Bayram hatırına kulak veren çıkar mı!

Aşağıdaki mektup aslında sizlerle Arslan Bulut'un köşesinden buluşsun diye kaleme alınmış.

Yazıklarını "iftiraya uğramış milliyetçi-devletçi bir mazlumun feryadı" olarak tanımlayan  Mehmet Ülger demiş ki;

" … Sizin için sıradan olabilecek bu mail ben ve 3 yaşındaki oğlum için hayatta kalma mücadelesi, bir onur, bir rızk meselesi… Lütfen haksızlık karşısında dilsiz şeytan olmaktan kurtulun…"

***       

Malum Arslan Bey izinde…

Gecikmiş adalet adalet olamayacağı için benden rica etti; özetleyerek aktarıyorum Ülger'in hikayesini:

"Öncelikle ifade etmeliyim ki (…) devletimizin, hükümetimizin her türlü terör ile mücadelesini ve özellikle FETÖ ile mücadeleyi partiler üstü devletimizin ve milletimizin var olma meselesi olarak görüyorum.

… Tuz gölünün hemen kenarında olan bir köyde (halk arasında çöl) dünyaya geldim. Şayet öğretim üyesi olmasam mesleğim ya oto tamirciliği ya da demirci ustalığı idi. (…)Öğrenim hayatımın tamamı devletin yatılı okullarında ve devletten aldığım bursla okuyarak geçti. Zaten devletimiz bana bu imkanları sunmasa okumam imkansızdı.(…) Sanırım milliyetçi devletçi olmamın temel nedenlerinden biri bu minnet duygusu olsa gerek. (…) Ortaokul döneminde yazları başkalarının koyunlarını güttüm.... Lisede yazları temizlik şirketinde çalıştım. Üniversitede (…) öz kardeşlerimden birisi Ankara'da çalışıyordu. Onunla iki katlı bir gecekondunun bodrum katında 4 yıl kaldım. Şükür ki o zamanlar MEB bursu vardı… Yazları inşaat türü işlerde çalışarak üniversiteyi bitirdim. Allah şahittir ki bu yokluk dönemlerimde dahi FETÖ ya da herhangi bir cemaatin, tarikatın içerisine girmedim. Evlerinde, yurtlarında vs. kalmadım. Buralardan burs ya da yardım almadım. Sohbetlerine katılmadım. Hiç birine aidiyet duymadım. Yani 2013 öncesi de sonrası da hayatımda tarikat ya da cemaat hiç olmadı. Gelin görün ki hiç bir suçlama yöneltilmeksizin FETÖ/PDY üyeliği iddiası ile öğretim üyeliğinden atılmış bir insanım.

***

Öncelikle ifade etmeliyim ki bu olaya kadar 3 kez daha FETÖ grubunun doğrudan mağduru oldum. Eşim 2010 yılında KPSS ye girdi. Daha iyi netler yapmasına karşın 2009 yılından daha düşük puan aldı. Neyse ki devlet o sene sözleşmeli öğretmen alımını artırdı ve 2009 puanı ile geç de olsa öğretmen olarak atanabildi.(…) kesinlikle emindim ki bunlar 2010 KPSS'de hırsızlık yapmıştı ve içinde eşimin de olduğu binlerce mağdurun oluşmasına neden olmuşlardır…

Ben 2005-2012 yılları arasında MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığında geçici görevle çalıştım. Yani 7 yıl. Bu dönem içerisinde tahminim 2010-2011 yılları idi ve şube müdürlüğü gibi bir ihtimal ortaya çıkmıştı. İş yerinde herkes tarafından cemaatçi olarak bilinen bir kişi açık açık bana şunu söyledi (…)"bu dönemde senin işin asla olmaz…"

(…) Üçüncü mağduriyetim ise; MEB merkez teşkilatı için bir dönem eğitim uzmanı almaya karar vermiş ve listeler oluşuyordu. (…) benim gibi olan hiç kimseye bu listede yer vermemişlerdi. Anladım ki benim burada uzman kadrosu almam bile imkânsızdı…

***

Üniversiteye ilk başladığımda her şey yolunda idi. (…) Üniversitede de hiç kimse ile bir sorunum, sıkıntım yoktu.

Ancak fakültede 15 Temmuz hain darbe girişiminden yaklaşık 6 ay önce çok ilginç bir şekilde hakkımda paralelci dedikodusunun dolaştığını işittim…

Ancak bu olaylar sırasında yönetim benim kurum dışı çalışmalara katılmama zorluklar çıkarmaya başladı. Ardından 2 proje davet yazıma olumsuz görüş bildirdi…

1 Ağustos 2016 tarihinde akşamüstü dekan yardımcısı beni arayarak odasına gelmemi istedi. (…) Elleri titreyerek bana zarfı uzattı ve bana hocam açığa alındınız dedi…

Ertesi gün üniversiteye bir dilekçe ile başvurarak bu örgüt ile hiçbir ilişiğimin olmadığını ifade ettim. Bu dilekçeme hala cevap verilmedi. Ardından bir hafta sonra soruşturma komisyonun 13 soruyu içeren zarfı bana tebliğ edildi. Zarftaki soruları ve benim cevaplarımı gören herkes hocam haftaya görevinin başındasın dediler. Doğrusu bende öyle düşünmüştüm…Ancak bu sırada yerel medyada (Haber 71) tutuklanan bazı FETÖ üyelerinin açığa dahi alınmadığı, hatta tutuklanan dekanlardan birinin beni soruşturan komisyona üye olarak atandığı iddiaları doğrusu tedirgin etmişti; (; ).

1 Eylül'de yayınlanan KHK ile bir de baktım ki atılmışım. Hem de yaklaşık 100 akademik personelin olduğu yerde sadece ben atılmıştım. Daha önemlisi tutuklananlar bu listede yoktular. İnsan ister istemez kendi kendine şu soruları soruyor: "Cevaplarına bakmayacağınız soruşturmayı neden yaptınız? Şayet bunun dışında bir sorunuz varsa neden sormadınız? En önemlisi hangi kanıtı kullanarak beni FETÖ üyesi haline getirdiniz? (…) hiçbir alakası olmayan bir insanı FETÖ'cü olarak suçlamak hedefi şaşırtarak FETÖ üyelerini korumak anlamına gelmektedir…"

Yazarın Diğer Yazıları