Bedeni zindanda, fikri iktidarda; "2. Cumhuriyet" yine vizyonda

Daha önceki gün, "yeni bir 'Kurtuluş Savaşı' da icat ettiler; alenen yeni bir devlet inşa ediyorlar" diye homurdanıp duruyorduk ki, vaka, dünkü iktidar yanlısı yayınların birinde, şu satırlarla ilan edildi Türkiye'ye:

"Yaşadığımız yüzyıldaki Türkiye'nin kurucu söylemi, 15 Temmuz Destanı'dır..."

***

Cumhurbaşkanı'nın halkoyuyla seçilmesinden itibaren mırıldanılan, 16 Nisan'da "Başkan" yetkileriyle donatılmasının ardından da artık haykırmakta beis görmedikleri bir "kurucu lider"leri vardı; dillerine "kurucu Cumhurbaşkanı" gibi bir sıfat dolamışlardı. Yaptıkları her şeyi "meşrulaştırmalarına" da  yarayacak "kurucu söylem" icadıyla sacayağı tamamlandı.

Ayıp olmasın diye şimdilik "Cumhuriyet'in yeniden doğuşu" diyorlar resmi ağızdan; bakın görün üç vakte kadar "yeni Cumhuriyet'in doğuşu"na dönüşüverir o. A-aa bir bakmışsınız "2. Cumhuriyet" diye bir ünite eklenmiş yeni müfredata göre hazırlanan tarih kitaplarına!

***

O gün gelmeden...

Milliyetperverlik iddiasındaki, "Türkiye Cumhuriyetinin kurucu ideolojisi"ni esas alarak siyaset yapma iddiasındaki kimi milletvekilleri, onları o Meclis'e, başlarını emme basma tulumba gibi sallamak üzere yollamadığımızı hatırlar ve sorar umarım:

Türkiye Cumhuriyeti yıkıldı mı? Öldü mü? Yok mu oldu? Bu "yeniden doğum" da ne ola "ortak"? Bu "kurucu söylem" nereden çıktı?

Ne kuruyorsunuz?

Neyin yerine kuruyorsunuz?

Ne hakla kuruyorsunuz?

Ve umarım bu soruyu sormayı atlamazlar:

Madem bunca kan-revan, bunca korku-baskı, bunca olağanüstü yetkiler "2. Cumhuriyet"i kurmak içindi; Mehmet Altan'ı niye tıktınız içeri?

Şimdi "terör örgütü" diye mücadele ettiğiniz yapıyı bedenen zindana atarken, fikirlerini iktidar yapın diye destekledik biz sizi?

***

Fırat için adalet

--------

Bugün, İzmir Bayraklı Adliyesi'nde, artık karar çıkması beklenen duruşmada, Ege Üniversitesi'nde PKK yanlısı bir grup tarafından katledilen Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nun hatırası için "katillere müebbet"le sınırlı olmayan "hakiki bir adalet" diliyorum!

***

Büyük başarı(!)

-----

Genç Sivil kontenjanından, "FETÖ kumpaslarının medya ayağı" gibi yayın yapan ve sahibi ile yayın yönetmenleri "FETÖ üyesi olmak"la suçlanan Taraf'ta yazarken, bir grup "kullanışlı aptal" ile birlikte buradan ayrılıp, Türkiye gazetesinde çalışmaya başlayan Ceren Kenar'ın sanırım en büyük başarısı "gazeteciliği bırakması" oldu.

Zira, insanın olmadığı bir şeyi bırakabilmesi için hayli üstün yetenekli olması gerekli!

***

Simsar...

--------

Eğitim temel insan haklarından biri ama bu temel hakkın kullanılabilmesi için bir servete sahip olmaları gerekiyormuş gibi bir algı oluşturuldu insanlarda.

Hemen her haber kanalı, günün belli saatlerinde, sözüm ona gençleri bilinçli üniversite tercihine yönlendirmek üzere programlar yapıyor. Bakıyorum, istisnasız hepsinde yapılan iş bilgilendirmeden ziyade vakıf üniversitesi simsarlığına döndü.

Memlekette hiç mi devlet üniversitesi yok arkadaş; bir kere de birinin adı anılmaz mı?

***

Kafamda deli sorular

-----

Öyle yerli yersiz, nedensiz, konu bütünlüğü olmayan, birbirinden bağımsız ama aklıma düştüklerinde beynimi yakan sorular var:

-              Ahmet Altan cezaevinde. Peki Ahmet Altan ile birlikte Taraf'ın eş-genel yayın yönetmeni olan, bu iş için ABD'deki kariyerini, Milliyet gibi köklü bir gazeteyi, ailesini bırakan Yasemin Çongar nerede?

-              İki defa üst üste, canlı yayında, milyonların huzurunda "Darbecilerin mutlaka sivil kanadı vardır, bulunmalıdır. Bizim partimizin içinde olan FETÖ'cüleri biliyorum...  Partimiz içinde FETÖ ile ilişkili olan milletvekillerini biliyorum..." diyen MHP Genel Başkanı'na, bugüne kadar herhangi bir "ilgili-yetkili" makam, "kimmiş onlar" diye sordu mu? Sormadıysa neden; "ucu bize de dokunur" korkusundan mı?

-              "Kandırıldım" diyen siyasiye dokunulmuyorsa "kandırıldım" diyen askere, polise, hakime, savcıya neden dokunuluyor; "eşitlik" ilkesinin gereği bütün kandırılanların aynı prosedüre tabi olması gerekmez mi?

-              15 Temmuz gecesi okunan salaların cihada çağrı anlamı taşıdığı bizzat Başbakan tarafından söylendiğine göre bu "Türkiye'nin darü'l harp sayıldığı" anlamına da gelmez mi? Biz neyiz peki; kafir mi?

Yazarın Diğer Yazıları