Belgeler önemsiz yüzler kızarmasın!

Paralel paranoya artık devlet politikası haline geldi. Medya ve troller, sağduyusunu korumaya çalışan kurumları öyle bir iftira bombardımanına tuttu ki sonunda devletin kalan aklı da sıfırlandı. Hepimize geçmiş olsun! Artık hükümet icraatlarına karşı çıkan tüm sivil toplum kuruluşları hedef haline geldi. Eleştiren bedelini ödeyecek! Cezası işsiz kalmaktan, hapse tıkılmaya kadar uzanıyor. Alkışlayanlara ise kapılar ardına kadar açılıyor, en azından koltuğunu koruyor ve ücretini almaya devam ediyor. Lakin  “ister sus ister konuş”  her durumda dışlanacaksın, ya çevrenden ya da vicdanından...

Çözülme sürecinin ülkeyi böldüğünü, dış politikanın Türkiye’yi yalnızlaştırdığını, Suriye konusunda vahim hatalar yapıldığını, Batı’dan dışlandığımızı, rejimin otoriterliğin ötesine geçerek diktaya dönüştüğünü, vicdan ve düşünce özgürlüğünün kalmadığını, iktidar partisinden referans getirmeyenin işe giremediğini, ihale alamadığını, yargının baskı altına alındığını vb.. eleştirileri dillendiren her kesim bundan böyle illegal oluşum sayılacak. Kısaca devlet partisine biat etmeyen “paralel terör örgütü”  üyesi muamelesi görecek.

Milli Güvenlik Kurulu eskiden devletin sahibiydi, şimdi hükümetin baskı aracına dönüştü. Anlayacağınız kâhya, ağayı alaşağı ederek yönetime el koydu ve devrik ağayı çiftliğin kâhyası olmaya  “ikna”  etti. Havuç-sopa taktiği işe yarıyor! Temyizde sallanan ’balyoz’her an yeniden tepesine düşebilir! Eğer direnmez ve ayak uydurursa iktidar bereketi altında birlikte ıslanacaklar!

Politik dil (jargon) değişti. Kavramlara yeni anlamlar yüklendi. Nasıl ki, 12 Eylül öncesinde  “imkân”  diyenler sağcı,  “olanak” diyenler ise solcuydu! Bugün de, ahlaka vurgu yapanlar paralel olmakla suçlanıyor. Yandaşın yanında kazara hırsızlıktan şikayet edenin sürülmesi ise işten bile değil. Cesaretiniz varsa herhangi bir yandaş meclisinde ahlaktan, hırsızlık ve yolsuzluğun kötülüğünden bahsedin... Tahrik ederek kimsenin ekmeğinden olmasını istemem. Son olarak AKP’yi gönülden destekleyen bir basın müşaviri arkadaşımı, sadece  “yolsuzluklara izin vermeyelim”  dediği için çalıştığı yandaş sendika işten attı...

Çarşamba günkü Akşam gazetesinin manşeti şöyleydi:  “Tahliye kumpasının hâkiminden skandal gerekçe: HEPSİ AHLAKLI ÇOCUKLAR”  Meğer hakim  “örgüt ilişkisinin itirafı gibi bir gerekçe” yazmış:  “Şüphelilerin karakterleri, ahlaki durumları, aile bağlarından”  dem vurmuş! Gerçekten de tam bir skandal! Bu dönem öncekilere benzemiyor. Eskiden iş başına getirilenler, sağcı, solcu, laik, dindar... vb.. bir dini veya ideolojik bir kimliği olan kadrolardı. Şimdi atanacakların kimliksiz olduğunu ispatlaması isteniyor. Yani  “paralel” olmadığını ispatlayacak! Kendinin de aldatıldığını söyleyecek ve paralele küfredecek! Aldatılmayan ve kandırılmayanlar makbul değil! Zaten Erdoğan da “Atama yapacağımız zaman önce paralel olup olmadığına bakıyoruz, sonra liyakata”  demişti.

Yeni Türkiye’nin ölçüsü: “Başbakan’a sadakat”  ve  “devlete biat.” İnsana hizmet için kurumlaşan devlet mekanizması eskiyi de aratıyor. Vatandaştan bu kez kayıtsız şartsız biat istiyor. Siyasi hayatı boyunca sorgulanamayan, tartışılamayan, gizli anayasalar, kırmızı kitaplar ile özgürlüklerin sınırlanmasını itiraz edenler şimdi fırıl fırıl. 2004’te aka kara, 2011’de karaya ak, 2015’te yine aka kara... Allah aklımıza mukayyet olsun! Devlet işi ciddiyet ister, gömlek değiştirir gibi Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi değiştirilir mi?

Yoksa Türk Milletine asıl kumpas senaryosu hiç değişmedi ve perde arkasındaki güçler hep orada mıydı? Sahneyi mistik, gizemli efektlerle donatıp oryantal dans gösterileriyle mi oyaladılar? Haksız mıyım? Bugünkü durumda hem dini, hem milli duygular iyice aşındı. Karakterliler, ahlaka önem verenler uzaklaştırılırken  “bir şey olmayan” liyakatsizlerin önü açıldı. Silahlı teröristlerle masaya oturuluyor ve el sıkışılıyor. Fakat devletin olmadığı alanlara bayrak dikenler, bayrak indirenlerden tehlikeli sayılıyor.

Ümitsiz değilim, aksine süreci faydalı buluyorum. Her kesimin ve her kurumun çapını öğrendik. Millete kızmıyorum. Aydınları çapsız ve korkak ise halk ne yapsın! Anadolu insanı rüzgâra göre yön değiştiren sözde tarihi müesseseler, geleneksel yapılar, dini kesimlere niye güvensin! Önce çıkarcı aydınlar, bunak aksakallılardan kurtulmayı sabırla bekliyor. Gecenin en karanlık noktasındayız ve güneş doğduğunda çok işimiz olacak. Milletin ruh köküne, Türk dünyasına ve İslam alemine ulaşan kanallardaki çatlakları onarmak ve ortaya saçılan çöpleri toplamak için inanca, birikime, heyecana ve umuda ihtiyacımız var. Belgeler önemli değil, asıl yüzler kızarmasın! 

Yazarın Diğer Yazıları