Bayrak üzerine

Yaklaşık otuz yıldır yazıp çizen birisiyim, kutsal değerler ve milli semboller üzerine yazmamaya özen gösteririm, zorunlu değilse yazmam, nedeni de kutsal ve milli değerlerin günlük yazılara malzeme olmayacak kadar yüce olması ve bu değerlerin önemini ve duygularımı ziyadesiyle ifade edememe korkusudur. Bayrak da bu kutsal değerlerimizden birisidir. 8 Haziran’da Diyarbakır’da askeri bir alanda bir militanın gönderdeki bayrağı indirmesi olayı, bu ülkede yaşayan her ahlaklı ve bayrağa saygılı insanın canını sıkmıştır. Bizi de olayı yazmaya itmiştir. Başta Erdoğan olmak üzere AKP’lilerin bayrağın indirilmesine değil, olayın cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi olmasına canlarının sıkıldığını görüyoruz. Bayrak bizim namusumuzdur, bağımsızlığımızın sembolüdür, ulusal bütünlüğümüzün simgesidir demiyorlar. Bu bir barışa ve çözüm sürecine karşı yapılan sabotajdır diyorlar. Başbakan Erdoğan orada bulunan askerlerin bedel ödemesi gerektiğini söyleyerek suçu onlara yüklemeye çalışmaktadır. Suçlu öncelikle; yasal olarak ordunun başkomutanı olan Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan Gül ile Meclisten yasa çıkartarak ordunun elini kolunu bağlayan AKP iktidarıdır. Ayrıca, bugünkü yönetimle işbirliği yapan, Türk ordusu ve geleneklerini temsil kabiliyeti olmayan Genelkurmay Başkanlığı ve ordu komutanlarıdır. AKP iktidarını ve zihniyetinin Türk milletini ve devletini yönetmesi ve temsil etmesi tarihi bir hatadır. Zaten gerçek anlamda, hiçbir zaman Türkleri temsil etmedi. AKP’nin temsil ettiği insanlar belli, kendilerinin yarattığı, Türklük şuuru taşımayan, memlekette ne olup bittiğinden haberi olmayan, Erdoğan ve Gül’ün milletim diye hitap ettiği bir grup “Türkiyeli”leri temsil etmektedirler. Çünkü yurt sever ve Türklük bilinci olan insanların AKP’ye oy vermesi mümkün değildir.
Bir devleti kuran ve yaşatan felsefe milliyetçi felsefedir. Dünya tarihinde dincilerin, yobazların, liberallerin ve Marksistlerin savaşarak toprak elde ettikleri görülmemiştir. Ancak milliyetçi veya ulusalcıların kurdukları devletlerde halkları kandırarak veya güç kullanarak devrim yaptıkları görülür, ama kurucu olamazlar. Devlet kurmak için maalesef ölmesini ve öldürmesini bilmek zorundasın, tarihte böyleydi şimdi de böyledir. Devlet kurmak ve yaşatmak zor iştir ve ağır bedeli vardır. Bosna-Hersek, Kosova, Gürcistan ve Suriye’de ölen ve öldüren insanlar, bunun yaşayan örnekleridir. Acı ama gerçek budur. Devlet kendisini koruyamazsa madara olur. Halkın ve hükümetin sürekli uyanık ve hassas olması gerekir, bizim etrafımızda ve içimizde devletimize ve halkımıza dost olmayan odaklar ve devletler var. Bu nedenle AKP gibi gayri milli bir partinin Türkiye’yi yönetmemesi gerekir, yönetirse eğer şu anda yaşadığımız bayrak krizi gibi onur ve bağımsızlık zafiyetleri olur. Eğer halk ve muhalefet bayrak konusunu gündeme güçlü bir şekilde taşımasalardı, bayrağın indirilmesi hükümetin onuruna dokunmayacaktı. AKP, Erdoğan ve Gül, Türk milletini temsil etme güç, kabiliyet ve kaliteye sahip değildir. Bunun için Türklük gurur ve şuuruna sahip olmaları gerekir. Gücünü Türk milletinden ve şanlı tarihinden alması gerekir. Gücünü Araplar ve İngilizlerden alanlar Türk milletini temsil edemezler ve Türk bayrağına sahip olamazlar. Her kritik anlarda, bizi millet seçti diye kendilerini savunmaktadırlar. Kendi çıkarları için devletin ve milletin bekasını hiçe sayan insanlara millet denmez. Oyunu ve iradesini üç kuruşa satan insanlara millet denmez. Bu soytarılığın adı da demokrasi olamaz. Güneydoğu’da PKK vergi topluyor, asayişi düzenliyor, kendi yargı sistemini kurmuş, kısaca bölgesel bir Kürt devleti kurmuş ve üstelik Türklerin kutsalı olan bayrağını aşağıya indiriyor. AKP’nin millet dediği kesimden hiç ses çıkmıyor ve AKP’yi desteklemeye ve alkışlamaya devam ediyor. Bunlar gerçekten sizin milletiniz, biz Türklerle bir ilgisi yoktur. 

Yazarın Diğer Yazıları