmamız Sakarya Zaferi

Eğer bu zaferi kazanmasa idik, bugün tarihin derin sahifelerinde anılır olacaktık. 
Türklerin Malazgirt’den beri kazandığı en büyük zaferlerden biridir Sakarya... Toynbee, “Eğer Türkler bu zaferi kazanmasa idiler -belki- Ortaasya’da varlıklarını sürdürebilirlerdi. Amma Anadolu ve Balkanlar’da bir tek Türk kalmazdı. Anadolu bozkırlarındaki Sakarya ırmağı kenarında Türklerin kazandığı bu zafer, dünya tarihini değiştirmiştir. O zamana kadar kimsenin bilmediği bu nehir kenarındaki Türk zaferi ile müstemlekeler devri de sona eriyordu. Bütün esir milletlerin ayaklanması da bu zafer üzerine başlamıştır. Bu Türk zaferinin önemini ancak seksen yıl sonrasının tarihçileri değerlendirecektir.” Toynbee’nin bu tesbiti çok yerinde bir tesbittir. Nitekim Başkumandan Mustafa Kemal’in üç kaburga kemiğinin kırılmış olduğı halde son hükûmet toplantısına katılmasını Heyet-i Vekile üyesi olan Celal Bayar şöyle anlatıyordu: “Paşa kucakta getirildi. Yüzü acılar içinde idi. Belki bu son toplantımız idi. O müthiş karizması ile bize dedi ki: Asla cedè etmeyeceğiz (Bayar  bu kelimeyi kullanırken ilave eder, Atatürk bu kelimeyi çok kullanırdı. Fransızca olan bu kelime teslim olmak, boyun eğmek, ram olmak anlamında idi) Son kurşunumuza ve son ferdimize kadar savaşacağız. Eğer galebe ümidi kalmamışsa, vatanımızın son sınır taşına kadar çekileceğiz ve orada sığınacağımız bayrağımızın altında öleceğiz. Fakat asla esir olmayacağız.” Bayar bunları anlatırken ilâve eder “Hepimiz de aynı fikirde idik. Heyecandan titriyorduk...”


Viyana’dan başlayan bozgun Ankara önlerine kadar gelmişti
Dünya tarihleri Sakarya için ayrıca şu tesbiti yapıyorlardı: “Viyana’dan başlayan Türk bozgunu Ankara önlerine kadar ulaşmıştı. Orada bir avuç insan yeryüzündeki son Türk devletinin son kalesini savunuyordu. Ayrıca bugünkü Avrupa dediğimiz Batı, Sakarya’da doğrudan doğruya Türk’ün kendisi ile karşılaştı. Ve bir ateş çemberine, bir ateş duvarına çarpmış gibi mağlup ve perişan geriye döndü. Artık Türklerin yeniden yükselme devri başlamıştı...”
Çanakkale için İngiliz Bahriye Nazırı Churchill, “yegâne mağlup olduğumuz savaş” deyimini kullanmıştı. Aynı Türk düşmanı zat, bu defa Sakarya için şu değerlendirmeyi yapıyordu: Sakarya’da Yunanlılar ve Türkler şu duruma gelmişlerdi.: Türkler için kesin mağlubiyetten başka her şey zaferdi. Yunanlılar için ise kesin zaferden gayrı her şey mağlubiyetti... “ Zafer bıçak sırtında gibi iki taraf arasında gidip geliyordu. Sonunda Türk ordusunun büyük zaferi ile sona ermiştir. Yahya Kemal’in ünlü şiirinin İstanbul camilerinde mahya olarak yazılan ilk beyti o günlerde yazılmıştır: ” Ya Rabbî, gaalib et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın. “ Günü gününe bir yıl sonra başlayan Türk saldırı harekâtı üzerine beyit tamamlanmıştır: ” Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbî/ Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbî/ Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyet namın/ Gaalib et, çünkü bu son ordusudur İslâmın “ Bütün millete yansıyan bu dua kabul olmuştu. Bire karşı beş ile dövüştüğümüz bu dünyanın 22 gün ve 22 gece süren en uzun meydan savaşı bitmişti, fakat yine de Eskişehir önlerinde yüzbinden fazla bir düşman kuvveti vardı. Peyamı Safa ” millî mücâdele günlerinin çıldırtıcı ümitsizlik anlarını yaşayanlar millî davalarımızın büyük bir infilâk potansiyeli ile dolu kahramanca bir sabırdan doğan hamlelerle kazanıldığını bilirler...” derdi. Büyük Türk zaferi üzerine yüzlerce şiir yazılmıştır. Bunların içinde bir tanesi vardır ki bu büyük Türk zaferini en güzel anlatan eserdir. Mehmed Âkif’in arkadaşı ve talebesi olan hamasî şâirimiz rahmetli Mithat Cemal (Kuntay)’ın eseri olan bu şiiri ezberlemek lazımdır:
Geç kalmış olanlar da bugün, bilmelidir ki,
Gazi’nin ufuklardan uzanmış elidir ki,
Toprakları tarih ile coğrafyaya soktu:
Bir gün ki vatandır denecek bir köşe yoktu.
Gitmişti vatan: gördüğümüz dağdı, denizdi,
Gök natıkasız, koskoca yer nasiyesizdi
Göklerden o el inmemiş olsaydı, muhakkak,
Fecrin gece göznuru döküp ördüğü bayrak,
Ay-yıldızı göksünde kararmıştı da bezdi:
Bin fırtına kopsaydı temevvüç edemezdi (dalgalanamazdı)
Geç kalmış olan varsa evet
bilmelidir ki,
Gazi’nin ufuklardan uzanmış elidir ki,
Toptan verilen şeyleri bir bir geri aldı:
Türk’ün koca tarihi yoksa bugün masaldı.
Kurtuluş Savaşı sırasında, Türk ve Yunan kuvvetleri arasında Sakarya Ovası’nda yapılan savaş (23 Ağustos-13 Eylül 1921). Yunan ordusunun saldırısıyla başladı. Sayıca ve silah bakımından üstün olan Yunanlılar, Ankara’nın 50 km kadar yakınlarına gelmiş bulunuyorlardı. İlk günlerdeki çarpışmalarda bütün cephe boyunca saldırılarını sürdüren Yunan ordusu, kayıplar vermesine karşın bazı mevzileri ele geçirdi. 26 Ağustos günü Türk birliklerinin bazı yeni mevzileri terk etmek zorunda kalması üzerine Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Ankara’ya çektiği telgrafta olumsuz gelişmeler karşısında hükümetin ilk etapta Keskin’e, daha sonra Kayseri’ye taşınmasını önerdi. Bu karar, Yunan kuvvetlerinin püskürtülmeye başlanması üzerine geri alındı. 10 Eyülde topçu ateşiyle başlayan Türk karşı saldırısı karşısında Yunanlılar geri çekilmeye başladılar. 12 Eylülde Sandıklı geri alındı. Sakarya Meydan Savaşı, Yunan ordusunun 13 Eylülde Sakarya Nehri’nin batısına çekilmek zorunda kalmasıyla son buldu ve Yunanlıların ilerleyişi de kesin olarak durduruldu.
Evet, Sakarya zaferimiz yukarıdan beri gördüğümüz gibi Batı ile Türk’ün son hesaplaşması idi. Bu Türk zaferidir ki Malazgirt ile başlayan Anadolu’nun Türk olması serüvenini tamamlamıştır. Bu zaferin banilerine erinden mareşaline kadar binlerce minnet ve şükran.

Yazarın Diğer Yazıları