Bebeklere vermeyin bari!

Bizim ufaklığın dördüncü ay aşılarının hemen arifesinde bolca Soner Yalçın /Saklı Seçilmişler okuyup; aşıların erken yaşta diyabetten şeker hastalığına, otizmden felce kadar uzanan -yaşanmış- etkileri/yan etkilerini düşünerek uykularımı kaçırdıktan sonra gittiğimiz Aile Sağlığı Merkezi'nde "bu aydan itibaren kan/demir damlası da kullanmanız gerekiyor" diye bir şişe tutuşturdular elimize...

"Tutuşturdular" ifadesi "kabalık" çağrışımı yapmasın; her yerde durum aynı mı bilmiyorum ama bizim gittiğimiz merkezdeki hemşireler bebeğimizle en az bizim kadar, hatta bazen bizden bile fazla ilgililer. Kontrollerini, ölçümlerini vs.. aksatmamamız için günler öncesinden başlayarak defalarca ve ısrarla arıyor, sabırla, uzun uzun bilgilendirmede bulunuyorlar.

Bu eğer Sağlık Bakanlığı'nın politikasından kaynaklanıyorsa Bakanlığı, bizim hemşire hanımların sorumluluk duygusu ve insanlığından dolayıysa da onları -peşimizi asla bırakmadıkları için- tebrik ediyorum.

***

Velakin...

Usul dört dörtlük de esasa gelelim.

Sağlık Bakanlığı'nın her bebeğe ücretsiz olarak verdiği damlayı kullanmadan önce bir de doktorumuza soralım dedik. İyi ki sormuşuz; "katkı maddesi içerdiği için önermediğini" söyledi ve yerine muadili bir "doğal takviye" tavsiye etti.

Şaşırdık tabii... Çocuk doktorunun önermediği damlayı Bakanlık nasıl oluyor da önerebiliyordu çocuklara?

Cevabını bulabilmek için başka doktor arkadaşlarımıza da danıştık;

"zararlı diyemeyiz ama imkanınız varsa da başka bir ürün kullanın" diye -Bakanlığın sözünün üstüne söz söylemeye çekinmiş olacaklar ki- üstü kapalı uyarmayı tercih ettiler.

***

Eve gelince konuyu biraz kendim de didikledim...

Herkesin yapabileceği en basit tetkik; "içindekiler"i inceledim. Sakkaroz var, metil paraben ve probil paraben var...

Doktorlar, bu ayda bebeğe henüz şekerin en doğal hali olan meyveyi bile vermezken bu nasıl bir çelişki ki hem de en kimyasal işlemlerden geçmiş haliyle şeker var bebeğe verilecek ilacın içine?

Ya paraben?

***

Öğrenme sorunlarına, gelişim, üreme bozukluklarına, DNA hasarlarına, cilt ve bağışıklık sorunlarına yol açtığı gerekçesiyle parabenli ilaçlara gösterilen tepkiye karşı, "Ülkemizde ilaçlar, klinik kullanıma sunulmadan önce, içeriklerinin ve katkı maddelerinin (parabenler dahil) mevzuatımız sınırları içerisinde olması kaydıyla ruhsatlandırılmaktadır" diyor Sağlık Bakanlığı.

Oldu; hı hı!

Bir yandan, şampuanından kremine, losyonundan mendiline kadar "parabensiz" ürün bulacağız diye göbeğimiz çatlarken, diğer yandan "paraben"i -mevzuat sınırlarında diye- üstelik de "şifa niyetine(!)" kendi ellerimizle mi vereceğiz bebeğimize?

***

İşin bence en hazin yanı; toplumun hiç de azımsanmayacak kesiminin "muhtaç" durumda; dolayısıyla da ücretsiz dağıtılan bu ilaçları kullanmaya mecbur olması.

***

Son tahlilde, Soner Yalçın haklı;

Hastalıklarımızın da kaynağı olan yediklerimizi üretenlerle, sözüm ona hastalıklarımızı geçirecek ilaçları üretenler aynı şirketler olduğu müddetçe bu "çelişkiler"in sonlanması mümkün olamayacak herhalde...

GÜNÜN SÖZÜ

"Yeni teknolojinin tüm dünyaya yayılması, insanî özgürlüğü geliştirecek şekilde yürümüyor. Bunun yerine, piyasa güçlerinin, toplumsal ve siyasal denetimden kurtulmasıyla sonuçlanıyor. Dünya piyasalarına bu özgürlüğü vermekle, küreselleşme çağının, kölelik çağına geri dönüşlerden biri olarak hatırlanmasını kesinleştirmiş oluyoruz."

 John N. Gray

***

Yandaş kadınlar günü mü(!)

Erkekler dünyasının haksız, eşitsiz, antidemokratik ambargoları, ayrımcılığı, ötekileştirici siyasetinden bu kadar yılmışken, keşke Emine Erdoğan geleneği bozup -hani kıyametin kopmayacağını filan göstermek adına- hiç değilse bir tane "muhalif" kimliğiyle bilinen kadın gazeteciyi, yahut yazarı, veya sanatçıyı da ağırlasaydı Beştepe'de verdiği Kadınlar Günü yemeğinde... Adını, yemekte yakalarına taktıkları "zeytin dalı"ndan alan harekatta çarpışan kahraman 'Mehmetlerimiz'i sadece "yandaş" olan kadınlar doğurmadı ya hani sonuçta!

***

Ama haksızlık bu...

TEOG yerine Millî Eğitim Bakanlığı'nın yapacağı merkezi sınavla değil de kendi sınavlarıyla öğrenci almaya karar veren özel okullardan biri "online" yapacakmış bu işi...

Bu ülkede o özel okula, üstelik de yüzde yüz burslu girebilecek zekada nice gariban çocuk vardır mutlaka; kaygılandım onlar adına... Çoğu muhtemelen okul dışında bilgisayar, tablet görmemiş olan bu çocukların teknolojiyi kullanma-algılama hızıyla, doğar doğmaz eline tablet tutuşturulanlarınki arasındaki fark "haksız rekabet" doğurmaz mı acaba?

***

SEHVEN...

Sehven rekoruna gidiyorum bu ara... Dün, Manisa, Kırkağaç, Bakır Mahallesi'nin "zeytin ağacı kıyımı"yla karşı karşıya olduğunu yazarken "mahalle sakinlerine yollanan bir mektup"tan bahsetmiştim; "mektup" değil "Toplulaştırma Dairesi'nin bir üst yazıyla muhtarlığa yolladığı arazi haritası"ymış doğrusu; arz ederim.

Yazarın Diğer Yazıları