Bellerdeki silahlar

MİLLÎ Eğitim Başmüfettişi, konakladığı öğretmenevinde görevli personeli kısa bir tartışmadan sonra öldürdü...

    Sonra da polise teslim oldu...

    Başmüfettiş, kısa tartışmayı belinde taşıdığı silahı çekerek sonlandırdı...

    .....................

    Ekranda seyrettik...

    Sokak ortasında tartışan iki grup minibüsçü, tekme tokat ve sopalarla birbirine girdi. Hırsını yenemeyenler bellerinde taşıdıkları silahlara sarıldı. Ölen olmadı ama birkaç minibüsçü yaralandı...

    Polis gelmeseydi, küçük çapta bir katliam yaşanacaktı...

    Adamlar ve silahlar toplanıp götürüldü...

    ......................

    Genç adam, yanında eşi ve çocuğu olduğu halde lokantaya gitti...

    Yemeklerini yediler...

    Çaylarını içerken adam sigara yaktı...

    Kapalı alandaydılar; doğal olarak lokanta sahibi uyardı, kapalı alanda sigara içmenin yasak olduğunu söyledi...

    Tartışma başladı, sıra yumruklaşmaya gelince silahlar çekildi...

    Genç adam eşiyle çocuğunu orada bırakarak kaçtı ama yakalandı. Çok şükür yaralanan olmadı...

    ......................

    Yer Fethiye...

    Yamaç paraşütü yapılan tatil yöresi...

    Yerli ve yabancı turistler, pilotlarla havalanıyor, yörenin güzelliklerini havadan seyrediyorlar...

    Geçen gün, müşteri konusunda pilotlar kapıştı; yumruklu, sopalı kavgaya giriştiler.

    Bununla kalsalar yine iyi; kalmadılar, bellerindeki silahları çektiler...

    Araya girenler yatıştırmasaydı, ya pilotlardan, ya müşterilerden hayatını kaybedenler olacaktı...

    Birkaç kişi yaralandı o kadar...

    .......................

    Ya bizim mahallenin bakkalı Enver'in başına gelene ne diyeceksiniz...

    Alışveriş yapan sakallı delikanlı sıra ödeme yapmaya gelince "Param yok" demiş. Enver de "O zaman aldıklarını bırak arkadaş" diye uyarmış...

    Sen misin bunu söyleyen, delikanlı belinden silahını çekmiş ve Enver'i tehdit ederek "Sakın polise haber verme, öldürürüm seni" deyip kaçmış...

    Polis, incelediği kameralar sayesinde silahlı gaspçıyı yakalamış...

    ......................

    Ülkenin dört bir yanında her Allah'ın günü, kim bilir kaç kişi belinde taşıdığı silahı konuşturuyor...

    Merak ediyorum, belinde silahı olmadan dolaşan yurttaş sayısı -Kadınları ve çocukları saymazsanız- kaçtır acaba...

    Bir istatistiki bilgi var önümde; erkek nüfusun yüzde 7'si sokağa beline silahı yerleştirmeden çıkmıyor... Bir diğer rakamsal bilgiye göre de yaralama ve öldürme olaylarının -Kadına şiddet dahil- yüzde 84'ünde ateşli silahlar, başta da tabanca kullanılmış...

    ......................

    Kovboya döndük...

    Belimizde silah olmadan güne başlayamıyoruz...

    Aramızda dolanıp duran magandalar, her fırsatta silah çekmeyi alışkanlık haline getirmiş durumda...

    Düğünlerde ve benzeri toplantılarda silahları ateşliyoruz. Gençlerimizi askere gönderirken bile havayı mermiyle dövüyoruz...

   O yüzden "Maganda kurşunuyla can veren" yurttaş sayısı kabarık...

   ......................

   Defalarca yazdım...

   Ateşli silahların satılmasına, kullanılmasına, bulundurulmasına bir çeki düzen verelim dedim.

    Yeni yasa önerdim, ruhsatsız silahların toplanmasını öngördüm...

    Yargıyı budamaya kalkan, Danıştay Yasası'nın çıkarılmasını öne alan, kendi hukukuyla adalet anlayışını topluma dayatan iktidar, sıra ateşli silah konusu ele alınsın diyenlere gelince kulaklarını tıkıyor...

    ......................

    Demokratik hak, hukuk, adalet, özgürlük gibi kavramları belimizdeki silahla sağlamaya kalkıyoruz. Belde silah taşıma yaşı yarın 10'lu yaşlara kadar inerse ne yaparız...

    İnmez demeyin; uyuşturucu kullanımı, mantıksızlığımız, akılsızlığımız ve tedbirsizliğimiz yüzünden 10'lu yaşlara kadar inmedi mi!

    ......................

    Silkinelim, yeni bir yasayla, kovboyluğa özenenleri yoldan çevirelim. Bunu yaparsak maganda kurşunuyla ölüm sayısını da sıfırlamış oluruz...

 

*

 

Biz Kuzey Kore miyiz?

    ACABA neden bazı olayları yayın yasağı koyarak kamuoyundan gizliyoruz...

    İş mi bu!

    Atatürk Havalimanı'nda yaşanan saldırı sonrası yayın yasağı koyduk...

    Ne oldu?

    Doğal olarak fısıltı gazetesi devreye girdi. Aslı astarı olmayan söylentiler yaygınlık kazandı, halk yanlış bilgilendirilince de panik yaşandı...

      Bu mu iyi...

    Hatırlatayım; Amerika'da İkiz Kulelere yapılan saldırı sırasında ve sonrasında medyaya yayın yasağı konmadı. Saldırıya ilişkin bilgiler bütün ülkede ayrıntılı olarak öğrenildi.

    Aynı soruyu soracağım; yayın yasağı konulmadı da ne oldu?

    ....................

    Biz, yasakçı bir ülkeyiz...

    Facebook ve Twitter gibi sosyal medya platformlarını bile yasaklıyoruz...

    Bu, gerçeklerden, eleştirilerden ve bilgilenmekten kaçmak demektir.

    .....................

    Her iki platform Kuzey Kore'de de yasaklı...

    Bir Kuzey Kore miyiz, yoksa ona mı benzemeye çalışıyoruz!

    ....................

    Yasak, yasaklanan şeye olan merakı artırır...

    Tepkiyi de...

    Artık kafamıza bu gerçeği de sokalım!

  

*

 

Bazı sorular-cevaplar

       BİR okurum "Yiğit Bulut kimin yüzü" diye sormuş. Sonra da eklemiş, "Tayyip Bey'in mi, hükûmetin mi, AKP'nin mi"... Bilemiyorum; insanın kendisi dışında birinin yüzü olması ancak yüzsüzlüğünden ileri gelir. Okurum Bulut'u öyle biri gibi görmemeli...  

        *

       MİT, on gün önce güvenlik güçlerini "Atatürk Havalimanı'na saldırı olabilir" diye uyardı mı, uyarmadı mı. Uyardı da dikkate mi alınmadı. Bu soruya açıklık getirilmeli. Söylenti yaygın, nedeni de yayın yasağı. Sen bilgi vermezsen el âlem de kendince bilgi uydurur.

     *

     TERÖR saldırısına ilişkin yayın yasağı koyan siyasal irade, neden Meclis'te terör araştırması isteyen önergelere karşı çıkıyor, biri açıklasın. Konu önemsizse yayın yasağı ne; önemliyse neden millî irade bunu Meclis çatısı altında enine boyuna ele almıyor....

 

*

 

BİR SÖZ

      CESARETİN bittiği yerde esaret başlar.

 

Yazarın Diğer Yazıları